Takım elbisesinin kol düğmeleriyle oynayan adam masadaki paraya bakıp homurdandı.
Gri saçlarını savuşturup yorgunca bakındı oğlanın yüzüne. "Yıldızımız nasılmış bakalım.""Yorgun."dedi Dolunay sabah altıya dek süren kutlamayla gözünde bir damla uyku dururken.
"Ödemeyi sonra vereceğim sana."dedi Sait kahvelerini oğlana dikip. "Başka bir işin daha var bugün."
"Okul var."dedi Dolunay burnunu çekip. "Devamsızlık sınırda. İmkansız."
"Ne zamandan beri okulu düşünür oldun ?"diye homurdandı Sait. "Seni İstanbul'un en iyi kolejinde okutan ve bunu karşılıksız yapan birine söylüyorsun bunu."
"Baba."dedi Dolunay yutkunup. "Gerçekten.."
"Derslerin umrunda olmadığını telefonuma gelen milyon şikayetten biliyorum küçüğüm."dedi Sait dudak büzüp oğlanı tersçe süzerken. "Bok parçası gibi uyuduğunu da biliyorum sırada yığılıp."
"Baba..."dedi Dolunay hüzünle.
"Kim olduğunu kendine hatırlat."dedi Sait ellerini oğlanın omzuna yerleştirip. "Her daim ulaşılmaz görünen,herkesin gözlerinin ışıltısından beslenen bir yıldızsın sen."
"Ben.."dedi Dolunay dik bir duruşla tebessüm edip. "Evet ben öyleyim."
"O zaman bir yıldız gibi davran Dolunay. Ya da bir bok çuvalı gibi davranmaya devam et."diye mırıldandı Sait omuz silkip. "Bilirsin,müdüre biraz para verip devamsızlığını sildireli yıllar oluyor ,hala yapabiliyoruz."
"Peki."dedi Dolunay gözlerini yumup. "Ne kadar uzun sürecek?"
"Sadece bir saatlik bir işin kaldı."dedi Sait randevularına bakmak için bir Excel dosyası açarken. "Bir saat sonra başlıyor. Sonraki bir saati tamamladıktan sonra eve gidip dinlenebilirsin."
"O ev."dedi Dolunay kaprisle. "Ev demeye bin şahit ister. Daha güzelini kiralayamaz mısın?"
"Hayır çünkü kafasız bir serseri gibi davrandığın için burs alamadın ve bu yüzden seni özel okula veriyorum. Taksitlerini ödemek bir kenara. O evin kirasını çıkaracak kadar çalışmıyorsun."
"Her gece."dedi Dolunay burukça. "Çalışıyorum. Bu kadar paraya bu ev mi cidden?"
"Daha şimdiden yıldız kaprislerindesin."dedi Sait alayla. "Seni ben yarattım. Unutma seni düşürecek olan da yine benim."
"Sakın yerinden ayrılma."diyordu kadife sesli karanfil kokulu kadın tatlıca.
"Tamam."diyordu Dolunay.
Sonra kayboluyordu kendinden fersahlarca büyük kalabalığın arasında.
Her güzel kadında annesini arıyordu. Herkes onu bir dilenci sanıp dinlememezlikten geliyordu.
Burnunu çekiyordu ağlayarak bir apartmanın önünde acıyla.
Oysa annesi çok yakışıklı giydirirdi onu. Dilenciler gibi giyinmemişti ki. Kreşte herkes bugün LCW maymunlu tişörtünü beğenmişti ,herkes annesinden istemişti. Özellikle kırmızı kiremit rengi pantolonu ve kırmızı montuyla bugün çok yakışıklıydı. Annesi de çok beğenmişti bu kıyafetleri.
Ama annesinin elleri ellerinde değilken süslü bir aile çocuğu değil ,yardım dilenen muhtaç bir dilenci oluvermişti herkesin gözünde...
Ellerini yüzüne kapatıp hıçkırarak ağlayan beş yaşlarındaki Dolunay yumuşak bir erkek sesiyle birlikte doğrulmuştu ağlamaktan şişen gözleriyle.
"Küçüğüm? Anneni mi arıyorsun."demişti adam dizleri önünde çökerek kahverengi gözleriyle tebessüm etmişti.
"Annemi tanıyor musun amca?"demişti Dolunay.
Ama annesi pek çok kez demişti. Öğretmeni Tuba Hanım da. Dedikleri her şey gibi Dolunay ve küçük kulakları yine aldırış etmemişti yabancı biriyle konuşulmaması gerektiğine.
"Tanımam mı?"dedi adam güleç yüzü ve yakışıklı hatlarıyla. "Çok üzüldüm seni terk etmesine."
"Annem beni terk mi etti?"dedi Dolunay hıçkırarak.
"Çok yaramaz olduğunu ve artık sana bakmak istemediğini söyledi."demişti adam kaş çatıp. "Seni çöpün oraya bıraktı değil mi ?"
"E-Evet."diye inledi Dolunay acıyla.
"Üzülme ben seni evime götüreceğim."dedi adam cebinden koca bir paket fıstıklı çikolata uzatırken. "Benim de bir karım var ve seni çok seveceğine eminim. Artık benim oğlum olursun."
"Benim babam öldü."dedi Dolunay burnunu çekip. "Sadece annem var."
"Artık bir de baban var. Ve yeni bir annen."
Çok üzülmüştü annesinin gidişine.
Ama ağlamaktan ve yürümekten de acıkmıştı.
Ve her beş yaşındaki ufak çocuk gibi kendisine yardım teklif eden eli cebi çikolatalı adamın eline uzatmıştı ufak ellerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
RomanceDolunay,herkesten köşe bucak kaçan biriydi. Kendine ait duvarları ve asla geçilmeyen surları vardı. Öyle ki kendisine "Tutkal" gibi yapışan oğlanın varlığı bu durumu kökünden değiştirmişti. Artık duvarların arkasındaki karanlığına zorla dahil olmaya...