•Efruz•

685 65 71
                                    

SATIR ARASI YORUM YOKSA DÜĞÜN YOK.

+ Evlilik dışı doğan çocuğun velayeti anneye ait olur. Anne, velayeti altında bulunan çocukların soyadının değiştirilmesi için dava açamaz.

+ Evlilik dışı doğan çocuk ile baba arasında soy bağı babanın anne ile evlenmesi, babanın çocuğu tanıması veya babalık davası ile kurulur.

🌺🌺🌺

"Kibirliyim, teyzenin dediği gibi ipsiz sapsızın tekiyim. İshak'da haklı bir işe yaramaz demekle. Aramızda uçurumlar var o da doğru. Kabullendim artık. Siz haklısınız Karaca."

İtiraz etmeye yeltendiğimi görünce bir adım geriye çekildi aramızda uçurumlar açarak.

"Güneş doğsun. Gerekirse dünyadaki tüm avukatları toplar bir ordu gibi mahkeme salonuna yığarım ama kızımı alırım. Sizde bunu kabullenin."

"Azer,"

"Beni bir kere bile anlamaya çalışmadın. Gururlu diyorsun. Senin karşında tüm her şeyi bir kenara bıraktım da ne oldu? Artık bitti. Mükemmel hayatınızı kirletecek değilim. Sen yoluna, ben yoluma."

Derin bir nefes alarak izledim yüzünü. Öfkeden ve yorgunluktan kızarmış gözlerinde dalgalanan gururun arkasında ezilme korkusu vardı. Zannediyordu ki birazcık yumuşasa, yenilse dünyayla olan savaşında, çocukluğunda yaşadığı her şeyi bir bir tekrar yaşayacak. Kimse bakmayacak yüzüne, kimse saygı duymayacak. Çünkü itaatin temelinde yatan yagene şeydi korku, biliyordu korkutabildiği kadar güçlüydü. Peki ya beni de mi korkutacaktı? Gitmekle, kızımı benden koparmakla tehdit ediyorken zerre kadar titremiyor muydu içi?

Avuç içlerini gözlerine bastırarak arkasını dönüp arabasının kapısını açtı. Sadece izliyordum. Ayaklarımın çelimsiz bedenimi taşıyacağına inansam çeker giderdim ama ayakta bile güçlükle duruyorken atacağım tek adımın sonu soğuk asfaltta biterdi. İçimde bir yerlerde saklanan kelebek yok olmuştu. Babasının sesini her duyduğunda tekmelemeye başlayan Güneş bile bu gün ilk defa hareketsizdi. Varlığını hissetmek için ellerimle kavradım karnımı, güç alacak tek dalımdı kızım. Bunca şeye katlanabiliyorsam ondan sebepti. O annesinin bedenine sığınmıştı, bense onun varlığına. Şimdi yaşasın, gülsün ve hep güçlü kalsın diye dua ettiğim adam gücüyle yaşamımı değiştiren tek varlığı benden söküp alacağını söylüyordu.

Azer arabaya binmeden kapısını hırsla kapatarak önüme doğru adımladı beş altı dakika sonra ve çekilmeye fırsat bırakmadan omuzlarımı kavrayıp bedenimi göğsüne yasladı. Kolları sıkı sıkı kavradı beni. Karşılık vermedim. Onca sözden sonra bana dokunmaya yüzü var mıydı hala? Kalbimi kırmıştı, önemi var mıydı kibirle kararttığı vicdanı için? Bir adım geriye doğru atıp kurtulmaya çalıştıysamda bırakmadı.

"Bırak beni."

Kafese kapatılmış yaralı bir aslan gibiydi. Kime saldıracağını bilmeden etrafında kim varsa zarar vermeye çalışıyordu gözü döndüğünde. Karnımda taşıdığım kızımız bile engel olamamıştı.

"Özür dilerim." Diye tekrar etti defalarca. Kimsenin özrünü kabul etmezken dediği onca şeyi bir özürle affetmemi istiyordu. Dişlerimi bir birine bastırarak dilimin ucuna kadar yükselen çığlıkları zorlukla yutmaya çalıştım bedenimi ısrarla geriye çekerken. Dokunduğu her yer acıtıyordu canımı.

"Bırak dedim!"

"Bırakamam. Şimdi değil. Böyle gidemezsin."

Tüm çabalarım fayda etmeyince durdum ama bakmadım yüzüne. Sakinleştiğimi görünce bedenimi bırakarak yanaklarımı kavradı sert parmakları ve yukarıya doğru kaldırarak gözlerimizi birleştirdi. Öfkesi yoktu şimdi. Kini, kibri, nefreti gitmiş, geriye bir tek benim varlığımı bırakmıştı. Orada sadece tüm kırgınlığıyla duran ben vardım.

Ah Mine'l AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin