"Kaptan"

211 19 192
                                    

~Jeon Jungkook

"...işte bu yüzden onunla konuşmayı kestim ve bir daha asla konuşmam." dedi Jin yanımda yürürken.

Büyük bir heyecanla eski bir arkadaşını anlatıyordu. O kadar hızlı konuşuyordu ki arada beynim yanıyor, cümleleri sürekli kaçırıyordum. Tek anlayabildiğim okula girerken gördüğümüz bir kızın Jin'le bir sıkıntısı olduğu. Jin ise kızı görür görmez benim koluma girmiş ve anlatmaya başlamıştı.

Daha yeni uyandığım içim doğru düzgün önümü bile göremiyordum. Normalde ders saati başlamadan bir saat önce uyanmam ve kimse görmeden okula girmem gerekiyordu ama aptallık yapıp uyanamamıştım.

Neyse ki kimse spor salonundan çıktığımı görmemişti. Okul girişinde ise Jin'e yakalanmıştım.

Sınıfın önüne geldiğimizde durduk ve  "Jimin nerede?" diye sordum ona bakarak. "Gelmemiştir daha o." dedi sırıtarak. "Her zaman geç kalıyor, salak."

Onun gülmesine bende karşılık vererek gülmeye başladığımda Jin'in gülüşü bir anda durdu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken bir anda arkasını döndü ve "Namjoon!" dedi sinirle.

Yavaşça kafamı eğdim ve Jin'in arkasındaki kişiye baktım. Gerçekten de dünkü çocuktu. Sürekli Jin'in yanına gelen çocuk. Jin'in bir anda onun arkasında hissetmesine şaşırmıştım. Üstelik çocuk ses bile çıkarmamıştı.

Vay canına. Namjoon gerçekten sürekli Jin'in peşinde olmalıydı. Jin artık onu kolayca hissedebiliyordu.

"Sabah sabah sana hiç laf anlatmak istemiyorum Namjoon, gerçekten!" dedi Jin. Yine sinirliydi ve sadece onu bir günlük tanımama rağmen sinirlendiğinde tehlikeli olabileceğini anlamıştım.

Namjoon yine bir şeyler anlatırken artık orada durmamam gerektiğini anlayıp arkamı döndüm. Ebeveynlerinin tartıştığını görüp kaçan bir çocuk gibi hızla sınıfa girdim. Gülümseyerek sınıfa girdiğimde sebebsiz yere gözlerim suratsızın oturduğu yere kaydı.

Sırasında uyuyordu.

Bakışlarımı kısa kesip sırama geçtim. Ve aklıma yine dünkü anlar geldi.

"Damarıma çok fena bastın, seninle daha çok uğraşacağım!"

Ne yapabilir diye düşündüm. Gerçekten çok fazla sinirlenmişti. Bir yandan ona da hak veriyordum çünkü eşyaları kaybolmuştu. Bunun yanında bir de ben fazla fevri davranıp onu daha da sinirlendirmiştim. Acaba ondan özür dilemeli miydim?

Ben bunları düşünüp dalmışken "Çok özür dilerim..ben, yanıyor mu, temizleyebilirim gerçekten..." diye gelen sesle kafamı hızla kaldırdım. Karşımda, tahtanın önünde, Jimin birinin üzerine kahve dökmüş gibiydi. Hızlı bir şekilde önündeki kişinin üstünü üflemeye aynı zamanda elindeki mendille silmeye çalışıyordu.

Karşısındaki çocuk Jimin'le aynı boyda gibiydi ve garip bir şekilde onda baya havalı duran mint saçları vardı.

Jimin sürekli özür dilerken, çocukta sert bir şekilde sadece ona bakıyordu. Belliki bu da ayrı bir suratsızdı.

Suratsız 2.

En sonunda çocuk Jimin'in bileğini tuttu. Jimin gözlerini kocaman açarak ona baktı ve bir kere daha "Özür dilerim..." dedi. Çocuk bir süre daha Jimin'e baktıktan sonra bileğini bıraktı yanından hızla geçerek sınıftan çıktı.

Çocuk çıktıktan sonra Jimin yavaşça bana döndü. Gözleri hala kocamandı. Derin bir nefes aldı ve sağ elini kalbine götürdü. "Öleceğim sandım!" dedi bana bakarak. "Beni öldürecekti Jungkook! O..o beni öldürecekti!" dedi dehşet içinde, yanıma yaklaşırken.

SETTER | 𝘵𝘢𝘦𝘬𝘰𝘰𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin