Eksikliğin tanımını bir çocuğa sormuşlar, çikolatalarım, şekerlerim demiş. Aynı soruyu bir yetişkine sormuşlar, elimden kayıp gidenlerim demiş. Haddizatında herkesin bu soruya farklı cevapları, farklı hissiyatları vardır. Bir de yanan canları..
⚖️⚖️⚖️⚖️⚖️⚖️
Nadide Elif Zafer'in verdiği Flaştan müvekkilinin boşanmak istediği eşinin videosunu izliyordu. Zafer'in gizlice takip edip, bir de videoya çekmesi gönlünü okşamıştı genç kızın. Sanki Zafer karşısındaymış gibi tüm sevgilerini gönderdi boşluğa. Bu video sayesinde çocukların velayeti kesinlikle müvekkilinde olacaktı. Müvekkilin eşinin sevgilisi ile buluştuğu mekânın güvenlik kamera görüntüsü, delil için yeterli olduğunu düşünüp kaytarmaya bıraktı kendini. Salona geçip koltuğuna uzandı ve telefonundan sosyal medya hesaplarından gündemi takip etmeye koyuldu. Acaba ne vardı? Ne yoktu?
''Ünlülerin hayatı geç. Siyaset geç. Ama hep aynı şeyleri görmekten gına geldi.'' diye hayıflansa da siyaseti ve ünlülerin hesaplarını incelemeyi çok seviyordu. Ne yapacaktı? Yalnızdı. Gezip tozacak, vakit öldürecek bir arkadaşı yoktu. Hayatına birini alma fikri ise onu birazcık korkutuyordu. Sahipsizdi bir kere, kimselere güvenemiyordu. Gerçi halinden çokta şikâyetçi değildi ama bazen kimsesizliği canını biraz, sadece biraz sıkıyordu. Elindeki telefonu bir müddet kapatarak boşluğa doğru konuştu.
''Ay ne vardı yani bari annem yanımda olsaydı? Böylede tek başına insanın canı sıkılıyor. Ne yapsam? Kendime bir aksiyon mu yaratsam? Mesela televizyon kanallarına çıkıp beni terk etmiş annemi mi arasam?''
El çırpıp sırtını arkasına yaslayarak büyük bir kahkaha attı söylediklerine. ''Neler düşünüyorum öyle ya! Nadide Elif kendine gel lütfen! Senin hayatındaki tek çift kaderin var o da ismin!'' Hem kendi kendine konuşuyor hem de kendi anlattıklarına gülüyordu. Elinde yeterince dava yoktu herhalde. Bu yüzden düşmüş olmalıydı bu boşluk hissine. Koltuğa sırt üstü uzanıp, ellerini başının altında birleştirdi ve tavanı seyrederek hiç unutamadığı geçmişini düşündü. Asla aklından çıkaramadığı geçmişini..
****
Annesi onu doğar doğmaz terk etmiş, anneannesine bırakıp kaçmıştı. Anneannesi kızının kimden peydahladığını dâhil bilmediği bu bebeği, istemeye de olsun bakmak zorunda kalmıştı. Candı sonuçta. Lakin eşi o kadarda gönüllü değildi, orospu kızının oyuncak bebek gibi bıraktığı piçine sahip çıkmaya. 4 yaşına gelene kadar bakmamış dedesi torununun yüzüne hatta ne zaman gölgesi düşse gözlerinin önüne ''Alın şu piçi gözlerimin önünden!'' diye bağırırmış. Küçük kız da mümkün olduğunca dedesi geldiğinde sesini çıkarmaz, dedesinin olduğu odaya girmeyi aklına dâhil getirmezmiş. Öyle ki yıllarca isim bile vermemişler küçücük kıza. Anneannesine göre Allah'ın imtihanı, dedesine göre ise babası belli olmayan bir piçti. Yıllar boyu öyle işitmişti kulakları.
Bir sabah anneannesi uykusundan uyanamadı. Eve gelen herkes ya ağlıyordu ya da Kurân-ı Kerîm okuyordu. Anneannesi yeşil bir tabutun içinde, küçük yeşil bir kamyonetin arkasına konularak evden gidince eve veda etme sırasının ona geleceğini hiç düşünmemişti. Nasıl düşünsündü? Zalim dedesinin tüm acısının bedelini üzerine yıkmasıyla küçücük yaşında dışarıda buldu kendini zavallıcık. Yüreğinde birazcık vicdanı olan komşularından biri sokağa atılan bu küçük kızın elinden tutarak yetimhaneye götürmüş, orada bir görevliye teslim edip gidebilmişti anca.
Elinde küçük bir çocukla yetimhaneye gelen adamın anlattıklarını dinleyen sosyolog, uzaklaşıp giden komşu adamın arkasından bakakaldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Anlattıkları da hiç iç açıcı değildi. El mahkûm kendisine teslim edilen çocuğa nazikçe ''Adın ne bakalım?'' diye sordu. Küçük kız cevap verememişti. İsim neydi onu bile bilmiyordu ki. Dışarıya bile ilk defa anneannesi öldüğünde çıkabilmişti. Yaşıtlarıyla oynama fırsatı bile sunulmadı ona. Sosyolog küçük kızın duraksamasıyla sorduğu soruyu anlamadığını düşünerek elini küçük kızın omuzuna koyup ''Seni ne diye çağırırlardı evde?'' diye sorduğunda ''Piç.'' dedi küçük kız. Görevli şok olmuştu. Getiren komşu 'Bir kimliği bile yok.' demişti ama ismi de mi yoktu? Bir çocuğa isim vermeye bile tenezzül edememişler miydi? İçi burkulmuştu kadıncağızın. Karşısındaki çocuk o kadar güzel ve narindi ki, bir isim koyma gafletine nasıl giremezlerdi? Çok mu zor gelmişti bir kız çocuğuna isim vermek? Küçük kız sisteme buluntu çocuk olarak kaydedildikten sonra yetimhane müdürü tarafından, narin yüzüne yakışır bir isim olsun diye 'Nadide Elif' ismi verildi. Bir başkası sorduğunda aynı cevabı vermemesi için psikolog ve pedagoglar eşliğinde isminin artık 'Nadide Elif' olduğunu küçük kıza oyunlar arasında lanse ettiler.