Etrafa baktım, ardından hızla kolunu tutup onu uzak bir yere sürükledim. Burada olmaması gerekiyordu.
"Nasıl girdin sen buraya?"
"Ben artık burada çalışıyorum Afra." dediğin de elimi kolundan çektim. Bu felaketti.
"Ne?"
"Duydun! Artık daha sık görüşücez yani."
"Sana üzücü bir haberim var." diyip sırıttım. "Ben burada çalışmıyorum Kerem." yüzü düşmüştü.
"Afra?" arkamda Berat'ın sesini duyduğum da hızla ona doğru döndüm.
"Sevgilim." diyerek yanına ilerledim. Kerem'e olan öldürücü bakışlarını fark etmemek mümkün değildi. "Gidelim mi?"
"Gidelim, gidelim." sinirlendiği her halinden belliydi. Sinirli bir Berat her şeyden tehlikeliydi.
Arabaya gelene kadar ikimiz de hiç ses etmemiştik. Yine mü küsmüştük birbirimize?
"Berat?"
"Hı?"
"Kızdın mı bana?"
"Yo, neden?"
"İşte."
"İşte?"
"Öyle, yani sordum."
"Anladım."
Bu kadar. Başka hiçbir şey dememiştim. Arabaya bindiğimizde kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapattım. Elini elimde hissettiğim de sadece gülümsedim. Baş parmağıyla yavaşça okşuyordu elimin üstünü. Kafamı ona doğru çevirip yüzünü incelemeye başladım. Çok seviyordum, çok...
(...)
Dağlık bir yere geldiğimiz de Berat bir şey demeden arabadan indi. Ardından benim kapımı açıp elini uzattı. Onu bekletmeden elini tutup indim. Elimi bırakmadan uçurumun kenarına ilerledi.
"Ne yapıyoruz biz burada?"
"Kafa dinleyeyim diye geldim."
"Benim bildiğim yalnız başına kafa dinlenir-"
"Ortada kafa dinlememe sorun olacak biri göremiyorum."
"Ama ben-"
"Benim için hiçbir zaman bir sorun olmadın, olmayacaksın da." diyip beni kendine çekti. Arkama geçip kollarını belime dolayıp kafasını omzuma yatırdı.
"En büyük şansımsın."
"Trabzonspor'dan bile mi?" pat diye sorduğum soru karşısında güldü.
"Trabzonspor'dan bile.." işte bu cevabı vermesini beklemiyordum.
Onun için çok değerlisin ahhh
Ona doğru dönüp ellerimi yanağına koydum. Konuşuyordum ki dudakları aralandığında söyleyeceğim her şeyi bir çırpıda yuttum.
"Uykumun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben..
Bir yere gidiyorum,
Delice..
Aklımda sen."Özdemir Asaf'ın şiirinden bir dizeyi gözlerimin içine bakarak söylediğin de gülümsemekle yitindim. Sözlerim zayıf kalırdı bu hallerinin yanında.
"Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde."Ben de aynı şekilde bir şiirinden dizeyi dile getirdiğim de alnıma uzun bir öpücük bıraktı.
"Sana en büyük şansım olduğunu söylemiştim."
"Sen de öylesin benim için." diyip kafamı göğsüne yasladım. "Burada ölmek isterdim sanırım."
Tekrardan kafamı kaldırdım. "En huzur bulduğum yerde. Senin göğsünde ölüceksem nasıl öldüğümün bir önemi yok." hiç ses etmeden cümlemi bitirmemi bekledi.
Konuşmayıp direk sarıldı. Sarılsın, sonsuza kadar hem de.
~
"Günaydın Afra Hanım."
"Günaydın Alya."
"Osman Bey Trabzonspor'un çekimlerini de size verdiğini söylememi istedi." dediğin de olduğum yerde durup ona doğru döndüm.
"Neden bir anda böyle bir karar verdi?"
"Trabzonspor oyuncularının özel isteği."
"Anladım, sorun değil. Çekim kaçta?"
"Yarım saat sonra başlayacak."
"Tamam çıkıyorum o zaman ben." şirkete girdiğim gibi geri çıkmıştım. Hem de tekrardan Trabzonspor'un fotoğrafçısı olacaktım. Özel istek? Belliydi, bunu tahmin edebiliyordum zaten.
Tesise vardığım da hiçbir yere uğramadan direk çekim alanına geçtim. Yeni forma tanıtımı vardı. Üzerimde ki kabanı çıkarıp sandalyenin üzerine koydum.
"Her şey hazır mı?"
"Evet. Birazdan oyuncular da gelir." kamerayı koydukları yere yaklaşıp son kontrolleri yaptım. Acaba nasıl bir koreografi yapmışlardı. Birazdan görücektik.
Oyuncular yerlerini aldığın da hepsine tek tek göz attım. Formalarının tasarımı gayet güzeldi. Arkadan bir kaç kişi bana kısaca koreografiyi anlatmıştı. Her şey tamam olduğuna göre çekime de başlayabilirdik.
(...)
En son meşale sahneleri çekildiğin çekim tamamiyle bitmişti. Saat 12:30 da buraya gelmiştim ve şuan da saat tam olarak 18:24'dü. Yorgunlukla kendimi yere attığım da arkadan gelen gülme seslerine aldırış etmedim. Bir haftanın sonunda ilk defa işe gelmiştim. Yine uyum sağlardım herhalde.
"Kalk bakalım." başıma dikilen Berat'a kısa bir bakış atıp uzattığı elini tutup ayağa kalktım.
"Vay vay vay... Seni tekrar görmek güzel."
"Sonunda yuvaya döndün."
"Valla diğer fotoğrafçı kız bizle hiç sohbet etmiyordu, sıkıldık da." Yusuf'un söylediği şeye küçük bir kahkaha atıp etrafa göz gezdirdim. Kerem buralarda bir yerdeydi ve ben onu hiç görmek istemiyordum. Artık burada çalışmaya başladığıma göre onunla karşılaşma olasılığımız çok yüksekti. Bu da demek oluyordu ki tesisde kara bulutlar dolaşacaktı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göz Göze/ Berat Ayberk Özdemir (Tamamlandı)
Fiksi PenggemarTAMAMLANDI Karadeniz'in hırçın dalgaları kayalıklara vururken, soğuktan bedenim titredi. Berat susmuş öylece yüzüme bakıyordu. "Ee? Böyle susmak için mi o kadar şey anlattım sana?" Dudağının kenarı yana kıvrıldığında bana doğru bir adım attı. Hala...