Dün cumaydı. Gün cumaydı ama aylardan kaçıydı bilmiyorum. Günlerden cumaydı size yemin edebilirim. Çünkü öncesi perşembe daha öncesi çarşamba ve en öncesi... Neyse.
Hani olur ya, büyük kargaşaların arasında bir an da her şeyin farkına varırsın ve sorarsın kendine "Ben ne yapıyorum?" Diye. Bilmiyorum. Ben burda ne yapıyorum inanın bilmiyorum.
Bundan bir süre önceydi. Uzun zayıf bir adamla yollarımız kesişti ama bizim kesişimimiz boş kümeydi. O yolda ne bir tabela vardı ne de bir lamba. Fırlatıldık sanki oraya ve bir yüce güç bize emretti
-"Keşfedin." Birbirinizden başladın keşfetmeye. Daha kendi bedenlerimizi tam anlamıyla keşfedememişken birbirimizin bedenleriyle ilgilenmeye başladık. Tuhaftı. Solaktı ve elleri bile çok tuhaftı. Solaktı benim adamım, yaz adamıydı. Güzel resimler yapar hoş şarkılar söylerdi. En önce gözlerinin farkına varmıştım, açık kahve. Ilk orada değerlenmişti kahve. Ilk gözlerimiz buluştu ve en iyi onları öğrendim. Bir çocuk yazı yazmayı keşfederken hani ilk adını yazmayı öğrenir ve en güzel onu yazar ya, öyle. Gözlerinden başladım ve orada kaldım aylarca. Gözlerinden başladım sonrası hep birbirinin kopyası. Aynı ismi tekrar tekrar yazmak gibi. Hatta bir süreden sonra kötü yazmaya başlamak gibi. Büyük keşif bu, aynaya bakmak gibi.