Bugün birazcık soğuk algınlığı yüzünden hastaydı Utku.
Dün gece Naim'in evinde sigara ve soğuk biralarla geçen cereyanlı pencerelerle birlikte sanırım tüm basketbol takımı hastaydı. Koç canlarına okuyacaktı zira antrenmana katılamıyorlardı topluca. Ve hocalar bugün proje ödevlerinin konularını dağıtacaktı.Yatağına uzanmaktan bıkan Utku battaniyeyi bir pelerin gibi sırtladı ve basamaklardan indi annesinin ve babasının yanına.
Bugün oğulları hasta diye izin almışlardı işten.
"Annecim."dedi Utku turuncu saçları kabaran kadının arkasına sinsice dolanırken. "Sen babamdan hoşlandığını nasıl anladın ?"
"Bilmem."dedi kadın merakla zümrütlerini aralarken. "Seni seviyorum dedi. Ben de dedim ki beni seviyorsa...Ben de onu sevebilirim?"
"Bu kadar basit mi ?"dedi Utku sırıtıp.
"Yalan söylüyor."dedi Yalçın Bey hiddetle. "Kafama silgi atıyordu."
"Yoo."dedi kadın irileşen gözlerle. "Ben değildim o,karıştırmış."
"Yalan deme Zümrüt."dedi adam karısını süzüp.
"İlkokulda tanışmamıştınız ki siz?"dedi Utku merakla.
"Sorun da o ya. Üniversitede koca eşşek olmuşuz kızın biri kafama silgi atıp kaçıyor."dedi adam sırıtıp. "Dikkat çekmenin en iyi yöntemi."
"Hayatım."dedi Zümrüt Hanım oğlunun ateşini kontrol etmek üzere dudaklarını alnına yaslarken. "Acele ediyorsun."
"Anne.."
"Onu tanımıyorsun."dedi kadın kaş çatıp. "Dahası o da seni tanımıyor. Her şey çok yeni..Durumun hassas.."
"Başladı yine."dedi Yalçın Bey ceketine uzanıp ayakkabılarını giyerken.
Bu mevzular açılınca rahatsız olmasa bile huzursuz hissetmekten alıkoyamıyordu kendini. Elbette oğlunu seviyor ve sayıyordu ama kendi küçük bebeğinin büyüdüğünü zaten kabullenmezken bir kız değil erkekleri sevdiği düşüncesiyle zor bir iki yıllık dönem geçirmişti.
Başta tehlike yoktu.
Zira sadece yönelimini fark etmişti.
Ama şimdi tehlikenin dik alası vardı. En tehlikeli yaş grubunda en tehlikeli döneminde ,ilk aşkı olarak kendisini umursamayan birini takıntı haline getirmişti oğlan.
Bu nedenle evin babası olarak her zamanki şakacı ve esprili adam yerine sanki evde olanlarla alakası olmayan ağır bir baba figürü rolüne bürünüp "Görmedim,Duymadım.Bilmek de istemiyorum." havasında odasına çekiliyordu. Ve konu açılınca bahçeye adımlıyordu genelde kedileri beslemeye ya da bisikletli çocukları izlemeye.
"Canım."dedi Zümrüt merakla. "Bak.. Üniversiteye gideceksin. Yeni insanlar. Muhtemelen daha anlayışlı ve zeki..Seni fark edebilecek kadar iyi."diye mırıldandı kadın.
"Ee?"dedi Utku huysuzca.
"Şuan yeni bir okula başladın. Herkes seni seviyor olabilir ama öbür okulunda başına gelenler..."
Buz gibi durdu yerinde gözleri sulanan Utku.
"Ben uyuyacağım."
Her anlayışlı ama müdahil olmayı seven anne gibi içi içini yese de turuncu saçlarını çekiştip,fikirlerini kendine sakladı Zümrüt.
Ve her anne gibi hayata olan sitemini bulaşık yıkarken kendi kendine söylenerek attı.
Bir nefes daha verdi Utku yorganı kafasına kadar çekerken.
Ondan kopamıyordu. Onun yalnızlığı,gülmeyen dudakları ve boş bakışlarını aklından atamıyordu.
O onu itiyordu ama yine de çekiliyordu Utku acizce.
Tek istediği...Tek istediği Dolunay'ı tanımak idi. Ve ay çöreklerinden bir lokma alması,basketbol konusunda hevesini de biliyordu, bir de basket seçmelerine katılmasını umuyordu Utku onun.
Beraber aynı takımda olsalardı arkadaş olurlardı. Takımdakiler de onu severdi ,yalnız kalmazdı hem.
Yüzüklerini ekrana vurup dudak ısırdı Utku.
Mesajlar iletilmiyordu bile. Muhtemelen yine uyuyordu ve ...
Mesajlarına bakmıyordu Dolunay.
Onun şuan ne kadar huzurla uyuduğunu,gece karası gözlerin ne güzel yumulu olduğunu düşledi oğlan dudak ısırıp.
Kendi zümrütlerini yumdu başını yastığa bastırıp.
Belki bir gün bu yastık yerine onun omzuna uzanırdı.
Ne gerekiyorsa verirdi bunun için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
RomanceDolunay,herkesten köşe bucak kaçan biriydi. Kendine ait duvarları ve asla geçilmeyen surları vardı. Öyle ki kendisine "Tutkal" gibi yapışan oğlanın varlığı bu durumu kökünden değiştirmişti. Artık duvarların arkasındaki karanlığına zorla dahil olmaya...