•Hayat•

1.2K 108 38
                                    

YANLIŞIM VARSA UYARIN HİÇ KONTROL EDEMEDİM. BOL YORUM BEKLİYORUM.

Üzülecek değildi. Bebeğinin resmini bir kez daha çektirebilirdi ne de olsa. Ama bunun için İstanbul'a dönmeyi bekleyecekti çünkü teyzesi onu ve karnındaki miniği bekliyordu.

Karaca, Azer Kurtuluş'a yalan söylememişti, hayır. İçinden ona ait olan parçayı çıkarıp atmıştı sahidende. Bebeği sadece Karaca'ya aitti.

...

Derince bir nefes alarak gülümsedi uzun zaman sonra. Sol yanağındaki gamze ona neredeyse yabancı gelmişti. İnce parmakları elindeki kitabı kavrarken aynanın önünden çekilip son bir kez daha baktı aylarını geçirdiği küçük evine. Pek çok anısı olmuştu, çok ağlamıştı. Şimdi geriye dönüp baktığında rengarenk döşemeye çalıştığı bu öğrenci evinde iyi hatırlayacağı bir şey göremeyecekti belki ama yinede burayı sevmişti. Çünkü hayatında ilk defa buraya adım attığında gerçekten özgür hissetmişti. Ne yapacağına kimse karışmıyor, istediğini istediği saatte yaparken kimseden izin almak zorunda kalmıyordu. Bu, çocukluktan beri en büyük hayaliydi.

Yiyeceği yemeğin tuz miktarı dahi başkalarınca belirlenmiş bir çocuk için makul bir dilekti.

" Başka bir şey var mı taşınacak? "

Karaca, gözlerini kırpıştırarak kapıda kendisine yorgun gözlerle bakan taksiciye dönüp başını hayır anlamında salladı. Sabahın köründe çalışıyor olmaktan memnun değildi belli ki. Üzerindeki ütülenmemiş, mavi gömleğin yakaları boğazına kadar ilikliydi. Sağ kolunda sallanan sarı tesbihi düşmemesi için bileğine iki defa sarmış, yorgunluktan kızarmış gözlerini kısarak iri sayılabilecek bedenini kapıya yaslamıştı. Orta yaşlardaydı belki fakat çok daha yaşlı duruyordu.

" Yok. Sadece iki bavuldu. Gidebiliriz artık. "

" Tamam o zaman."

Adam memnunca gülümseyip geldiği yerden geri döndüğünde Karaca'da dışarıya çıkarak evin kapısını kilitledi ve ev sahibiyle anlaştığı gibi anahtarı koridordaki saksının arka tarafına bıraktı. Sadece sırt çantasını kendisi almıştı. Buradan sadece iki bavulla gidiyor olmak sebepsiz bir kırgınlık yaratıyordu kalbinde. Gelirken kurduğu hayallerini ise birgün dönüp tamamlamak umuduyla bile olsa geride bırakmayacaktı. Adımlarını hızlı tutarak taksicinin sabırsız hareketlerle direksiyonuna vurduğu arabaya bindiğinde artık gitmeye hazırdı.

" Beklettim kusura bakmayın. "

" Estağfirullah abla. Senlik bir durum değil. Kafam başka şeye takık, asıl sen kusura bakma. "

Gülümsemeye çalışarak geriye yaslanıp defalarca gelip gittiği sokaklara, mahalleden çıkana kadar uzun uzun baktı. Azer ile aralarındaki bağın koptuğu yerdi burası. Adamın korkudan buz gibi olan ellerinin varlığını hala hissediyordu. Karaca, adamla ilgili her şeyi nasıl bu kadar iyi kazıyordu aklına bir türlü anlam veremiyordu ama konu ne zaman o olsa, ettiği tek kelimeyi bile zihnine saklayıveriyordu.

" Otobüsten önce bir yere gidecektin galiba ?"

" Evet. " diye mırıldandı. " Ama yerini bende bilmiyorum. Merkezde olması gerekiyor. "

" Sen nasıl bir yer olduğunu tarif et ben bulurum. "

Karaca kucağıdaki çantasını göğsüne doğru bastırırken derin bir nefes aldı. Çantasında Seyhan'dan ödünç aldığı kitap, onun arasından düşen resim ve Azer'in hastanedeyken karşıladığı masrafı ödeyebilmek adına bir miktar para vardı sadece. Yine de ondan güç almak istercesine sıkıca sarmış, her heyecanlandığında yaptığı gibi fermuarıyla oynamaya başlamıştı.

Ah Mine'l AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin