🌪
Gurur, şişirdiği yanağının içerisindeki havayı dışarı bırakırken önünde bulunduğu kapıyı elinin tersiyle çaldı.
Elinde tuttuğu keklerle dolu plastik kaba birkaç saniyeliğine bakıp hafifçe gülümsediğinde, kapı da Yücel tarafından açılmıştı.
"Hoş geldin. Geç."
"Selam, hoş buldum." dedi sarışın çocuk dudaklarını yalayarak.
Koridora girer girmez üşüyen vücudu ısınmaya başlamıştı çünkü her zaman olduğu gibi Yücel'in evi sıcacıktı. Mutfağa yürüyüp elindeki saklama kabını mutfağa bıraksa bunun fazla kaçabileceğini düşündü çünkü şu anda Yücel'in neredeyse hiçbir şeyiydi. Birkaç gün önceki partide yaşananlardan sonra yüzsüz gibi davranmak istemiyordu.
Bir iki adım kadar arkasından gelen esmer çocuğa dönüp "Bunu sana vereyim istersen. Ya da mutfağa mı geçelim, nasıl yapacağız?" diye sordu.
"Sabah çay yapmıştım, istersen kahve de yapabilirim. Ya da açsan-"
"Aç değilim."
"Tamam. Sen salona geç." dedi Gurur'un elindeki turuncu renkteki kaba uzanırken. "Ben tabaklara koyup getiririm." diye de ekledi kekleri kast ederek.
Eline aldığı kaptaki keklere baktığında, kaşları istemsizce havalanmıştı. "Limonlu mu?"
Gurur, hemen arkasında duran koltuğa yerleşirken "Evet." dedi.
"Limonlu sevdiğimi hatırlıyor muydun yoksa denk mi geldi?"
Bir önceki yıl, Gurur henüz hazırlıktayken, Yusuf kantindeki ortamlarında tuhaf bir tartışma başlatmıştı. Tüm kantini kendine güldürecek şekilde havuçlu cevizli kekin yapılabilecek en iyi kek olduğunu savunmaya başlamıştı ve Yücel de sırf onu sinirlendirmek için bu dediğine asla ikna olmaz bir biçimde limonlu kek övmüştü. Onların bu tuhaf tartışmasını hatırlıyordu çünkü kendisinin de en çok sevdiği kek limonlu olandı.
"Her konuda aşırı ciddi olmana rağmen tam yarım saat boyunca limonlu keki savunmuştun." dedi Gurur gülerek. "Benim de favorim limonlu bu arada."
"Bak sen." Yücel, elini arkasında duran kitaplığa dayadı. "O gün öyle demiyordun ama."
"Ne söylediğimi hatırlıyor musun? Ben genel olarak sizin muhabbetlerinize pek dahil olmamaya çalışıyordum çünkü."
Konuşma uzadığı için "En iyisi mutfağa geçelim, ben yardım edeyim sana." dedi Gurur. Yücel, adımlarını mutfağa doğru yönlendirmesine rağmen bir şey söylememişti çünkü aklı konuştukları konudaydı.
"Ne kafa siktiler kalksalar da Levent'le yalnız kalsak diyorsundur tabii, sarmıyordur bizim muhabbetler."
Gurur, duyduğu cümleyle birlikte dudağını bükerek yanağının içini dişledi. Gerçekten de aşağı yukarı böyle düşünüyordu o zamanlar ama pek de bunu söyleme niyetinde değildi.
Bu yüzden Yücel'e dönüp "Muhabbetlerinizin sarmadığı doğru ama Levent'ten bağımsızdı."
Mutfağa girdiklerinde Yücel elindeki kekleri mutfak tezgahına bırakırken, Gurur da sandalyelerden birine yerleşmişti.
Cümlesini devam ettirip "Zaten futbol dışında doğru düzgün bir şey konuştuğunuz yoktu. Arada Hazar flört yaptıkça onun muhabbeti dönüyordu o kadar. Bak düşününce, kek olayını bu yüzden unutmamışım galiba. Futbol dışında hiçbir şey konuşmadığınız için farklı bir konu hemen aklımda kalmış."
"Çünkü hepimizin tek ortak noktası futbol takip etmemizdi. Levent'le liseden tanışıyordum ama Yusuf'la Hazar üniversiteden arkadaşlarım. İkisiyle konuşabileceğim konuları Levent'le konuşamıyordum, ya da tam tersi. O yüzden hep maç muhabbeti dönüyordu. Ayrıca." dedi duraksayarak. Ama kaptaki kekleri önündeki tabaklara yerleştirmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gurur Rüzgarı | bxb
RomantizmGurur; üniversite birinci sınıfın ilk dönemini güzel bir ortalamaya ve iyi bir erkek arkadaşa sahip biçimde sonlandırırken, hayatın onun için tasarladığı geleceğin çok daha farklı bir hâle evrileceğinden habersizdi. Bir ay içerisinde, en tahmin edem...