5. Bölüm: Parlayan Yıldızlar Er Geç Kayarlar.

505 35 121
                                    


5. BÖLÜM: Parlayan Yıldızlar Er Geç Kayarlar.

*Çünkü küçük kızım, bir kere seni öldürecek kadar parladığında dönmek istemezsin.*

Sakinleşebilmek için okulun arka tarafındaki banklardan birine oturduk. Genelde buraya kimse gelmediğinden Rüzgar'ın sinirinin geçmesi için en iyi yer burasıydı. Kitabımın kapaklarını dikkatlice çevirmeye çalıştım. Kullanılamayacak hale gelmişti. Bunu buraya hiç getirmemeliydim. Gözlerim tekrar dolarken yutkundum.

Rüzgar dirseklerini dizlerine yaslayıp başını bana çevirdi. Bir bana, bir kitabıma bakarken kendince bir çözüm bulmaya çalışıyordu. "Üzülme." Gülümsemeye çalıştı. "Sana yeni bir küçük prens alabilirim."

Alayla güldüm. "Sorunun kitap almak mı olduğunu düşünüyorsun?"

Kaşları çatıldı. "Ney peki?"

Elimi buruşan ıslan kapağın üzerinde gezdirdim. "Sorun içindeki anılardı. Fiyatı değil de, kalbimde taşıdığım varlığıydı." Derin bir nefes aldım. "Bu kitap bana annemin hediyesiydi. İnsanları bu kitabı okuyarak tanıyabileceğimi düşünürdü. Kitaplarda bahsedilen en çok parlayan yıldız olmamı istemezdi. Derdi ki, 'İnsanlar yıldızlara benzer. Bazıları herkesin gözlerini üstüne çekip parlarken bazıları kendini fark ettirecek kadar parlayarak yaşamını sürdürür. Bir yıldız ne kadar çok parlarsa o kadar çabuk yok olur. Evren seni zorlamak için parlamanı istediğinde sakın öfkeye bürünme. Sabırla evrenle aranın düzelmesini bekle. Çünkü küçük kızım, bir kere seni öldürecek kadar parladığında dönmek istemezsin." Gözümden bir yaş firar edip kitabımın üstüne düştü. "Onun hatırasına sahip çıkamadım." Derin, titrek bir nefes aldım. "Bana okumak için aldığı küçük prens ilk akşam kayboldu. Annem iki gün boyunca onu arayıp bulamadığımı görünce bir tane daha almıştı." Elimdeki kitabı işaret ettim. "Bu kitabı aldıktan bir hafta sonra kitap yatağımın altından çıkmıştı. Küçük prensi okuyup benimle sohbet ederdi. O zamanlar dediklerinin bazılarını anlamazdım. Fakat şimdi daha iyi anlıyorum."

Kapakta elimi gezdirirken Rüzgar'ın öfkeli sesine şahit oldum. "O Ömer'i öldürmeliydim."

Gülmeye çalıştım. "Ona öyle bir tekme attım ki soyunun tükeneceğine eminim. Mamutlardan bir farkı kalmayacak."

Rüzgar küçük bir gülümseme sunduktan sonra aramızda kısa bir sessizlik oldu. İnsanların yanında ağlamaktan nefret ediyordum fakat kitabıma her baktığımda içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu. Annemin sözleri beynimde dolanırken boğazımdaki yumru sanki daha da büyüyordu. Gözlerimden birkaç damla gözyaşı firar ederken kendimi bankta geriye doğru bıraktım. Göz ucu ile Rüzgar'a bakarken göz göze geldik. Gözyaşlarımı görmesi kendimi daha da savunmasız hissetmeme neden oluyordu. Dudaklarındaki buruk gülümseme ile elini yavaşça kaldırdı.

Eli yanağımı, baş parmağı ise gözyaşımı silerken dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. "O anılar kalbinde durmaya devam edecek." İşaret parmağını anlıma dokundurdu. "Burası hatırlayacak." Kalbimi işaret etti. "Burası hızlanacak."

Dudaklarımda ufak bir gülümseme canlandı. "Aden! Nerde bu mal?" Ozan'ın bağırmasıyla Rüzgar elini yavaşça indirdi. Ozan ile göz göze geldiğim de Bade ile beraber hızlı adımlarla yanımıza ulaştılar. Bade'nin gözleri parlarken Ozan bakışları ile Rüzgar'ı öldürmeye çalışıyordu. "Ne yapıyorsunuz burada?" Gözlerini kıstı ve kelimelerini bastıra bastıra söylemeye başladı. "İkiniz. Beraber. Yalnız." Ozan bana ve Bade'ye karşı fazlasıyla kıskançtı. Benimle flört eden bir çocuğu tehdit etmiş ve Bade'ye yürümeye çalışan iki çocuğu dövmüştü. Ona zorba olduğunu söylediğimde ise asla kabul etmiyordu.

BEYAZ KELEBEK |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin