SAZLA ZEYTİN AĞACI
Sazla zeytin ağacı, hangimiz daha dayanaklıyız diye başlamışlar çekişmeye. Zeytin ağacı: "Sen kim oluyorsun ki! Cılız bir şeysin, her yel estikçe iki büklüm olursun!" demiş. Saz buna ne desin? hiç sesini çıkarmamış. Tam o sırada sert bir yel esmeğe başlamış. Saz hayli sallanmış, kaç kez yerlere kapanmış ama sonunda yakayı kurtarmış; zeytin ağacıysa dayattığından yel onu kökünden söküvermiş.
Olup bitenlere katlanıp güce boyun eğmesini bilen kurtulur, güçlülere karşı koyayım diyenden üstün çıkar.
IRMAĞI PİSLEYEN DEVE
Devenin biri bir ırmaktan geçiyormuş, aptesi gelmiş, pisleyivermiş. Irmağın suyu da hızlı akıyormuş; deve bir de bakmış ki pisliği önüne geçmiş gidiyor: "Bu da ne?" demiş, "daha demin arkamdaydı, şimdi önüme geçmiş!"
Nice devletler vardır, akıllı uslu adamlar arkada kalır da bakarsınız en kötüler, budalalar öne geçiverir; bu masal işte onların durumuna uygundur.
DEVE, FİL, BİR DE MAYMUN
Hayvanlar toplanmışlar, kendilerine bir kral seçmek istemişler. Deveyle fil, boylarını, güçlerini öne sürerek ötekilerden üstün olduklarını söylemiş, kendileri kral olmak istemişler. Ama maymun kalkıp: "Onlar kral olamaz," demiş. "Deve öfke nedir bilmez, kötülere kızıp da cezalandırmaz ki!
File gelince, o da domuz yavrusundan korkar; ya bir domuz yavrusu gelip de bize saldırırsa ne olur bizim durumumuz?"
Bazen küçük bir neden insanın büyük yerlere geçmesine engel olur, bu masal onu gösteriyor.
DEVEYLE ZEUS
Deve bakmış ki boğa boynuzlarıyla övünüyor, kıskanmış, ille kendisinin de boynuzları olsun istemiş. Gitmiş, Zeus'un karşısına çıkmış, yalvarmış, yakarmış. Zeus: "Bu koca boyunla gücün sana yetmiyor mı: ki bir de gelmiş boynuz istiyorsun?" diye kızmış, dilediğini vermediğinden başka kul ak l arını n da yarısını yarısını koparmış.
Gözü doymaz nice insanlar vardır, başkalarını kıskanır, ellerindekini de yitirdiklerinin farkına varmazlar.
OYNAYAN DEVE
Efendisi deveye: "İlle kalkıp oynayacaksın!" demiş. Zavallı deve ne yapsın? nasıl oynasın? dönmüş demiş ki: ' 'A benim efendim! görüyorsun ki şu benim yürüyüşüm bile bir tuhaf, oyunumdan ne hayır umarsın?"
Bir inceliği olmayan her iş için bu masal söylenebilir.
DEVEYLE İNSANLAR
İnsanlar deveyi ilk gördükleri zaman ödleri kopmuş, o koca boyundan korkup kaçmışlar. Gel zaman git zaman bakmışlar ki hayvancağızın bir kötülüğü yok, kimseye dokumuyor, ta yanına kadar sokulmuşlar. Kızmadığını görünce o kadarla da kalmamış, boynuna bir yular takıp üstüne çocuk bindirmişler.
Öyledir işte: ilk gördüğümüz zaman korktuğumuz nice şeyler vardır ki zamanla alışır, hiç aldırmaz oluruz.
ÇİFTE TONUZLANLAR
Boğanın biri küçük bir adaya götürülmüş, orada otlarmış. O adada iki de tonuzlan varmış, boğanın pisliğini yer geçinirlermiş. Kış gelmiş; böceklerden biri ötekine: "Ben artık bu adadan gidiyorum, elbette karada bir yer bulurum; sen burada kal. Buradaki azığımız ikimize yetmez, ama sen yalnız olursan kamını doyurursun!" demiş. Gittiği yerde çok yiyecek bulursa arkadaşına da getireceğine söz vermiş. Denizi aşıp da karaya çıkınca bakmış ki yerde taze taze birçok sığır gübresi var; hemen üzerlerine konmuş, can beslemiş. Kış geçince gene adanın yolunu tutmuş. Arkadaşı onu semizlemiş görünce: "Hani söz vermiştin, bir şeyler bulursan bana da getirecektin, dostluk böyle mi olur?" demiş, öteki "Bana ne kızıyorsun? ben sözümü unutmadım, ama o yer beslemeye besliyor da alıp götürmeye bırakmıyor" demiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masallar
General FictionEzop. Hayvan masallarının en eski ustası. Grekçe adının doğru yazılımıyla Aisopos. Kendisi de bir masal kişisine dönüşmüş, Frigyalı köle... Aisopos'un masalları, dilden dile tüm dünya yazınını etkilemiş, Eskiçağ ozanlarına, Ortaçağ masalcılarına...