Lachlan McKenzie'ye!"
Yemek masası etrafında duyulan çatal bıçak sesleri esnasında havaya kalkan kadehler birbirine sertçe vururken hepsi bir ağızdan büyük bir sevinçle liderlerinin zaferini kutluyorlardı.
Yaklaşık bir ay önce McCoy klanı ile girdikleri muharebede ateşkes ilan etmişler ve bugün McCoy'dan savaşın bitmesini istediklerine dair elçiyi Campell kalesine kabul etmişlerdi. McCoy'un bundan başka şansı olmamasına rağmen bir süre daha dayanabileceklerini düşünseler de zafer sandıklarından erken gelmişti.
Kim Lachlan McKenzie karşısında galip olabilirdi ki? Kim Lachlan McKenzie'ye meydan okuyabilirdi? Adını duyan herkes korkuyla bir adım geri atmak zorunda kalır, onu görenler şeytanı görmüş gibi kaçarlardı. Atalarının asil kanını taşıyan bu güçlü İskoç savaşçı şimdi onlar gibi zaferden zafere koşuyor, klanının sınırlarını genişletiyor ve hazinesini dolduruyordu."Liderliği daim olsun!"
Lachlan dirseğini masaya koymuş eli çenesinde zaferlerini kutlayan halkına göğsü kabararak bakarken yüzünde ne düşündüğünü belli etmeyen bir ifadeyle kardeşine döndü. Ailbert , uzun boyu geniş omuzları ve iri vücuduyla tıpkı kendisini andıran bir sima taşıyordu yüzünde. Uzun süredir savaşlarda yanında yer alıyor, ordusunu komuta ediyordu. Onun savaş stratejileri sayesinde düşman karşısında hep bir adım önde olmuşlardı ve bununla gurur duyuyordu. McKenzie soyuna yaraşır bir adamdı Ailbert. Onun için planladığı geleceğe istekle dönüp bakabilseydi eğer bir yıldız gibi parlayacaktı.
Artık McCoy klanı da kendilerine biat edecekti ve güvendiği bir adamını klan yönetimine vermesi gerekliydi. Kardeşinden daha çok güvendiği bir adam da olmadığından seçeneği kısıtlıydı. Fakat Ailbert'in buna karşı çıkacağından adının Lachlan olduğu kadar emindi ve bu sorunu nasıl çözeceğini henüz bilmiyordu.
Onun kendisine gülümseyerek kadeh kaldırışına aynı gülümsemeyle karşılık verdiğinde "Zafer hiç bu kadar tatlı gelmemişti kardeşim "dedi. Ailbert, McCoy 'u alabilmek için çok uğraşmıştı. Bu zafer en çok onundu. Bu zafer en çok ona yakışıyordu.
"Simon McCoy korkağın teki . Savaşmadan kaleyi teslim etmek ancak onun gibi bir adama yakışırdı" Ailbert başını olumsuzca salladı. Sonunda kaybetmek de olsa kanının son damlasına kadar savaşmak vardı onun kitabında.
Lahclan bu konuda Ailbert'in haklı olduğunu biliyordu. Simon kendi hatasının bedelini halkın ödetmişti. "Onların her saldırısını geri püskürten sen , bu başarının tek sebebisin. Bir ödülü hak ediyorsun" Kardeşinin savaş alanında orduyu stratejik açından en iyi şekilde yönetmesi sonu belli bir galibiyetin ilk işareti olurdu her zaman.
Ailbert ağabeyinin savaş alanında bir kaplan gibi savaştığını bilmese kendisine söylediği iltifatları ciddiye alabilirdi belki. Adı bile düşmanı gerileten adam, şimdi mütevazılık dersleri mi alıyordu? "Biraz rom, müzik ve bir kaç kadın benim için fazlasıyla iyi bir ödül " Ağabeyine çapkınca gülümserken onun bakışlarından geçen anlık parıltıyı fark edip gülümsemesini yarıda keserek "Hayır ," dedi net bir ses tonuyla. Onun ne söyleyeceğini biliyormuş gibiydi. Aynı konuşmaları defalarca yapmaktan sıkılmıştı. Ne sanıyordu? Her şeyi öylece kabulleneceğini mi? Artık çocuk değildi. Ağabeyinin kendisini bir kaleye hapsetmesine izin verir miydi?
"Biraz düşün" Lachlan kardeşinin bu konuyu kestirip atmasını istemiyordu. Klanın sınırları genişlerken düşman sayıları da her geçen gün artıyordu. İyi ordu oluşturmak marifeti onu korumaktan geçerdi.
"Daha önce de konuştuk. Herhangi bir klanı yönetmek istemiyorum" Neden anlamıyordu? Israrları devam ettikçe fikri değişmeyecekti, göremiyor muydu? ''Ne McCoy'yu ne de başka herhangi bir kaleyi .''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP HIRSIZI (Tamamlandı)
Ficção HistóricaHırslı ,gözü pek bir kadın ... Keira McLeod . Tüm hayatını değiştiren kararı aldığında artık her şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmiyordu. Nefreti aşkının gölgesinde pervane olurken inkar etmek ,olacak olanı değiştirmeyecekti. İskoç atalarının k...