Mat.

1.2K 6 4
                                    

Kaçımız evden çıkarken geri döneceği anı düşünür? Ya da kaçımız yolda giderken geri geri atar adımlarını? Belki bir kaçımız ama ben bu bir kaçın içinde kendime yer vermiyorum. Peki kaçımız kadere inanır? Kaçımız önündeki o kader çizgisini görüp de vazgeçebilir? Bu akşama kadar benim için bu sorunun cevabı, ben yapamam olurdu. Ben kader deyip kestirip atamam olurdu. Ama yanılıyormuşum.
Iki kişilik masaya tek kişi oturduk bu akşam. Biri diğerinin içine girmişti sanki ya da direk biri diğerinin içine kaçmıştı. Iki kahve söyledik ama sadece birimiz o kahveyi gerçekten içti ve sadece birimiz fincanını açmadan önce iki dilek arasında kararsız kaldı. Diğeri elleriyle saçlarını tarıyordu ve bu nasıl bi doğallıktı tahmin edemezsiniz. Ikincisini diledim. Her zaman dilediğimden farklısını, hep istediğimden haricini, olmayacak olanı diledim. Dileğin kabul olacak, dedi. İnandım desem yalan söylemiş olurum. Biraz daha kalkmazsam asıl dileğim de kabul olmayacak dedim ve tam üç kez kalkmaya yeltendim. Zaten girişte de ayaklarım geri geri gidiyordu. Dur dedi, kahvelerimiz ne olacak? O an anladım masada elleriyle saçlarını tarayan kızda benim şimdiye kadar hayal ettiklerimden başka bambaşka bir şey vardı ve bu şey benim hayal ettiğimden çok daha güzeldi.
İçimden geçirdiğim diğer dileğimi duymuştu, size yemin ederim ki biliyordu ve bırak olmasın, dedi. Olmasın boşver. Olmasın derken olmayacağından o kadar emindi ki... Oysa ben olmayacağına inanacağıma kaderi hiçe sayardım ve öyle de yaptım.
O büyülü bardaktan ve elleriyle saçlarını tarayan kızdan bi güç beni ayırdı. İşte ben buna kader diyorum. Siz ne derseniz deyin ama ilahi bir güçtü. Koşar adımla çıktım ve dilediğim o şeye yöneldim. Girişte her şey olağandı, bıraktığım gibi. O ev, o oda, o karşımızdaki duvarda duran saat, arkamızdaki pencere hatta pencereden gelen güneş... Pardon, hava kararmıştı. Girdiğim yer de bir ev değildi. Tamam diğer herkes orda. En uzağı göremeyen gözlerimle ona doğru baktım ve kader bana gülümsedi.
Bi an hesabı öderken yanlış yöne gittiğim ve orda kaybettiğim bir dakika, yolda giderken konuştuğum ve orda kaybettiğim yarım dakika ve ve en başta kadere inanmayarak kaybettiğim bir saat geldi aklıma. Ulaşana kadar senin elindedir ulaşınca senden çıkar. Tutamazsın, uçar gider. Yoktu. O an anladım hiç olmadığını. O benim kaderim olsaydı bir saniye bile gitmeyi düşünmezdi oysa çoktan yol almıştı. Ben son kozumu oynadım ve mat koca bir yalan oldu.
Birer bardak çay, birde yaşanmışlıklar. Artık iki kişiydik. Tek kişiyken zar zor gördüğümüz şeyi iki kişiyken daha net görüyordum artık. Haklıydı, ilk dileğim değil belki ama diğeri kabul olacaktı.
Eve doğru giderken karşıma üç merdiven çıktı. Ilki koşulların acımasızlığı, onu kabullendim. Ikincisi sevgisizlik, ona en baştan alışığım. Üçüncüsü ise bazen son kozumuzun kaderin elinde oluşu. Onu da çıktım ve eşikte kaderim olmayanı bırakıp eve girdim.

Size Bir Hayat Anlatacağım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin