• Öfke •

2.8K 144 48
                                    

Sakin çıkan cümlesine karşılık sesi sertti. Arkadaşını kırmış olmanın o an için bir önemi de yoktu. Gitsin istiyordu. Gitsin ve asla soru sormasın. Çünkü birazcık daha üstelese ona sarılacak ve tekrar ağlamaya başlayacaktı. Ancak Seyhan başını tamam anlamında sallayarak uzaklaşmadan hemen önce hiç de ısrarcı davranmamıştı. Karaca o adamın hayaliyle tek başına savaşmak zorundaydı.

Ders boyu ağlamadan durmayı ancak başarabildi. Zihni sanki başka hiç anısı yokmuş gibi o anı hatırlatıp duruyor, midesi acıyla kasılıyordu. Uzun zamandır sadece ayak üstü atıştırdığı şeyler ile yaşıyor olduğundan olsa gerek bir an gözleri karardı. Dersleri çok iyi sayılmasa bile hiçbir dersten kalmamış, ekstra notlara ihtiyaç duymamıştı. Ailesini kaybettiği o günden beri tek kurtuluşu dersleri olmuştu çünkü. Kendisine sahip çıkan teyzesinin başını yere eğdirecek tek bir hata yapmak istemiyor oluşunun etkisi de vardı tabii.

Oysa şimdi işlediği günahın ağırlığından kendi başını bile kaldıramıyordu.

Derin bir nefes aldığı sırada önüne koyulan karton bardağı görünce korkuyla geriye doğru kaydı. Henüz dumanı tüten çayın ham kokusu aç olan midesinin bulanmasına neden olmuştu.

"Karaca, sana çay getirdim. İç haydi için ısınır. "

Nur başını masaya koyarken bakışlarını boş sınıfta gezdirdi. Dersleri bittiği için herkes yapacak bir şey bulmuş, adeta kaçarak eskice olan binayı boşaltmıştı. Diğer arkadaşlarını atlatmakta zorlanmıştı ama yapabileceği başka bir şey olmadığını biliyordu. Karaca ile burada konuşamazsa bir daha asla konuşamazdı. Üstelik onu bu kadar perişan görmeyi beklemiyor olacak ki sınıfa girdiği ilk an geri gitmeyi bile düşünmüştü.

" İstemiyorum, Nur. "

" Güzelim," derken sesi titredi Nur'un. " Neden böyle yapıyorsun diye sormayacağım sana. Ne istiyorsan öyle yap ama kendini kahretme. Şu haline bak be kızım. "

Biraz bekleyerek arkadaşının güzel yüzünü alttan izlemeye devam etti. İzinsiz akan gözyaşları tahta masaya damlayarak ufak bir gölet oluşturmaya başlamış, o gece arkadaşını nasıl bir bataklığa ittiğinin farkına varıp acısı çoğaldıkça nefesi daha çok daralmıştı. Her şeyi görmüştü Nur. Karaca uzun süre gelmeyince onu aramak için peşine düşmüştü. Kilitli olmayan kapıyı açıp gördüğü manzara karşısında eli ayağı titremiş, oradan nasıl kaçacağını şaşırmıştı.

" Ben ne yapıyorum ki Nur ? Neden bırakmıyorsunuz beni ? "

" Benim yüzümden bu halde değil misin Karaca ? "

Karaca ona çevirdi nihayet bakışlarını. Nur'un olup bitenleri biliyor olmasının düşüncesi dahi yetmişti içindeki korkunun çoğalmasına. Hızla güçsüz kollarını bedenine sarması bu yüzdendi. Bilmesin istiyordu çünkü. Görmesin, anlamasın...

" Hayır, " diye kekeleyebildi nihayet. Ağlamaktan kızarmış güzel gözlerinden bir damla yanaklarına doğru yol alacakken yakalayarak yok etti onu.

" Ne alakası var seninle Nur? Özel diyorum anlamıyor musun ? "

Ancak Nur durmadı.

" Gördüm, Karaca. O adamla seni gördüm. "

Bu Karaca için ağır bir yıkım oldu. Minik elleri artık titremiyor, gözyaşları akmak adına sıraya girmiyor veyahut çaresiz kalbi hırsla ona işkence etmiyordu. Öyle bir dinginlik üzerine peyda olmuştu ki anıların ağırlığı olmasa günlerin verdiği yorgunlukla uyuyakalacaktı. Ancak bu beklediğinden daha kısa sürdü. Kelimelerin anlamsız oluşunun beyninin bir oyunu olduğunu kavrayı kavramaz ayaklandı. Önünü görmekten bile acizdi iri gözleri, kararmış ve etrafın aydınlığını kendince yok etmişti.

Ah Mine'l AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin