Kendini okuyamayan insanlar benliğinde kayıptır, içinde kazanılması zaman alan bir savaşla çatışır. Oysa asıl bilmeniz gereken şudur; Günün birinde ah ah ettiğiniz günlere ahahaha diye gülüp geçecekseniz. Okurken bile yüzünde tebessüm oluşturdu değil mi? Zafer tebessümü verdim o sevimli tebessümüne. Hakkaniyetli olun ama önce kendinize..
⛅️⛅️⛅️⛅️
Mis gibi bir sabahın pasparlak bir güneş ile açtığı sabaha uyanmıştı Yenal ailesi. Nadide Elif, hızla yataktan kalkarak yatak odasının perdelerini açıp görkemli güneşin eşine "Merhaba!" demesine vesile oldu. Gözünü tatlı bir yanma ile açan Bora kısık gözlerle kalkarak yatağında doğruldu. "Günaydın!" diyerek beşikte uyuklayan yeğenine baktı. Çoktan uyanmış ve kendi kendine oynuyordu. Yaşını doldurmuştu, yavaştan konuşmaya başlamıştı. İlk "Dede." demesine ailecek sevinip mutlu olmuştular lakin bir sonraki kelimesi "Dayı." olunca bir amca olarak aşırı kıskanmıştı Bora. Yeğenini beşiğinden çıkarıp kucaklayarak eşinin kollarına teslim etti. Nadide Elif, Enisa'yı kucakladığı sırada duyduğu "Anne" kelimesi ile duraksadı. Duyduklarına inanamadı. Bora'da eşi kadar şaşırmıştı. Enisa ise aynı kelimeyi arka arkaya tekrarlayınca Nadide Elif analık duygusuna kendini kaptırarak kucakladığı yeğenini koklayarak öptü. Taptaze bebek kokusuna doymak istedi. Evladı gibi bağrına basmak istiyordu lakin bu duygudan mahrum olan o güzel kadın düştü aklına.
"Bora!" dedi ve devam etti.
"Abin ve yengeni ziyaret etme şansımız var mı? Tanışmaya bile götürmedin."
Bora eşine hak verdi. Abisiyle yengesini ziyaret etmeye bir türlü vakit ayıramıyordu. Aslında işin doğrusu ayıramıyor değildi. Abisinin ve yengesinin öldüğüne kendini inandırmak istemiyordu ve kabirlerini ziyaret etmek öldüklerine olan inancını tazeliyordu. Buna sebep ayakları gitmeye teşrif etmiyordu. Kederli bir şekilde iç çekti.
"Ben onların gidişiyle kahroldum hatta kayboldum. Bu acı gerçekle yüzleşmek beni derinden yaralıyor. Onları içimde yaşattığımdan her ziyarete gittiğimde tekrar tekrar ölüyorlar gözümde bu yüzden ziyaret etmeyi bıraktım. Enisa biraz daha büyüdükten sonra ziyaret edelim."
Nadide Elif, anlam dolu bakışlarını eşine sabitledi. Ağlamak istiyordu fakat kucağındaki yavruyu da tedirgin etmek istemiyordu. Tanışmak istiyordu ama o iki güzel insanla fakat Bora'nında yarasını deşmek istemiyordu.
"Sen nasıl istersen." diyerek kestirip attı.
🌤🌤🌤
Salonda keyifli bir telaş vardı. Enisa ayakta duruşlarını güçlendirmiş artık minik adımlarla ev halkını coşturuyordu. Yeni yeni çıkmaya başlayan dişleriyle gülücükler saçarak amcası ile yengesinin mutluluğuna mutluluk katıyordu. Bora dayanamayıp kollarının arasına alıp sarıldı. Fakat duruşması olduğundan çıkması gerekiyordu. Üzülerek bıraktı yeğenini ve ayağa kalkarak Nadide Elif'e baktı.
"Gitmek zorundayım."
"Biliyorum."
"Ama gitmek istemiyorum."
"Ama gitmelisin, bu dava ikimiz içinde çok önemli."
"Biliyorum."
Nadide Elif, eşinin omuzunu okşayarak ittirerek gitmesine yardımcı oldu.
"Hadi ama koca adam git artık." diyerek yanağına sulu bir öpücük kondurup uğurladı. Kayınbabası da işim var diyip oğlunun peşi sıra giderken arkasından Zafer'de kayboldu. Erkeklerin gidişini fırsat bilen üç kadın mutfakta kahve içmek istediler. Hidayet hanım, kahve makinasında üç sade kahve yapmaya koyuldu. Maide hanımda torununu mama sandalyesine yerleştirip oyunlar oynuyordu. İki eliyle gözlerini kapatıp,
![](https://img.wattpad.com/cover/225335143-288-k776015.jpg)