•Minel•

1.3K 114 100
                                    

Ah mine'l aşk.
Derlerki; Kerem yandığında "âh"demiş.
Ve o gün bugündür hiç değişmemiş aşk.
Hep ah. Sonu eyvah.
Çünkü vuslat bulmamış sonunda.
Bulsa olmazmış zaten onun adı aşk. Ah aşk. Âh minel aşk.
•••

Azer Kurtuluş oturduğu sandalyeye huzursuzca yaslanırken aklı hala olanlardaydı. Kollarında ölen adamın son sözlerini bir türlü unutamıyordu. Kızım sana emanet, demişti güç bela. Ölürken bile evladını düşünen bir baba görmek genç adamı öyle şaşırtmıştı ki, kollarındaki cansız bedenle polisler gelene kadar dakikalarca kaldırımda oturmuştu. Alışkın değildi bir baba için çocuğunun kıymetli olmasına. Çünkü kendi babası hiç başını okşamamıştı. Azer babasına hiç sarılmamış, babasıyla eğlenmemiş, babasının kollarında uyumamış, kavga ettiğinde babası arkasında durmamıştı ki! Bir tokat da o atmış, karşısındaki dengi biriymiş gibi defalarca dövmüş ve küçücük çocuğun ölümle tanışmasına neden olmuştu. Ölmüştü Azer, ölmüş ve tekrar dirilmişti. Yanağında tokat izleri ağlaya ağlaya koşmuştu sokaklarda da gidecek yer bulamayıp geri evine dönmüştü. Gitmek onun için bir yol muydu? Yolları bir bir tükenmişti! Ağlamak güç mü istiyordu? Gücü vurulan her tekmeyle bitmişti! Azer Kurtuluş kurtulamamış, dalında solan bir bitki gibi solup gitmişti.

" Abi, ben baktırdım çocuklara. Kız ebeymiş. Okulunu falan bitirmiş. Ben diyorum ki, bizim hastaneye alalım. Oğlanlar küçük, okula veririz. "

" Ben çarşıda esnafım Azer Bey. Kunduracı dükkanım var. Bu ara işler iyi değildi. Çocukların okulu, kızın kitapları, hanımın hastalığı derken baya bir borca girdim. "

Yüzündeki derin kırışıklılar gösteriyordu adamın hayatındaki zorlukları. Elleri nasır tutmuş, kesik kesik olmuştu. Üzerindeki kıyafet eskiydi ama adamın giyilebilecek en temiz kıyafetleri olduğu da belliydi.

Ellerini kucağında kavuşturup utangaç bakışlarını karşısındaki adama çevirdiğinde gururundan ağlayacak gibi gözleri dolmuştu.

" Ne derdin var abi, söyle sen. Ölümden başka her derdine bir çözüm buluruz Allah'ın izniyle. "

Azer yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirip adamın yüzüne bakmaya devam etti. Karşısındakini gücendirmekten korkuyordu.

" Beyim, bizim çarşıda bir adam var. Kuyumcudur. Ben ondan bir miktar borç para aldım. Ay sonunda hesaplaşırız diye anlaştık. Ben işleri düzelttim biraz. Bunun da parasını günü gününe götürdüm ama kabul etmedi. Faiz koydum dedi. Böyle böyle aylarca oyaladı. En sonunda da, " derince bir nefes alan adam önündeki sudan bir yudum alıp gözlerini ellerine çevirdi.

" en sonunda da haber salmış. Kızını bana versin hesaplaşalım, yoksa gözünün yaşına bakmam, diye. Beyim, benim param var borcunu verecek. Ama kızımı koruyacak gücüm yok. Kaç kere yolunu çevirmiş evladımın, babanı öldürürüm demiş. Bizim yeğen var senin burada çalışıyor. Azer Bey yardım eder deyince kalktım geldim. "

" Yılmaz haklı. " diye konuştu Kadir. Camın önündeki tekli koltukta oturmuş dışarıyı izliyordu.

" Annesini de aldırırız. Tedavisini yapar doktorlar. "

" Tamam. Kızın peşine adam taktın değil mi Savaş? "

Savaş başını onaylarcasına salladı. Aklı evde, her an doğum yapacak olan karısındaydı ama ağabeyini böyle bir zamanda yalnız bırakmak istememişti.

" Üç gün oldu. O heriften hiç ses yok. "

" Sesini çıkarmasına gerek yok artık. Benden yardım istemeye gelen bir adam benim mekanımın önünde öldürüldü. Bu yaptığını o namussuzun yanına bırakacak değilim. "

Ah Mine'l AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin