Ay Çörekleri

6.1K 375 90
                                    

"Karalara bürünmüş saçlarında dolunay, ben bu kadar zulme layık mıyım Rüveyda. "

-Nurullah Genç

Utku o sabah epey heyecanlı hissediyordu aslında

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Utku o sabah epey heyecanlı hissediyordu aslında.

O sabah çok erken kalkmıştı.Aslında buna kalkmak denir miydi bilmiyordu çünkü tüm gece gözüne uyku girmemişti. Odasının tavanına bakan gözlerini bir an olsun film şeridi gibi gezinen gölgelerinden çekememişti.

Bir sorunu olup olmadığı üzerine kafasını yorduğu adamın derdine derman olmayı varsayarken problemin kendisi olduğu hakkında sert ve acı verici bir cevap almıştı.

Dolunay onun kalbinde sarmaşık bir çiçek gibi dolanıp duran,kalbini tüm hatlarıyla sıkıca saran ikinci bir deri gibiydi. Utku ise aldığı cevapla birlikte hüzünle dolan gözlerini uykuyla buluşturamamıştı bile. Bir sorunu olduğunu düşünüyordu elbette ama sorunun kendisi olduğunu bilmiyordu.

Okul koridorunda yürürken kendisini selamlayan herkese gülümsemeyi ihmal etmedi. Burası onun yeni okuluydu ve neredeyse güz dönemi sona eriyordu. Aslında çekinceleri vardı yeni bir okula başlamak hususunda. Üç yılını geçirdiği liseden mezun olamadan yeni bir okula başlamak büyük bir cesaret istiyordu. Alıştığı tüm habibatına bir anda veda etmek zorunda kalmak ona yaz tatilini kabusa çevirmişti aslında. Çünkü uyum sağlayamamaktan korkuyordu.

Ama korktuklarının hiç biri başına gelmemişti. Üstelik dersleri burada eskisinden bile daha iyiydi. Biraz zayıf olduğu matematik bile şimdiden daha iyi sonuçlara evrilmişti yeni matematik öğretmenleri sayesinde. Dümdüz bir sesle anlatıp geçmek yerine eğlenceli bir sohbet havasında problemleri çözüyordu Aleyna Hoca. Bu nedenle Utku mutluydu. Okulun şimdiden en başarılı öğrencisi olmanın verdiği mutlulukla ,kendini ispat etmişti kendine.

Okuldaki herkes yeni gelen kişiye ilk başta soğuk bir bakış atmıştı. Sanırım dış görünümü yüzündendi. Herkes ilk tanışmaları esnasında Dolunay'a soğuk ve kibirli bir tipmiş gibi bakardı ve genelde konuşmaya başladıklarında ne kadar farklı biri olduğunu söylerdi.

Sanırım bunun sebebi kar beyaz teni,uzun koyu kumral düz saçları ve minik kalkık burnuydu. Geniş omuzları,uzun ince fiziği ve her daim özenli giyinişi. Biraz sert çocuklar gibi duruyordu dışarıdan fiziksel görünümü. Aslında inatçı,baskın ve biraz da sanırım huysuz bir tipti. Ama bütün bunların aksine tanıyan herkesin çabucak kaynaştığı,sosyal bir kelebek olması da dış görünüşü konusundaki tüm çekingenleri yerle bir ediyordu.

Kibirli soğuk bir nevale asla değildi.

O basketbol takımının yeni gözdesi biricik kaptanıydı. Gruptaki tüm oğlanlarla arası iyiydi. Yalnızca takım olmaktan çıkmıştı grup aslında. Bir nevi kardeşlik bağı gelişmişti. Eskiden ders çıkışlarında antrenman yapmaktan öteye gidemeyen ve birbiriyle rekabete giren o agresif erkekler ,şimdi birbirleriyle vakit geçirmek için zaman kollayan sıkı arkadaşlar haline gelmişti. Utku'yu bu anlamda ayrı tutuyorlardı. Çünkü Utku bir takım olmak için basketboldan fazlası gerektiğini düşünüyordu. Arkadaşlarını yeterince tanımazsan, onlarla uyum içinde hareket edemezsin felsefesini benimsemişti.

Bu yüzden şimdi okulun sportif ve akademik başarısını sırtlayan,herkes tarafından çok sevilen biri olmanın gururuyla koridordaki "Günaydın." çınlamalarını seve seve karşılıyordu aynı neşeli sesle.

Elinde koca bir saklama kabı dolusu sepetle geliyordu bu sabah. Gece Dolunay'ın sözleri incitmişti yüreğini. O da madem uykusuz kalmıştı, kurabiye ve ay çöreği yaparak takıma minik bir ziyafet sunmak istemişti bugün. Bir soyunma odası dolusu aç oğlanın burnuna ve midesine şenlik oluşturacak zencefil,pudra şekeri ve tarçın kokusuyla koridorda adımladı ve onları gördü.

Bütün takım şimdiden koridorun ucundaki peteklere yaslanmış,sabah sabah neşeyle birbirlerine bulaşarak şakalaşıyor ya da birbirilerini uyandırmaya yetecek kadar şiddetli sesler çıkarıyordu.

"Günaydın Utku."dedi Ecem tatlı bir gülüşle oğlanın yanağından bir makas çalarken.

"Günaydın Ecem,saçların çok güzel olmuş."dedi Utku sırıtıp.

"Öyle mi?"dedi kız burukça. "Tek fark eden sensin."diye mırıldandı hüzünle önden yürüyen erkek arkadaşına bakıp yutkunurken. "Burak sanırım sevmedi ya da ..."

"Bence uykusundan uyanamamıştır. Dalgalı saç sana çok yakışmış."diye gülümsedi Utku okulun en güzel kızının bile kendini yetersiz hissedecek kadar çökük gözlerine bakıp.

Kız aydınlanan bir yüzle Utku'ya gülümseyip bukleleriyle oynadı hafifçe burnunu çekerken. "Sanırım sen dünyanın en iyi arkadaşısın."

Burukça gülümsedi Utku.

Hayatında boyunca anne ve babasını bir kez üzmemişti. Onları hep güldürmüştü. Arkadaşlarının ağlayacak omzu olmak ve neşe kaynağı olmak gibi misyonlara da sahipti. Öğretmenlerinin gururla bakındığı örnek öğrencisiydi. Basketbol takımının da "onsuz asla."denilen kaptanıydı. Okulun kantininde tost ve çay alırken kantinciyle,sabah sınıfa paspas atan hademeyle...Sanırım burada ve hayatında sevilmediği tek bir an yoktu.Başkalarının gülümsemesi onu da gülümsetiyordu ve ufacık bir sözün,kıymetini biliyordu.

Kelimeler,sadece kelimeydi. Onları hayata getirmek ve anlam kazandırmak ise yürek işiydi.

Tek kişi haricinde...

Dolunay.

Onu her seferinde okulun karşısındaki pastaneden ay çöreği alırken görürdü. Epey seviyordu belli ki bu oğlan ay çöreklerini. Yanında aldığı orta boy sütlü kahvesiyle birlikte dükkanın köşesinde telefonla oynar,sonra okula girmeden bir sigara içerdi. Her defasında boş gözlerle koridorda ona selam verirdi Utku.

"Günaydın."diye mırıldandı Dolunay'ın yanından yürürken.

Ama kaç günaydın selamsız kalmıştı bilmiyordu ki.
Hiç bir zaman bir selam lütfetmemişti Dolunay. Ya da bir günaydın dilememişti.
Ya da bir kez olsun Utku'ya bakmamıştı kara gözleriyle.

Okuldaki herkesle bir bağ kurmuştu. Çünkü lise bir kitaptı. Okunması ve yaşanması gerekiyordu. En önemsiz denilebilecek insan,en gıcık oğlan ya da zorba bir kız...En sevilmeyen öğretmen. Hepsi bu kitabın bir parçası değil miydi ? Ve bir daha ne zaman karşılacaktı ki insan onlarla. Her birinin ayrı bir hikayesi vardı.

Bu yüzden Utku asla Dolunay'a kin duymuyordu. Belli ki kötü bir gün geçiriyordu. Her zaman kötü bir gün geçiriyordu zannederse..

Ama herkese karşı nazik ve sevecen olmalıydı insan. Çünkü onun neler yaşadığını bilemezdik. Ve belki o umursamadığı günaydınlar ve selamlar bile bir gün iyi gelecekti kötü geçen güne.

Okulda kendisine selam vermeyen tek kişiydi Dolunay.

Mesaj attı yine de Utku. Bugün bir sürü halka gümüş yüzük takmıştı ince uzun parmaklarına. Dolunay'da da aynılarından görmüştü de beğenmişti hatta. Kendisi de baş parmağına ve yüzük parmağına üçerli halde takmıştı.

 Kendisi de baş parmağına ve yüzük parmağına üçerli halde takmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ay çöreklerini en azından yeseydi Dolunay..

DolunayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin