3-Saç

5.8K 491 88
                                    

Bölüm Müziği: Mabel Matiz-Uçkun

🌪

İki ders arasındaki bir buçuk saatlik boşluğun ilk kısmını yemekhanede geçirdikten sonra Levent'le beraber kantine geçmişlerdi. İlk dönem böyle uzun araları olduğunda önce yemek yer, daha sonra kantinde birkaç bardak çay içerek vakit geçirirlerdi.

Yücel, Hazar ve Yusuf henüz derste olduğundan; Gurur boş bulduğu bir masaya yerleşti. "Ben oturmadan bize çay alıp geleyim." diyen sevgilisine olumlu anlamda kafasını sallayıp çenesini eline dayayarak beklemeye başladı. Bir yandan da kantindekileri seyrediyordu.

Adının Beliz olduğunu bildiği, Yücel'in eski sevgisi olan kız önünden geçtiğinde kızı uzunca süzdü. Heteroseksüel ya da biseksüel olsaydı bu kızdan etkileneceğine kesinlikle emindi çünkü Beliz hayatında gördüğü en güzel kadınlardan biriydi. Sarı saçları beline kadar uzanan kız soğuk havaya rağmen kırmızı çizgili mini bir elbise giymişti üzerine. Pembe dudaklarını süsleyen yine kırmızı renkteki rujuyla bir barbie bebeği andırıyordu. Arkadaşlarıyla gülüşerek geçip kantinci adama parayı uzatırken birçok bakış onun üzerindeydi.

Beliz'den ötürü aklına bu sefer Yücel geldiğinde, otomatik olarak biraz da onun hakkında düşünmeye başladı. Fakültede belki de kime sorarsanız sorun, yakışıklı denildiğinde ilk gösterilecek olan kişi Yücel olurdu. Esmer erkeklere karşı ilgi duyan biri olsun ya da olmasın, Yücel'in çok farklı bir...Bunu nasıl tanımlayabileceğini bilmiyordu. Karizması vardı? Veya aurası? Ya da erkeksiliği? Nasıl isimlendirildiği fark etmezdi, sorunun cevabı açık ara farkla belliydi. Dibine kadar hetero olduğunu düşünmese okulda ilk yürüyeceği kişiydi, Gurur bunu asla inkar edemezdi. Ama Yücel değil eşcinsel olmak, eşcinsel olduğundan şüphelendiği birini yanında bile barındırmazdı muhtemelen.

Elinde çaylarla beraber kendisine doğru yaklaşan sevgilisine kocaman gülümsedi. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim." Levent, etrafa kısa bir bakış atıp kantinin boşluğuna güvenerek Gurur'un çenesini sıktı. "Nasıl, Yücel abiyle anlaşabiliyor musunuz?"

"Ya, sorma. Harika anlaşıyoruz." Levent, aldığı cevap üzerine sırıtarak ellerinin arasındaki bardağı dudaklarına götürdü. "Öyle çok konuşkan bir tip değil, biliyorum. Ama çok iyi biridir. Hazarların maddi durumu pek iyi değil, anlatmıştım sana da." dediğinde Gurur olumlu anlamda kafasını salladı. "Yücel abi kırmadan, incitmeden, hatta bazen imkanı varsa göstermeden o kadar güzel destek oluyor ki Hazar'a..."

"Bu kadar hayransan ona çıkma teklifi etseydin." Gülmemek için dudaklarını dişlese de başaramayıp sırıtmaya başladı. Levent'in suratında da yarım bir tebessüm peyda olmuştu. "Dalga geçme, çok ciddiyim."

"Tamam tamam. Ayrıca adam beni her gün eve bırakıp evden alıyor, kötü bir şey söylersem Allah çarpar. Sonuçta bu devirde millet sevgilisine bile yapmıyor böyle bir iyiliği." Gurur'un lafı kendisine getirdiğinin bilincinde, gözlerini devirdi. Ama bu konu artık onlar için tartışma konusu olmaktan çıkmıştı. Sadece Gurur arada sırada laf sokuşturuyor, Levent de her seferinde gözlerini devirerek karşılık veriyordu.

Birden Gurur'a uzun uzun bakıp kaşlarını çattığında, Gurur ne var anlamında kafasını sağa sola salladı. "Saçlarını sevmedim, tuhaf görünüyor bugün."

Sevgilisinin bu cümlesi, anında tadının kaçmasına sebep oldu. "Yücel abin yüzünden evden çıkmadan önce düzeltmeye fırsatım olmadı kusura bakma." diye cevap verdi.

"Neyse, onu bunu boşver de; hafta sonu sana geleyim mi?"

"Yücel, Hazar ve Yusufla birlikte herhalde?" dedi Gurur sırıtarak.

"Ne?"

Bakışları Levent'in arkasındaki, oturdukları masaya doğru yaklaşan üç çocuğu bulduğunda, sevgilisi de önünü onlardan taraf dönmüştü.

"Nereye gidiyoruz?" Elindeki çubuk krakerleri ağzına ikişer üçer tıkıştıran Yusuf, her zamanki laubaliliğiyle hemen yanlarına kuruldu. O bir ayağını dizinin üzerine atıp yayılırken, Hazar ve Yücel de yanlarındaki boş sandalyelere geçtiler.

Levent, muhtemelen battı balık yan gider diyip "Gurur'un annesi geç saatlere kadar çalışıyor, o yüzden evde olmuyor genelde. Biz de öyle cips bira falan alıp film izleriz diye plan yapmıştık." diyerek açıklama yaptı arkadaşlarına. İki haftadır yalnız kalamıyorlardı ve Levent yine bir fırsatı tepiyordu. Bu durum Gurur'u sinirlendirmekten çok ona zevk veriyordu. Kendi seçimleri yüzünden dilediği şeyleri rahatça gerçekleştiremiyordu.

"Valla mı? E süper olur, daha önce niye yapmadık biz hiç böyle bir şey ya?" dedi Yusuf.

Yusuf, Yücel'in üniversitede en yakın olduğu kişiydi ve buna özellikle böyle zamanlarda, her seferinde şaşırmaktan kendini alıkoyamıyordu Gurur. Yusuf bu grubun en gevşek adamıydı, ağzına geleni düşünmeden pat diye söylerdi. Yücel'in onunla çok yakın olmasını kafasında herhangi bir yere oturtamıyordu.

Düşünceleri, Levent'in "Sen de gelirsin değil mi Yücel abi? Hazar?" diye sorması ile bölündü.

"Bakarız." dedi Yücel.
-
Gurur, son ses dinlediği müzikle beraber otoparka ilerlerken; Yücel'in beklediğini görüp adımlarını hızlandırdı. Bugün onun dersi kendisininkinden erken bitmiş olacak ki, beklemişti. Aslında aynı fakültedeki farklı sınıfların ders saatleri bulundukları üniversitede bir hayli benzerdi. Ama birkaç dakika da olsa, sonuçta beklemişti. "Sağ ol beklediğin için." dedi yolcu koltuğu tarafına geçerken.

Onun geçmesiyle beraber Yücel de arabasının kapısını açmış ve sürücü koltuğuna yerleşmişti.

Klimayı çalıştırdığında, dakikalar içerisinde ortam o kadar sıcak olmuştu ki; Gurur için üzerindeki mont ve atkı fazlalık olarak gelmeye başlamıştı. Dayanamayıp montunu atkıyla beraber arabanın arka koltuğuna koydu.

Aklına birden gelen şeyle, bir eli istemsizce saçlarına gitti. "Sence bugün saçlarım gerçekten çok mu kötüydü?" Sorusuyla beraber, Yücel'in bakışları ona dönmüştü.

"Sabah beğendiğimi söyledim ya."

"Sen onda ciddi miydin?"

"Sabah da bunu sormuştun Gurur."

"Hayır, sabah şaka yapıp yapmadığını sormuştum."

Bıkkınca nefes verdiğinde Gurur büyük bir kahkaha atıp "Şaka yapıyorum." dedi bir elini pantolonunun cebine atarken.

Çıkarttığı çilekli dudak nemlendiricisini dudağına sürerken aklına Levent'in önceki günkü tavrı geldi istemsizce. Suratının düşmesine engel olamadan derince ofladı.

Gurur'a bakarak hayırdır? anlamında kafasını sallayıp göz kırptı Yücel. "Yok bir şey, ama galiba artık arkadaş olduk." Yücel'in az önceki göz kırpışını taklit edip işaret parmağını ona doğrulttu. Onun bu hareketi, esmer adamın sesli bir biçimde gülmesine sebep oldu.

"Oha! Güldün."

"Ne?" diye sorarken kaşları çatılmıştı esmer çocuğun.

"Güldün diyorum, güldün! Bir senedir ilk kez şahit oluyorum böyle bir şeye." Yücel, ağzından tch sesi çıkarken kafasını iki yana salladı ama suratında hala yarım bir gülümseme vardı. "Ya sabır."

Gurur, gülerek yolun geri kalanında telefonla ilgilenmeye karar verdi. Şansını çok da zorlamak istemiyordu.

🌬

Okumadan yayınlayıp 4.bölümü yazmaya gidiyorum, ama bu bu gece geleceği anlamına gelmiyor. Yanlış da anlaşılmasın aoljskjhs ama en geç yarın gelir herhalde. Okumadan yayınladığım için yanlış bir isme bir hataya vs denk gelirseniz belirtin lütfen.

Gurur Rüzgarı | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin