Dolunay çorba kasesine dünyanın en mühim şeyiymiş gibi bakmaya devam ederken ufak çocuğun neşeli kıkırtılarını ya da sürekli önüne bir şey koyan kadının sorularını yanıtlayamayacak kadar karışık hissediyordu.Masanın baş ucunda oturan adam gülümseyip Dolunay'a komik anılardan -asker anılarına konu ne ara gelmişti pek muallaktaydı o kısım- bahsederken Dolunay buruk bir gülüşle yanıtladı adamı.
Zümrüt yeşilleri kızarmış ve yüzü solgun halde kendisine bakmaktan imtina eden oğlanın bakışlarından kaçmak üzere programlıyordu Dolunay kendini o sofrada.
Utku'nun babası sürekli muhabbet açmaya çabalıyor,annesi ise sofraya bir şeyler getirmekten geri durmuyordu. Ufak kardeşi bile Dolunay ile kendi dilinde iletişim kurmaya çabalıyordu ve Dolunay daha fazla kötü hissetmekten geri duramıyordu.
Gerçek Dolunay'ı tanıyan tek kişinin kızarık gözleri,kırgın bir ruhu,silik bir tebessümü ve paramparça hale gelmiş bir kalbi vardı.
Onlar ise oğullarının arkadaşını en iyi şekilde ağırlamaya çabalıyordu elbette.
"Canım börek falan yapsaydın ya.."diye mırıldandı Utku'nun babası eşine fısıldarken. "Misafir gelecekti madem.."
"Haberim yoktu ki.."dedi kadın tereddütle. "Yarın yaparım sabah. Kahvaltıya."
"Gece kalırsın değil mi Dolunay?"dedi Utku'nun babası.
"Kalır tabi."diye yanıtladı annesi ise. "Dışarısı yağmur çamur saatte geç oldu zaten."
Utku sesini dahi çıkarmadan önündeki tabakla oynamaya devam ederken Dolunay da tıpkı onun gibi sessizlik yeminini sürdürmeye devam ediyordu. Masada yalnızca "ebeveynlik paniği" hissediliyordu.Zira Utku ailesinin göz bebeği biricik kıymetlileri olarak hem arkadaş ve hem de akıl danışacağı bireyler olarak görüyordu anne ile babasını.
Bu nedenle kendi yönelimi ile ilgili gerçeği lisenin en başında annesine uzun uzun açıklamış daha sonra ise babasının da ilerleyen dönemde aydınlanması ile birlikte bunca karmaşa içerisinde en azından anlayışlı ve dostane bir aileye sahip olduğu için duacı olmuştu.
Ancak oğlanın okul değişikliğine sebep olan karmaşalı dönemle birlikte asıl riskte gün yüzüne çıkmıştı bu defa gerçekten çırasını yakmıştı oğulları...
Güz döneminin ilk günü okul çıkışında dalgınca eve gelen Utku gününün nasıl geçtiğini soran annesine sadece şunu diyebilmişti.
"Anne..Bir çocuk var.." Hayranlıkla sıraladığı cümlelerin akabinde aynı zamanda hem annesi hem de en yakın arkadaşı olan kadına uzunca ismini bilmediği gizemli bir oğlanı anlatmaya başlamıştı.
Ve her ebeveyn gibi ilk aşkını yaşamakta olan bir ergenin karmaşık duygu durumunu adlandırmak yeterince zorken şimdi ekstra hassasiyet gerektiren bir konumda oluşları daha da can sıkıcıydı.
Bu masada oturan Dolunay isimli bir kız olsa da muhtemelen ne konuşacaklarını bilmeyecek halde havadan sudan şakalar yaparak oğullarını utandırmamaya çalışacaklardı. Lakin sıkıntı teoride eşcinsel olduğunu bildikleri oğullarının pratikte gerçekten de erkek arkadaşıyla aynı masada oturmasıydı.
Bu nedenle babası asker anılarına girerken annesi de binlerce kez dinlediği sıkıcı anıları ilk defa duymuş gibi güle güle Dolunay'la laflamaya çabalamaktaydı.
Lakin iyi ve alakalı olmaya çabaladıkça iki oğlanı daha da sessizliğe itecek kadar geveze hale geliyorlardı.
Utku, Dolunay tabağını bitirdi mi diye bakınırken kendi önündeki dolu tabakla oynamaya devam etti. Çünkü her ne kadar birbirlerine karşı kırık ve kinli iki kalbe sahip olsalar da evinde kendi misafiri sıfatıyla bulunuyordu. Ve Utku masadan kalktığı an Dolunay aç da olsa "tokum" diye kalkacaktı onunla birlikte...
Utku kırgındı. Hatta Dolunay'ı görmek istemiyordu son sözlerinden ve seçiminden sonra.
Ama onun yüzünden masadan kalkıp aç kalmasını da hiç mi hiç istemiyordu.
"Çikolata mı seversin meyveli pasta mı?"dedi Utku'nun annesi tebessümle. "Çayın yanına hemen atarız şimdi..."
"Ay çöreği."dedi Utku dalgınca.
Dolunay dudaklarını birbirine bastırıp ölümcül sessizlikte birbirine bakınan ve fotoğraf karesine gülümser gibi gülümsemeye çalışan anne ve babayı daha çok zora sokmak istemiyordu.
En iyisini oğulları için yapmaya çabalıyorlardı,incinmemesi için. Belki gençlik yıllarında azılı bir homofobiklerdi. Ya da belki de homofobinin anlamını bile bilmeyecek kadar kendi hallerindelerdi. Öyle ya da böyle Utku hep mutlu olsun diye ellerinden geleni yapmaya çabalıyorlardı.
Dolunay ise en kötüsüydü.
Ailecek bir sofrada yemek yemenin manasını da bilmiyordu. Annesinin yemeklerinin tadını da bilmiyordu. Baba diye adlandırdığı kişi daima Sait idi. Ama babalar genelde hep kendi can sıkıcı anılarını anlatıyordu madem bu biçimde...Sait her defasında Dolunay ve müşterilerin memnuniyet kritiği üzerine analizlerden bahsederdi.
Masada bir dilim limonu emip ekşiyen suratına rağmen devam eden ufaklığa bakıp tebessüm etti Dolunay. "Şey..Ben...Teşekkür ederim ama gitsem iyi olur."
"Bu havada mı?"dedi kadın telaşla. " Islanırsın..Araç da bulamazsın ki."
"Ben bırakırım ama."dedi babası araya girip. "Oturursunuz..Hatta isterseniz sizin 'kankalarınız' da gelsin."
Utku sıkkın bir nefesle babasını süzerken adam kendince taktik oluşturmaya çalışıyordu. Kırık kalpli mutlu olsun Dolunay kalsın..Ama tek de kalmasınlar odada...Yani..
Adam kabız olmuş bir ifadeyle eşine bakınırken kadın da aynı sudan çıkmış ifadeyle adama bakınmayı sürdürdü.
"Biz odaya çıkalım."dedi Utku durumu toplamak için. "Ödev için gelmişti Dolunay. Duruma göre Mustafaları...Çağırabiliriz."
Utku'nun peşinden masadan kalkan Dolunay bir baş selamı verip "Afiyet olsun.."diye mırıldandı hızla.
Utku'nun odasına tırmanan merdivenlere adımladıklarında zümrüt yeşiller kırgınca bakındı Dolunay'a. "Seni sevdiler.."
"Utku ben.."
"Seni anlattığımda da sevmişlerdi zaten.."diye fısıldadı Utku burukça.
Dolunay odanın kapısı önünde duraksarken Utku burnunu çekti.
"Dünyanın..."dedi Dolunay aşağı işaret ederken. "En şanslı çocuklarından birisin. Ailen senin için her şeyi yapar."
"Sen de.."diye fısıldadı Utku hüzünle. "Dünyanın en şanslı aşıklarından olabilirdin çünkü senin için elimi kana bulayacak kadar her şeyi yapardım Dolun."
"Şimdi?"dedi Dolunay'ın gözlerinden yaş damlarken.
"Şimdi.."dedi Utku gözlerini kaçırıp.
Ama o cümle kurmasına izin vermeden Dolunay sıkıca boynuna sardı kollarını hıçkırarak.
"Lütfen...Lütfen yeniden Tutkal ol..D-Dinle beni.."
"Her sevişimde benim neden kalbim kırılıyor diyordum."dedi Utku titrek bir nefesle. "Aşık olmak daha zormuş."
"Her sevişinde.."
"Boşver."diye geçiştirdi Utku kollarını Dolunay'a sararken.
"B-Boşveremem."
"Her şeyi konuşacağız."dedi Utku sinirle. "Tek bir zerre yalansız o halde."
"Tek zerre yalansız.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
RomanceDolunay,herkesten köşe bucak kaçan biriydi. Kendine ait duvarları ve asla geçilmeyen surları vardı. Öyle ki kendisine "Tutkal" gibi yapışan oğlanın varlığı bu durumu kökünden değiştirmişti. Artık duvarların arkasındaki karanlığına zorla dahil olmaya...