hide and seek | taekook ✓

hide and seek | 12

12

"Kral Jeon'un genç olduğunu duymuştum ama önceki Kral'ın, babanın ölümünden sonra babam krallığınıza gitmemizin henüz uygun olmadığını söylemişti."dedi Taehyung.

Jeongguk ona kim olduğunu sonunda söylemiş, aralarındaki en büyük sırrı sevdiği omegaya güvenerek söylemişti. Ve Taehyung'un yüzündeki ifade onu endişelendirmiyordu bile. "Ah... Hem Kral'ın hem de babanın öldüğünden bahsetmiştin..." Jeongguk'a yaklaştı, gözlerini Jeongguk'un onu gerginlik içinde izleyen gözlerine kilitledi. "Bana güvenip benimle kim olduğunu paylaştığın için teşekkür ederim Jeongguk."

"Sadece bana söz ver."dedi Jeongguk ve aralarındaki boşluğu kapatıp prensin ellerine uzanarak yumuşak ellerini tuttu. "Kral olmam seçtiğin kişileri değiştirmene sebep olmasın."

Taehyung gülümsedi. Gövdesi sevgiyle dolmuştu. Yapmak istediği tek şey alfasını öpmek, ona her zaman seçeceği kişinin o olacağını söylemek istiyordu ama bunun yerine kendi ellerini tutan elleri tutup içtenlikle sıktı. "Söz veriyorum. Ben seçimimi çoktan yapmıştım."

Jeongguk yüzü ifadesiz halde karşısındaki yaşlı cadıya bakıyordu. Cadının üstündeki siyah elbisesinin üstündeki mor kadife kumaş işlemeler dikkat çekiciydi. Kolsuz elbisesinin kapüşonuyla siyah ve gri rengindeki örülü saçlarını kapatmıştı. Jeongguk açık kolundaki teninin kararmış, buruşmuş kısımlarını fark etmişti. Cadı yakın zamanda oldukça güçlü büyü kullanmış olmaydı. Kral umursamadan cadıya tek kaşını kaldırdı. "Benimle görüşmek istemişsin?"

"Evet."dedi kadın donuk, kalın sesiyle. "Ortadan kaldırdığınız Yuggguk hanedanlığında savunmasız, büyüsüz çocuklar vardı. Aileler-"

"Neden içinde cadıların bulunmadığı, benim kraliyetimin sınırları içerisinde yaşayan bir hanedanlık sizi bu kadar ilgilendiriyor Madam Hani?"

Kadının kenarları kırışmış yeşil gözleri şaşkınlıkla açıldı. "İsmimi kimse bilmez."

Jeongguk karşısındaki cadıdan sıkılmıştı. Her ne kadar güçlü bir cadı gibi dursa da Jeongguk için hiçbir şeydi. "Demek ki o kadar da iyi saklayamamışsın." Oturduğu tahttan cadıya sıkılmış bir ifadeyle baktı. "Yuggguk hanedanlığı yıllardır bizimle yaşan, bize her zaman sadık olmuş bir hanedanlıkken birkaç hafta önce Prens Taehyung'a olan saldırıdan sonra direkt Ay Tanrıçası Luna'dan aldığım emir üzerine hareket ettim." Kafasını sola yatırdı. Cadının yeşil gözlerindeki korkuyu görebiliyordu. "Yuggguk hanedanlığına olan ufak bir araştırmayla aslında neler olduğunu anlamak çok kolay oldu Madam Hani. Yıllardır güvenerek sınırlarımızın içinde barındırdığımız kişiler aslında cadılarla iş birliği yapıyormuş. Öyle ki bu sarayın askerleri tarafından eğitilen alfalar büyülenmeye karşı koymamış, Luna'ya karşı olan korkularından prense saldırma planı yapmışlar."

Cadı yutkundu. Sesi çıkmıyordu.

"Seni buraya geri döndüğümü öğrenmen için mi yollardılar?"diye sordu Jeongguk tam olarak cadının gözlerinin içine bakarak. "Yoksa gerçekten o savunmasız, büyüsüz çocukları mı merak ediyorsun?"

"B-ben-"

"Hayır, hayır."dedi Jeongguk gülümseyerek. Ama öyle ki dudaklarındaki gülümseme bile cadının kanını dondurmuştu. "Bir şey söylemene gerek yok. Seni ve senin gibileri çok iyi biliyorum. Senden daha büyük birisinin emriyle buradasın. Kollarındaki izlere bakılırsa şu an izleniyor bile olabilirim." Jeongguk cadının gözlerinin içine bakmaya devam etti. "Hım... Yaklaş."dediğinde sesindeki keskinliğe karşılık cadı hiçbir şey yapamamış, sadece emrine uyarak iki adım ona doğru atmıştı. Böylece Jeongguk cadının yeşil gözlerini ve ardındakileri çok daha net görebilmişti. "Tahmin ettiğim gibi. Büyükanne Oh Jeongmin anlaşılan savaşı kaybetmene rağmen benden uzak duramıyorsun." Jeongguk kısaca tehlikeli bir şekilde gözlerin arkasındaki kişiye gülse de yüzü birkaç saniye sonra tekrar ciddileşmiş, bu sefer gözlerindeki demir gibi sert bakış karşısındaki yaşlı cadıyı bile titretmişti. "Ama Ay'a yemin olsun büyükanne, eğer bir daha Prens Taehyung'a bir tehdit oluşturursan savaşı bu sefer senin ayaklarına getirir, kuruttuğum soy cadıların soyu olur. Tüm savunmasız, yanınızda tutmaya çalıştığınız günahsız büyücülerle beraber." Jeongguk gözlerini cadıdan çekip salonun sağ tarafındaki mızraklı askerlerine baktı. "Sınırdan dışarı atın bu cadıyı."