On Birinci Bölüm

65.9K 2.2K 263
                                    

Oy ve yorumu unutmayınız.
Keyifli okumalar dilerim.

🦋

Miran beni yerden kaldırdığında yavaşça arabaya ilerlemeye başlamıştık. Bu, gerçekten çok ağırdı. Babamın benim yanımda olması gerekirken o beni Miran'ın önüne atmıştı. Kendimi değersiz hissetmiştim. Çok ama çok değersiz...

Annemin yaşaması için buna mecbur kalmıştım. Başka yol bulunurdu ama zamanım yoktu. Kadının kalbi ikinci defa durmuştu. Miran'a kendimi teslim etmem lazımdı. Bana yardım etmesi lazımdı. Tek dayanağım, tek çıkış yolum Miran'ın teklifini kabul etmekti. Annemin göz göre göre ölmesine katlanamazdım.

Korkularım iyice artmıştı. Babam annemi bir şekilde hastaneden aldırırsa kadının tedavisi yarım kalırdı. Boş yere olurdu her şey. Babam bizim yanımızda olmak zorundaydı, karşımızda değil.

Araba yolda ilerliyordu. Susuyorduk, susmayı tercih ediyorduk. Diyecek bir şey bulamıyorduk belki de. Gözyaşlarım durmuştu. Bedenim güçsüzce oturduğum koltuğa baskı uyguluyordu. Gözlerimi kapattım ve yaşanılanları bir köşeye atarak bebeğime odaklandım. Ondan güç almak istiyordum.

Aradan dakikalar geçtikten sonra araba durmuştu. Durması ile ben de gözlerimi açmıştım. Etrafa baktığımda büyük bir villanın önünde olduğumuzu anlamıştım. Bu ev, Ferman Azizoğlu'nun evi olmalıydı

"Babama çoktan haber vermişlerdir. O yüzden eve getirdim seni. Babamın evi yani burası. Sonra da benim eve geçeriz duruma göre." dedi. Kafamı salladım ve emniyet kemerini çözdüm. Miran da arabadan indiğinde yanıma gelmişti.

Koluma baktığı an sesli bir küfür savurdu ve sabır dilenir gibi boynunu kütletti. Bakışlarım koluma yönlendiğinde babamın sıktığı yerin kızardığını görmüştüm. Parmak izleri hafifçe kendini belli ediyordu. "Dua et." dedi ve gözlerini gözlerime odakladı. "Bunu yapan kişi baban. Önce tokat, sonra bu. Üçüncüsünde kendimi tutamam ve baban olmasını önemsemem, Hilâl."

Gözleri gözlerime odaklanmışken kafamı yavaşça salladım ve bakışlarımı ondan çektim. Miran önden ilerlemeye başladığında peşinden onu takip etmeye başladım.

Birlikte eve doğru ilerlediğimizde bir kadın bizi gördü ve şaşkınca bizi seyretmeye başladı. Genç bir kadındı. Üstünde beyaz bir gömlek altında ise siyah etek vardı. Muhtemelen çalışandı.

"Babam evde mi?" diye sordu, Miran kadına. Kadın yavaşça kafasını salladı. "Evde, Miran Bey." dedi.

Miran derin bir nefes aldı ve ilerlemeye başladı. Ben de onun yanında gidiyordum. Az sonra olacaklardan korkuyordum. Ferman Bey o gün hastanede beni fazlasıyla germişti. Şimdi ise ne yapacağını, ne diyeceğini hesap bile edemiyordum. Ondan çekiniyordum ve karşısında ne demem gerektiğini bile bilmiyordum.

Süslü, kocaman bir salon karşıladı bizi. Evin her detayı şık parçalarla döşenmişti. Tam bir zengin evi olduğu daha girişten bile anlaşılabiliyordu.

Küçük bir kız geldiğimizi görünce koşa koşa yanımıza geldi. Kocaman gülümsemesi vardı gücünde. Bu kız, Miran'ın kardeşi Açelya olmalıydı.

"Abi, hoş geldin!" dedi, neşeli bir tonda.

"Hoş buldum bebeğim." dedi, Miran. Yere eğildiğinde Açelya'ya sarıldı ve saniyeler sonra birbirlerinden ayrıldılar.

Salonda hareketlilik olduğunda diğerlerinin de geldiğini anlamıştım. Topuklu ayakkabı sesi salonda yankılanıyordu. Saniyeler sonra bir kadın görüş aşına girmişti. Bu kadın, Miran'ın üvey annesi Seher olmalıydı. Sarı saçları, güzel bir fiziği vardı. Gerçekten de çok genç duruyordu.

MİRAN BEY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin