hide and seek | 1

10.8K 570 140
                                    

İyi okumalar ♡

1

Omeganın gözleri, karşısındaki nefes kesici varlıktaydı. Beline kadar uzanan gümüş saçları dalgalıydı. Etrafta rüzgar olmamasına rağmen uçuşuyor, etrafına da parlak gümüş renginde ışık saçıyordu. Gözleri gece mavisiydi. Yüzü küçük, yumuşak hatlı ve yine gümüş tonundaydı. Dolgun küçük dudakları ise yine gece mavisi rengindeydi ama üstünde geceyi aydınlatan yıldızları andıran gümüş parlak noktalar vardı. Elbisesi yine gümüştü. Askılıydı ve etek kısmı uzun, fırfırlı ve parlıyordu. Ayakları gözükmüyordu. Eteği havadaki bedenin ayaklarını görmesini engelliyordu. Zaten omeganın dikkati gözlerine sabitlenmişti.

Karşısındaki varlık içten bir şekilde gülümsedi. "Zamanı geldi oğlum."dediğinde pürüzsüz, yumuşak sesiyle omega titrek bir nefes aldı.

"Tamam, anne."

-

Jeongguk dilini ağzının içinde gezdirirken gözlerini etrafındaki alfaların ve betaların üstünde gezdirdi. Bulundukları arenanın alt kısmı gözleriyle göremeyeceği kadar alfayı ve betayı barındırıyor, herkes sırasını bekliyordu.

Bir hafta önce, kendi bölgesinden beş saat uzaklıktaki krallığın prensi adına her bölgede duyuru yapılmıştı. Artık yirmi beş yaşında olan omega prens, evlenmeye karar vermişti ve eşini seçmek için turnuva düzenletmişti. Her alfa ve beta yarışmaya katılabilir, yenilen evlerine geri dönerken kazananlar tekrar başka bir elemeye gidecek, geriye sadece yirmi beş kişi kalıncaya kadar burada kalacaklardı. Bu yirmi beş kişi ise prens ile yüz yüze tanışacak, kendilerini ona aşık ettirmeye çalışacaktı.

Jeongguk etrafındaki kişilere bakarken kendisinin bu yirmi beş kişi arasında olup olmayacağına pek emin değildi. Hayatında hiç prensi de görmemişti ama yine de arkadaşlarıyla birlikte şanslarını denemek için buraya gelmiş, gerideki her şeyi en çok güvendiği iki kişiye, Namjoon ve Hoseok'a bırakmıştı.

Kendi arkadaşlarının çoktan elendiği aklına gelince iç geçirerek küçük beyaz bir alfanın yanındaki boşluğa kendisini bırakırken sağındaki büyük tahta kapı açılmış, dışarıdan gelen güneş ışığı ile beraber içeriye iki alfa aralarındaki kanlar içinde olan bir alfayı sürükleyerek içeri sokmuşlardı. "Bu normal mi?"diye kendi kendine mırıldanırken yaralının arkasından ise elindeki kılıcı yere fırlatan bir başka alfa içeri girmişti. Esmer yanık teni terli, göğsü tüylü, başı ise saçsızdı. Keskin yüzündeki ifade fazlasıyla öfkeliydi. "Prensle evleneceğim!"diye bağırdığında Jeongguk tek kaşını kaldırdı. "Eşim olacak!"

"Elendin Woohyung."dedi etrafındaki alfalardan teki. Woohyung hırlayınca bu sefer onu sürükleyerek götürdüklerinde Jeongguk kendisine engel olmadan gözlerini devirdi.
"Normal değilmiş."diyerek birisi konuştuğunda, Jeongguk boğuk sesine sahibine, yanındaki kendisinden küçük alfaya döndü. Anlamayarak alfanın beyaz, alfa olmasına rağmen yumuşak yüz hatlı yüzüne bakarken alfa da ona baktığını fark edip bu sefer o da keskin gözlerini Jeongguk'a çevirdi. Jeongguk alfanın gözlerini görünce kokusu ve sesi dışında neden bir alfa olduğunu şimdi daha iyi anlamıştı. Yanındaki bu kişinin sadece gözleri bile tehditkardı. "Ne bakıyorsun?"dedi alfa.

"Normal değilmiş dedin ya,"dedi Jeongguk. Hafifçe kızarmıştı ona bakarken yakalandığı için. Gözlerini de anında çevirmişti. "Onu anlamak için..." Sesi bu sefer kısık çıkarken kimseyi tanımadığı bir yerde olmak, bu kişilerle konuşmak zorunda olmak onu biraz zorluyordu. Önceden bu kadar alfayla sadece üç yıl önceki savaşta karşılaşmıştı.

"Prensin savaş kurallarını başta okuduklarında dinlemedin mi?" Gözlerini devirdi alfa. "Birbirlerine zarar vermeden birbirlerini yenmeleri gerekiyordu. Yani birkaç damla kan tamam ama rakibin yine de kendisinde olmalı, baygın değil."

hide and seek | taekook ✓Where stories live. Discover now