73

759 70 11
                                    

Bir sürü... Çok fazla olay oldu. İnsanlara bağlanmaktan nefret ederken bir gün hayatımdaki en güzel kadını görmemle her şey değişti. Abimin sevgilisiydi evet ama... Bu benim olmasını istemek için engel değildi bana. Ve şu an yan odada uyuyor... Ben ise hiçbir şey yapamıyorum. Çünkü bana yine asla öngöremeyeceğim bir senaryo yaşatırsa bu sefer onun altından kalkamazdım. Baştan yanlış bir ilişki kurmuştuk. Aslında ben ona... En başından beri güvenmiyordum. Sonuçt-

Sikeyim gecenin bu saatinde konferansımı bölen kim?!

Sinirle telefonun... Telefonun ekranında... Mesajı okuduktan sonra hızlıca ayağa kalktım ve hemen üzerime bir şeyler giyip odamdan çık-

"Nereye?"

Nereye... Yalnız yaşamayı biraz özlemiş olabilirim.

"Ah şey... Mad-"

Hayır!

"Madison'ın yanına mı? Bu saatte?"

"Evet..."

"Saat sabaha karşı dört Dream."

"B-Bana ihtiyacı olduğuna dair bir mesaj atmış. Sanırım durumu cidden kötü."

"Nesin sen süper kahraman mı?"

Bir şey demeden yüzüne baktım.

"Siz sevgili falan mısınız?"

Gözlerimi devirerek arkamı döndüm ve aşağı kata inerek ayakkabılarımı giydim.

"Özür dilerim hayatına burnumu sokmam çok rahatsız edici."

"Sorun yok."

Tanrım heyecandan kalçam beşe bölünecek...

"Aslına bakarsan benim de moralim boz-"

"Audrey... Şu an hiç bu konuşmayı başlatacak modda değilim üzgünüm."

Anahtarları cebime attım ve koşarak arabaya bindim. Evet... Koşarak arabaya bindim. Arabanın içinde koşmaya devam ettim. Muhtemelen on bin dolarlık bir hız cezası yazılmıştı... Atılan konuma geldiğimde navigasyon sanki görmüyormuşum gibi bağırarak geldiğimi söylüyordu. Derin bir nefes alıp arabadan indim ve tüm soğukkanlılığımla gelişimi ifadesiz bir şekilde izleyen Bayan Miller'ın yanına doğru yavaşça yürüdüm.

"Yüzünü gören cennetlik." diyerek elini uzattı.

Tabiki de sıkmadım neyim ben gerizekalı mı?

Tam karşısına oturdum ve garsondan patates kızartması istedim çünkü karşımdaki orospu şehrin en iyi patateslerini yapan yere çağırmıştı beni. Adam keşke siparişimi bir saniyede getirse... Şu an beni mutlu edebilecek tek şey patates!

"Önce şirketi basmalar... Sonra yüz yüze buluşmalar... Sanırım birileri beni özlemiş."

Gülümsedi ve masanın üstündeki elimi tuttu. Hızlıca elimi geriye çekip aşırı sinirli bir ifadeyle yüzü... PATATES!

"Neden buradasınız?" dedim patatesleri onar onar ağzıma atarak.

"Küçük bir uyarı..."

"Bitmedi mi şu uyarılar?! Özür dileyip parayı alacaksınız bu kadar basit. Ne büyük gururunuz varmış... Tebrik ederim sizi."

"Audrey..." demesiyle donup kalmıştım fakat hızlı toparlandım.

"Yerini bulduk."

Evet şu an evimde.

"Bir kasaba... Ayrıca..."

Pis elleriyle patatesimden alıp büyük bir keyifle ağzına attı.

"Hayatının aşkı sana hayatının yalanını söylemiş. Gerçek adı Audrey değil inanabiliyor musun?"

"Ay hayır olaya bak... Biraz daha anlatın lütfen."

"Ben de anlatacak çok şey var bebeğim... Dinlemek istersen."

"Başlayın."

"Seninkinin yerini bulduktan kısa bir süre sonra... Evimize bir çocuk geldi. Sarışın uzun boylu... İğrenç bir alkol kokusu vardı." demesiyle eş zamanlı olarak patates boğazıma kaçtı.

"Heyecanlanman gereken yer burası değildi..."

"Devam et."

"Peki... İsmi Derek'miş. O yıl hapise tıktığın ikinci kişi."

Su... Bana su lazım.

"Hapisten çıkmış... Çok tuhafıma gitti ama söylemem gerek. Ben seni arar diye düşünmüştüm... Ama onun başka planları varmış."

"Ne planı?"

"Audrey'i bulmak."

Yanaklarımı ısırdım.

"Ee Dream? Söylememi ister misin yerini?"

Durdum... Bir an Audrey'in evimde olduğunu unutmuştum. Öyle büyük bir rahatlama hissettim ki kahkaha atmaya başladım.

"Lütfen söyleyin."

"Zaten söyledim."

"Ne güzel..."

Hala sırıtmaya devam ediyordum.

"Ama o sahil kasabasından ayrılmış."

Gülümsemem yavaş yavaş kayboluyordu.

"Halasının dediğine göre... Seninle."

Dişlerimi kıracak şekilde sıkmaya başladım. Telefonun ekranını gösterdi...

"Siktiğimin orospuları." dedim gülerek.

Evimin kapısının önünden çekilmiş bir fotoğraf... İçeriye nasıl girdiler hiçbir ihtimali düşünemiyordum.

"Ah görüyor musun? Birileri kendi kazdığı kuyuya düş- AH SİKTİR!"

Elimdeki kahveyi tümüyle üstüne dökmüştüm.

"Cehennem alıştırması..." diyerek hemen arabaya koştum.

Telefon Konuşması
Dream: DANİEL! HEMEN EVE GİT VE AUDREY'İ KONTROL ET!

Şu an deli gibi bir ağlama krizine girmiştim.

Daniel: T-Tamam...

Telefonu kapattım ve hızlı bir şekilde eve sürdüm. Arabayı tam binanın önüne park ettim ve sinirle içeriye girdim.

"YOLDAN GEÇEN HERKESİ EVİME SOKUN DİYE PARA ÖDEMİYORUM SİZE! HERKES KOVULDU! DUYDUNUZ MU? AZ ÖNCEKİ SİKİĞİN EVİME KADAR GELMESİNE SEBEP OLAN HER KİMSE İTİRAF ETSİN VE ARKADAŞLARININ İŞİNİ ELİNDEN ALMASIN!"

Lucy koşarak yanıma geldi.

"Dream neler oluyor?!"

"BİR TANE SİK BEYİNLİ DEREK'İ İÇERİYE SOKMUŞ!"

"Hapisteydi..."

"Değil."

"En azından beş yıl yatması gerekiy-"

"Sikeyim... Dedem çıkarttı."

Elimle gözlerimi sildim ve ağlamayı kestim.

"Daniel ner-"

Daniel yüzü bembeyaz bir şekilde yanımıza geldi. O konuşana kadar istemsizce nefesimi tuttum.

"Yok..."

Ellerimi saçlarıma atarak ağlamaya kaldığım yerden devam ettim.

"CARL'I ARA!"

"D-Dream polisi aradım direkt."

"Polisi neden karıştırdın!?"

"Ah... Şey..."

"DANİEL BENİ DELİRTME!"

"Kapı... Kapının ağzında kan vardı."

Az ama öz bölüm arkdşlar... LAKSÖDCKDMSLXKEMDKFJSMXK

ii gcler

Karışık (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin