🌪
Gurur, aklına Gizem'in kantinde sarf ettiği cümleler gelirken sinirden burnundan soluyordu. Elinin içinde sıktığı nemli peçeteye parmaklarıyla eziyet ederek fakültenin binasından çıktı. Neyse ki bir şekilde tüm sınavlarını vermişti de en azından bu konu hakkında düşünmesine gerek kalmayacaktı.
Dolmaya başlayan gözlerini sıkarak, sanki kendisine evren berbat bir oyun oynuyormuşçasına gözlerini araladığında gördüğü ilk surat Gizem'inki olmuştu. Hemen karşısında kalan çardakta yakın bir arkadaşıyla beraber oturuyordu.
Kızın bakışları, kendisinin arkasındaki bir noktaya iliştiğinde "Yücel!" diye seslenmişti. O gün hava çok güzel olduğu için çoğu öğrenci fırsatı değerlendirip dışarıda vakit geçirmeye çıkmıştı. Muhtemelen Yücel ve arkadaşlarıydı birkaç adım arkasındakiler.
Kısa saçlı kızın Yücel'e seslenmesiyle ağzından belli belirsiz bir cıklama çıkmasına engel olamamıştı.
Cebindeki telefonun çalmasıyla birlikte pantolonunun arka cebindeki telefonu eline aldı. Yakın arkadaşının aradığını görünce yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirerek telefonu cevapladı. Bu güzel havayı eğer onun da dersi yoksa Selen'le birlikte değerlendirmek belki ona biraz olsun iyi gelebilirdi. "Efendim." dedi boğazını temizleyerek.
"Gurur, neredesin? Dersin var mı bugün?"
"Aynen, sen okulda mısın?"
"Evet, şimdi çıktım. Aslında bugün başka dersim yok ama starbucksa geçeceğim şimdi. Kahve içer miyiz?"
"Süper olur." dedi adımlarını kampüsün içindeki kahve dükkanına yönlendirirken. 3 dkya starbuckstayım, bekleyeceğim seni."
"Tamamdır, ben de aşağı yukarı o sürede gelmiş olurum. Görüşürüz kapatıyorum." dedi kız telefonu kapatmadan hemen önce.
Adımlarını hızlandırıp starbucks'ın önüne gelmişti ki, arkasında duyumsadığı bilindik parfüm kokusu burnuna dolduğunda suratını buluşturdu. Levent arkasındaydı. Yanında kendi sınıflarından, adını hatırlayamadığı bir kızla birlikte kahve dükkanına giriyorlardı.
İçerisi bir hayli kalabalıktı. Böyle güzel havalarda bahçeye olduğu gibi, buraya da akın ediyordu okulun öğrencileri.
Levent kızla birlikte girdikleri vizelerden birini tartışırken onları duymuyormuş gibi davranıyordu. Aslına bakılırsa Levent'in başka birileriyle hemen flörtleşmeye başlaması ve başkasından hoşlanması işine gelirdi. Böylelikle takıntılı bir manyak gibi kendisini rahatsız etmeyi bırakırdı belki.
Kahvesini almak için arkadaşını bekleyeceğinden, önce boş bulduğu bir yere oturmayı seçti. O yeni oturmuştu ki, Selen girmişti kapıdan içeri. Onun arkasından giren Levent ve Hazar'ı görünce istemsizce huzursuz oldu. Demek ki Yücel ve Gizem şu anda birlikte çardakta oturuyorlardı. Muhtemelen Gizem'in uyanık arkadaşı onları yalnız bırakmak için birkaç saniye içerisinde tüymüştü.
Kafasında dönüp duran düşünceleri umursamamaya çalışıp kendisine doğru yaklaşan arkadaşına gülümseyerek ayağı kalktı. Kızın yanaklarına öpücük kondurduktan sonra "İstersen sen otur, ben alıp geleyim. Hem çok kalabalık sonra yer bulamayız." dedi. Aslında normalde burası gerçekten boş olurdu ama bugün ekstra bir kalabalık vardı. "Tamam o zaman, gingerbread latte al bana orta boy." Sarışın çocuk, onaylarcasına başını salladı. "Yiyecek bir şey ister misin?"
"Yok aç değilim."
Gurur, kahve almak için sıraya doğru ilerlediğinde sıranın sonunda gördüğü Levent'le birlikte içinden sağlam bir küfür etti. Yanındaki kız da oturmuş, onun kahve getirmesini bekliyordu.
Arkasından sıraya Gurur'un da girdiğini fark edince ağzından tıslamaya benzer bir gülüş kaçtı Levent'in. Onun muhtemelen bir şey söyleyeceğini anladığından bıkkınca bir nefes verdi Gurur.
"Ya işte.." dediğinde muhattabının kendisi olduğunu anlamıştı ama bozuntuya vermedi. Bir yandan elinde tuttuğu kartı anlamsızca diğer elinin parmaklarına vurarak duymazlıktan geliyordu.
"Sen gidip ben varken orospuluk eder, Yücel abiye sulanırsın. Yücel gider Gizem'le çardak köşelerinde fingirder. Ben de paşalar gibi senden sonra gider ışık hızıyla flört yaparım." dedi sırıtarak. "Hiç koymuyor mu mesela? Ben tam bir yarrak gibi hissederdim."
Gurur, birkaç saniye öncesine kadar eğik olan kafasını kaldırdı. "Yarrak gibi hissetmen için ekstra bir şey yapmana gerek yok."
Levent, gözlerinden alevler çıkarcasına baktı karşısındaki sarışın çocuğa. Ardından onun kolunu tutup parmakları arasında sıkıştırdı. "Bok gibi birisin. Biliyorsun değil mi?" dedi dişlerinin arasında. "Dış görünüşün olmasa tek bir saniye bile tahammül etmezdim sana."
Gurur, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Levent'in kolunu acıtan parmaklarına bakıp "Bırak kolumu Levent." dedi. Birkaç saniye içerisinde Selen yanlarında bitmişti. Kız kaşlarını çatıp, arkadaşının kolunu Levent'in parmaklarından kurtarmaya çalıştı. "Ne yapıyorsun sen ya? Bıraksana çocuğun kolunu."
Levent, sıkıca tuttuğu kolu bırakırken Gurur'u geriye doğru itmişti. Aynı saniyede, Gizem'le birlikte kahve dükkanından içeriye giren Yücel'in göğsüne çarpmıştı Gurur.
Selen, "Ne bok yiyorsun, o eline koluna sahip çık." diye bağırdığı esnada Gurur, sırtının kime çarptığına bakmak için arkasına döndü. Kafasını yukarı kaldırdığında gördüğü suratla birlikte istemsizce nefesini tuttu. Neredeyse içerideki herkesin bakışları onların üzerindeydi.
Yücel, karşısında dikilen iki çocuğu da umursamayıp "Çok sıra varmış burada. İstersen espressolabe geçelim." dedi yanındaki Gizem'e. Kampüsün içerisinde olmasa da, üniversiteye çok yakın bir yerde espressolab vardı.
Selen, arkalarındaki ikiliye ufak bir bakış attıktan sonra arkadaşına baktı. "Sen otur Gurur, ben kahve alırım." Levent'e tiksindiğini belli eden bir bakış atmıştı.
Gurur'un yeterince tadı kaçmıştı ve artık dolan gözlerini gizleyemeyeceğini hissediyordu. Burnunu çekerek arkadaşına olumlu anlamda başını sallayıp adımlarını kafenin arkalarına doğru yönlendirdi. Kendini bulduğu boş bir koltuğa attı. Kafasını oturduğu puf koltuğun arkasına yaslayarak gözlerini yumdu. Ne Levent'in söylediklerini, ne de ondan hoşlanmamasına rağmen, bu olayların üzerine koşa koşa Gizem'in dibinde biten Yücel'i düşünmek istiyordu.
Beş dakika kadar sonra yanına gelen arkadaşına gülümsemeye çalıştı.
"Ne alacağını söylememiştin, white hot chocolate sevdiğini bildiğim için ondan aldım."
Şu an şekerli bir şeyler içmeye kesinlikle çok ihtiyacı vardı. "İyi yapmışsın." dedi sesinin düzgün çıkmasını umarak. Ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Kızıl saçlı kız, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra bakışlarını Gurur'la buluşturdu. "Geberteceğim o salağı. Hadsiz piç."
"Boşver Selen, bırak çıkarsın acısını. Bir haftaya sevgili yapınca kız rahatsız olmasın diye salar beni zaten." dedi kaşlarını yukarı kaldırıp indirerek.
Onun dolu gözlerinin ve dalgın halinin sebebinin bundan ziyade Yücel'i Gizem'le görmek olduğunu biliyordu Selen.
"Muhtemelen seni sinirlendirmek için yapıyordur." dedi Yücel'i kast ederken. "Yücel yani."
Gurur omuz silkti. "İkisinin ablası çok yakın arkadaş, kızla vakit geçirmek için ekstra bir sebebe ihtiyacı yok. Hem baksana, birlikte vakit geçirdiğimiz son günün öğleninde de yine Gizem'leymiş."
Dilini yakan sıcak çikolatayla yüzünü buluşturup elindeki bardağı masaya koydu. "Ne haltsa ya, kapatalım şu konuyu. Bunu mu konuşacağız?" dedi gözlerini devirerek.
"Vizeleri ne yaptın?" diye sordu arkadaşına konuyu tamamen değiştirmeyi seçip.
🌬
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gurur Rüzgarı | bxb
RomanceGurur; üniversite birinci sınıfın ilk dönemini güzel bir ortalamaya ve iyi bir erkek arkadaşa sahip biçimde sonlandırırken, hayatın onun için tasarladığı geleceğin çok daha farklı bir hâle evrileceğinden habersizdi. Bir ay içerisinde, en tahmin edem...