Ege hayretle konuştu. "Ne demek Giray ne demek? Hani Egesu koyacaktınız?." Başımı iki yana salladım ve arkamı döndüm. "Ege kaşınıyorsun ama sen. Zeus ile vakit geçirmek ister misin?" Ege' nin gözleri büyüdü. Ellerini havaya kaldırıp iki yana salladı hızlı. "Oh no no. Kuru iftira. Kim istiyormuş? Ben mi? Yok öyle bir şey. Ben sustum ve yerime oturuyorum komutanım." Gülerekten başımı iki yana salladım. Giray ağladığında arkamı döndüm hemen. Atalay Beyin kucağından alıp göğsüme yasladım. Gözlerim dolmuştu hemen. Aslı yenge hemen bana yaklaştı. Elini koluma koydu. "Baha hadi canım biz bebek odasına gidelim. Anne buraları siz halledersiniz. Olur mu?" Nazlı Hanım gülümseyip başını salladı. "Hadi siz gidin." Bir şey demedim yine. Aslı yenge ile bebek odasına ilerledik. Kapıyı açıp içeri girdim. Ardımdan da Aslı yenge. Sandalyeye oturdum ve eşofmanımın önünü açtım. Göğsümü dışarı çıkardım ve ucunu oğlumun ağzına verdim. Gözlerimde biriken yaşları sildim.
Aslı yenge gülümsedi. "Berk yeni doğmuştu. Ben Berk den önce de hamile kalmıştım. Ama dış gebelik yaşadığım için olmadı. Ben nasıl telaşlıyım ama görmen lazım. Ya karnını doyuramazsam? Ya aç kalırsa? Ya canını acıtacak bir şey yaparsam? Kafayı yemek üzereydim. Berk ağladığından ben de oturup ağlardım." Burnumu çektim ve güldüm. "Birçok korkum var. Ama üstesinden geleceğim. Birçok şeye göğüs gerdim. Üstesinden geldim. Anneliğin de üstesinde geleceğim. Hakkıyla yapacağım. Annem gibi şefkatli, sevgisini esirgemeyen bir anne olmak için çabalayacağım."
"Annem ve babam şehit düştükten sonra. En çabuk toparlanan ama en çok dağıtan da ben olmuştum. Babamlar şehit olduktan 2 ay sonra bir sabah çok erken kalktım. Mutfağa girdim hemen. O gün abimler evdeydi. Kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Saat 8 de her şey hazırdı. İşim bitince mutfakta hemen ellerime tencere kapaklarını aldım. İki kapağı da birbirine vura vura evde gezmeye başladım. O hallerini hiç unutmama. Selim abim bir hışımla yerinden kalmıştı. Saçı başı dağınık ama çok tatlıydı. Neyse ufak çaplı bir kriz geçirdiler. Sonra 2 ayın ardından ilk kez o masanın etrafında toplanmıştık. 2 ayın ardından ilk kez o gün kahkaha atmıştım." Aslı yenge bana dolu ama gülen gözlerle bakıyordu.
"Kusura bakma. Bu aralar fazla duygusalım. Her şeye ağlaya biliyorum." Aslı yenge uzanıp elimi tuttu. "Ne kusurundan bahsediyorsun? Bir daha duymamayım. Anlıyorum seni. Kusurluk bir şey de değil bu. Hadi işiniz bittiyse içeriye dönelim. Annem çok güzel şerbet yaptı. Hem tatlı da." Kucağımda uyuyan Giray' ı beşiğine bıraktım. Üstümü düzelttim. "Tatlı dedin kalbimi çaldın." İkimizde güldük ve içeriden çıktık. İçeri girdiğimizde abimler, Talha ve timin olmadığını gördüm. Atalay Beyler de yoktu. "Herkes nerede?" Yağmur bana yaklaştı. "Dışarıdan sesler geldi ve çıktılar. Ne olduğunu bilmiyoruz." Başımı salladım. Dışarıdan bağırış sesleri geldiğinde pencereye ilerledim. Perdeyi hafifçe araladım. Gördüğüm kişilerle kaşlarım daha da çatıldı. "Yağmur! Hemen Berk' i al ve bebek odasına girin. Ben gelene kadar da çıkmayın sakın." Sesim sert çıkmıştı. Yağmur başını sallayıp Berk' i aldı ve içeri geçti. Nazlı Hanım endişeyle bana baktı. "Pencerelerden uzak durun."
Televizyon ünitesinin önüne gittim. Yere çöküp çekmeceyi açtım. İçinden silah ve iki şarjör çıkardım. Şarjörleri orta sehpanın üzerine koydum. Silahın alt tarafına vurup şarjörü kontrol ettim. Doluydu. Şarjörleri cebime koydum ve ve silahı eski haline getirdim. Emniyet kilidini açtım ve iki elimle sıkıca kavradım. Camın önüne yeniden ilerledim. Perdeyi hafifçe aralıyordum. Hala aşağıda tartışıyorlardı. Camı araladım namlının ucunu dışarı çıkardım. Karşı taraf dan birisi arkasından silah çıkardı ve Yamaç' a doğrulttu. Silahın emniyetini açtı . Hemen adama nişan aldım ve iki el ateş ettim. Omuzuna ve eline denk gelmişti. Adam acıyla bağırınca elinde ki silah yere düştü. Etraf dan birkaç asker harekete geçti. Bu sırada vurduğum adam önünde ki adam başını kaldırmıştı. Ozan Yurtsoy. Sözde dayımız. İtleri ile beraber gelmişti.
