Tarih
Yıl=1921, 1. İnönü Savaşı sonrası
Ay=Şubat
Gün= Bilinmiyor
Yer= Maraş'ın köhne bir köyü
---------------------------------------------------------
Türkiye=Erkek
---------------------------------------------------------Kucağındaki bebeğini korumaya çalışan anne iki düşman askeri tarafından hırpalanıyordu. İtilip kakılıyor ve şiddet uygulanıyordu. Görünürde kimse olmadığından rahatça kadını taciz eden, insanlıktan nasibini almamış askerler kadının anlayamayacağı dilde konuşuyor ve pervansızca gülüyorlardı. Tekin olmayan bakışlarıyla kadını süzüyorlardı.
Genç kadın, etrafta birisinin olması umuduyla bağırdı. Bağırmasıyla birlikte suratına inen bir tokat ile kucağındaki bebeğiyle yere yapıştı. Tekrar güldü iki asker. Kendilerinden epey emindiler. Kadının yakasından tutup tıpkı bir çöpmüş gibi kaldırdılar ve kadıncağızı savurdular.
İki asker kadının bağırmasından dolayı onu cezalandırmak istediler. Kaçmaya çalışan kadını durduruyor veya tekrardan tokat atıyor ya da taciz ediyorlardı. Kadın ise zarar gelmesin diye sımsıkı tuttuğu bebeğini bırakamadığından dolayı karşılık veremiyodu. Sadece bebeğinin ağlamaması için dua ediyordu. Ancak şansızlığın kitabını yazmış genç kadının bebeği ağlamaya başladı. Kadın onu susturmaya çalıştı ama beceremedi. Korkudan gözleri dolan genç anne eli çaresiz bir şekilde bebeği sallıyor ve susması için dualar ediyordu. Askerler ise bu durumdan tiksinmişcesine bir surat takındılar. Bir asker sinirle elini beline götürdü ve silahını kabzasından çıkardı. Kadına doğrulttu. Silahı sıkmaya hazırlandı...
Bam!
Asker yere kapaklanmıştı. Genç anne korkuyla ölü askerin cesedine baktı. Diğer asker de tepki veremeden kafasından vuruldu. Genç kadın silah sesiyle daha çok ağlayan bebeğini susturmaya çalışıyordu halen. Yere çöktü ve bebeğinin yüzünü açtı. Bu askerleri öldürenin onu da öldüreceğini düşünüyordu.
"N'olursun ağlama kuzum, ağlama bebem. Bizi de vuracaklar yoksa."
O sırada bir el omzunu arkasından kavradı. Kadın son nefesinin bu olduğunu düşünerekten gözlerini sımsıkı kapattı.
"Merak etmeyin. Size veya bebeğinize bir şey yapmak durumunda değiliz. Ancak silah ve bebek seslerine birazdan tüm düşman askerlerini buraya çekeriz. Lütfen benimle gelin."
Umut ve korku duygusu karışık bir şekilde kafasını yukarı kaldırdı genç kadın. Karşısında iki genç oğlan vardı. Hatta birisi 16 yaşlarında olan, kırmızı tenli, mavi ve yeşil karışımı gözlere sahip ve insana benzese de daha çok bir ülkeyi andıran bir genç vardı karşısında. Hayır, ülkeyi andırmıyordu, direkt ülkeydi.
Türkiye, yaverine kadını diğer Kuva'yi Milliye mensuplarının yanına götürmesini söyledi.
—Onlar ölmüş müdür? Seni burada görmemeliler şehzadem.
—Ben kontrol edeceğim, sen anne ve çocuğunu götür.
—Lütfen dikkat edin.
Türkiye bunu dedikten sonra yaver, kadına yolu göstererek hızlı adımla oradan kadını ve bebeği uzaklaştırdı. Türkiye soğukkanlı bir şekilde yerde yatan askerlere doğru eğildi. Başından vurduğu askerlerden birisinin saçlarından tuttu ve eliyle çevirerek kafasını kaldırdı. Askerin yüzünün yere değen kısmı kan içinde kalmıştı. Yanağından aşağı kan damlayan askerin yüzüne hiçbir duygu hissetmeyen bakışlarını dikti.
"Ölmüş."
Bu cevap daha on altısında olan oğlanın dudaklarının arasından çıktı ve havaya karışıp yükseldi gökyüzüne doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
§ Geçmişten Gelen Mektup §
General FictionTürkiye, Osmanlı, Selçuklu ve beyliklerin anılarının anlatıldığı bir kitaptır. Geçmişte yaşamış kişilikleri bazen kullanacağım. Baştan uyarmak istiyorum ki iyi bir yazar değilim. Bu kitap yazdığım ilk kurgu kitaptır. Okuduğunuz ve kitabıma zaman ayı...