Tarih
Yıl=1904
Ay= Kasım
Gün= Belirsiz
Yer= Dolmabahçe Sarayı
---------------------------------------------------------
Türkiye= Erkek
Osmanlı İmparatorluğu= Kadın
Alman İmparatorluğu=Erkek
Avusturya-Macaristan İmp= Kadın
Weimar Cumhuriyeti= Erkek
---------------------------------------------------------Yaklaşık bir ay önce olanlardan dolayı Osmanlı'nın bir varisi olduğunu öğrenmeyen kalmamıştı. Hem devletten hem de halktan oğlu Türkiye'yi sakladığını öğrenenler ya saklamasını mantıklı bularak ses çıkarmıyor ya da saklamasını yanlış bularak tepkisini gösteriyordu. Tepkisi gösterenlerden birisi de Osmanlı'nın Avrupa'daki tek dostu Alman İmparatorluğu idi.
Bu bilgi ülkeler arasında düşünülenden daha hızlı yayıldı. Üç gün geçmeden hemen ilgilendiren her ülkeye ulaşmış ve bu üç gün içerisinde Alman İmparatorluğu açıklama istediği bir mektup göndermişti.
İşte bu mektup şu an Cafer Ağa'nın elinde Osmanlı'nın odasına doğru yol alıyordu. Cafer, Osmanlı'nın odasının önüne geldi ve elindeki mektuba baktı. Bu mektupta ya bir serzeniş vardı ya da ittifaklığını bitiren bir ferman. Bu elindeki zarfa karşı aşırı gergin duygular besliyordu. Kendini sakinleştirmek için ince sesi gibi ince bir nefes aldı ve kapıyı çaldı.
"Gel." komutu ile içeri girdi. Osmanlı masasında oturmuş, kucağındaki Türkiye ile oynuyordu. Sonrasında ayağa kalkarak Cafer'in yanına gitti.
"Bu elindeki nedir?"
Cafer Ağa biraz çekinerekten mektubu Osmanlı'ya doğru uzattı. Osmanlı kucağında tuttuğu Türkiye'yle zor da olsa mektubu alabilmişti. Oğlunu kucağında doğru yaslayıp tek eliyle sırtından tuttu. Mektubu açıp okumaya başladı. Bu sırada Türkiye bebeklerin genelde çıkardığı ıkınma sesleri ile ellerini kemiriyordu. Altı aylık olduğu için sürekli diş sancısı çekiyordu minnak bebek.
Osmanlı mektubu okudukça sanki başına bela almışcasına yüzünü buruşturdu. Alman İmparatorluğu Türkiye'yi ondan sakladığı için darıldığını ve bir açıklama istediğini, onların müttefik olduğunu ve bu tür önemli durumların dostu olaraktan bilmesi gerektiğini söyleyerek mektubu yakın bir zamanda hem bu durumu konuşmak hem de karısının doğumu için vermek istediği kutlamada dostu ve büyüğü olan Osmanlı'yı Berlin'deki sarayına davet ediyordu.
Türkiye annesinin sıkıntısını anlamış olacaktı ki küçücük dudaklarını annesinin yanağına kondurdu. Sonrasında ise her zaman yaptığı gibi annesinin yanağını kemirmeye başladı. Türkiye'nin daha bir aylıkken edindiği huyuydu bu. Annesinin yanağını ısırmak ya da emmek. Diş etleri de kaşındığından bu aralar çok daha fazla yapmaya başlamıştı bunu. Osmanlı kıkırdadı ve "Aç mısın annem? Yoksa dişin mi kaşınıyor?" dedi ve elindeki mektubu katlamaya çalıştı.
"Cafer, Avusturya-Macaristan'ın kaç aylık hamile olduğu bilgisi elimizde var mı? Ben doğuma üç ay hatta belki de iki ay kaldı diye hatırlıyorum."
"Doğru biliyorsunuz Sultanım. Üç aya kalmaz doğumu vardır. Ne emredersiniz?"
"Arabaları ve eşyaları hazırlayın. Yanımda Türkiye ile birlikte Avusturya-Macaristan'ın doğumunu kutlamaya gideceğiz. Alman İmparatorluğu'na da geleceğimize dair haber gönderin."
Cafer şaşkın bir suratla "Sultanım, bebekle uzun yola seyahat etmek sizin için zor olmaz mı?" diye sordu.
"Hayır, zaten ulaştığımda bir bilemedin iki hafta kalırım, bu yüzden yolculuk dışında bir sorun yaşamam. Değil mi kuzum?"
Osmanlı Türkiye'yi yanağından ayırdı ve koltuk altından kavrayarak havaya kaldırdı. Türkiye ise gülücükler atmaya başladı.
"Seni hınzır şey! Yanağım hep salya oldu. Gösteririm ben sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
§ Geçmişten Gelen Mektup §
General FictionTürkiye, Osmanlı, Selçuklu ve beyliklerin anılarının anlatıldığı bir kitaptır. Geçmişte yaşamış kişilikleri bazen kullanacağım. Baştan uyarmak istiyorum ki iyi bir yazar değilim. Bu kitap yazdığım ilk kurgu kitaptır. Okuduğunuz ve kitabıma zaman ayı...