Abimler hemen pencereye döndü. Şirince gülümseyip el salladım ve içeri girip pencereyi kapadım. Bu sırada salona birisi girdi. Adım seslerini duyunca hemen silahı doğrulttum. Ateş ellerini kaldırdı. "Silahı indirin Yüzbaşım. MaazAllah şeytan doldurur. Gerek yok öyle maceralara."
"Kapa çeneni Ateş. Sinirlerimle oynama." Ateş bir şey demedi. Silahı indirip belime yerleştirdim. "Bunun acısını çıkaracağım sizden. Aşağıda kavga oluyor ve biriniz bile haber vermiyorsunuz. Siz benim eğitimlerimi özlemişsiniz belli ki." Ateş sertçe yutkundu. "Burada bekle hemen geliyorum." İçeriye bebek odasına ilerledim. Kapıyı açtım. "Yağmur buradan çıkmayın. Sorun yok ama az sonra biraz bağırış sesi duyabilirsiniz. Ben yarım saat içinde geleceğim." Yağmur başını salladı. "İçerdekiler ve sen iyi misin?" Zora ki bir şekilde gülümsedim. "Sorun yok Yağmur. Varsa da yok edeceğim." Odadan çıkıp kapıyı kapadım. İçeriye geri döndüm. Ateş hala ayakta duruyordu. Beni görünce yerinde dikleşti. Salonun ortasında volta atmaya başladım. "Kızım sen polis misin?"
Babaannem Meltem' in sorusu ile ona dönmüştüm. "Hayır. Polis değil, askerim." Babaannem sevinçle yerinden kıpırdandı ve gülümsedi. "Ne kadar da güzel bir meslek seçmişsin. Zor olmuyor mu senin için." Başımı iki yana salladım. "Başlarda oluyordu. Ama sonradan alıştım." Kapı sesi ile abimin sesi eş zamanlı geldi. Başımı kaldırdığımda Selim abim ile gözlerimiz birleşti. Benim yüzümü gördüğü an yüzü yumuşadı. Gözlerim doldu bir anda. "Ben sesleri duymasam neden aşağıya indiğinizi öğrenemeyecektim. Bu kadar mı bana olan güveniniz. Kavga etmeye o kadar dalmıştınız ki o şerefsizin Yamaç' a silah doğrulttuğun dan haberiniz yoktu. Fark edemediniz. Ya ben olamasaydım ne olacaktı? Ben söyleyeyim. Yamaç vurulacaktı. Nazlı Hanım olduğunu kaybetme korkusu yaşayacaktı." Derin bir nefes aldım.
"Bana güveniniz bu kadar mı?" Selim abim ağzını açtı kapadı. Egemen abim bir adım attı. "Ya bu adam sizin, benim hayatımı mahvetmeye çalıştı. Bu kadar mıydı bana güveniniz?" Gözümden bir damla yaş aktı. Elimin tersin ile yüzümü sildim. "Baha güzelim..." Salondakilere hitaben konuştum. "İzninizle. Giray ' a bakmam gerekiyor." Hızla salondan çıktım ve bebek odasına ilerledim. Kapıyı açtım. Yağmur yerde oturmuş Berk ile oynuyordu. Gülümsedim. "Ne yaptınız ben yokken?" Berk gülerek bana döndü. "Oyuncaklarla oynadık. Kızmazsın değil mi?" Yanına gidip çöktüm. Ellerimi saçlarına götürüp karıştırdım. "Neden kızayım ki? Oynamak istemişsin. İzin almana gerek yoktu. Çünkü ben izin vermiştim zaten." Giray ' ın ağlaması ile yerimden kalktım. "Tamam küçük adam. Sakin ol. Karnını doyuracağım şimdi." Beşiğe ilerledim ve beşiğin içinden bebeği aldım ve sandalyeye oturdum. Giray kucağıma geldiği sırada sustu.
Kapı tıklatıldı. "Müsait misiniz?" Ata' nın sesi ile yerimde dikleştim. "Müsaitiz gelebilirsin." Ata kapıyı açıp başını uzattı. Sonra içeriye girdi. "Şey babam artık kalkalım dedi de. Ben de Yağmur ve Berk' i almaya geldim." Başımı salladım. Ayağa kalktım. Ata hemen geri oturttu. "Otur sen. Bebeğin ile ilgilen. Lütfen otur." Bir şey demedim. Yerime geri oturdum. Ata, Yağmur ve Berk'i alıp odadan çıktı. Ben de Giray Taha' yı emzirmeye başladım. İşim bitince Giray ' ın gazını alıp beşiğine geri yatırdım. İçeri döndüğümde Talha salonda oturuyordu. Yanına gidip oturdum. Başımı göğsüne yasladım. Talha da hemen bana sarıldı. Talha kolumu sıvazladı ve saçlarımın üzerinden öptü. "Konuşmak istemiyorum Talha. Daha sonra belki." Talha bir şey demedi. İkimizde sessizliğe gömüldük.
Merhabalar ben geldiiim. Nasılsınız bakalım şekerparelerim? Nasıl gidiyor?
Nasıl buldunuz bölümü? Beğendiniz mi?
Görmek istediğiniz sahneler var mı?
Sizce o adam kimdi?
Atahan kardeşlere ne yapmış olabilir?
Oy ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorum. Kendinize çok iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VATAN İÇİN
No FicciónVatanı ve ailesi için savaşan bir kızın hikayesi, Bin bir türlü zorluğa göğüs geren bir kızın hikayesi, Her şeye rağmen ayakta güçlü duran bir kızın hikayesi. Baha Karaduman' ın hikayesi