32

8.7K 754 221
                                    

*iyi okumalar

Ozan eve gelene kadar, zaman geçmek bilmemişti. Kapı çalınca, hevesle açmaya gittim. Ozan'a durum suali yapmıştım o da gelince anlatacağını söylemişti.

Neşeyle "Hoşgeldin." dediğimde, benim neşeme ters burukluktaydı.

"Hoşbuldum."

İçeri girerken, onun keyifsiz hali bir şeylerin ters gittiğini gösterir gibiydi. Neşem de yerinden giderken, onun arkasından salona ilerledim. Kendini koltuğa atıp, kafasını da başlığa yaslamıştı. Ayakta durmayıp, yanına oturdum.

Korkuyla "Ne oldu?" diye sordum. Onu bu kadar keyifsiz edecek olayın, beni keyiflendirmesine imkan yoktu.

Gözleri bana dönüp, birkaç saniye durdu. Ardından "Ayrıldık." dedi.

Keyiflenmiştim.

Dudağım kıvrılırken, bunu gizlemeye gerek duymadım. Ozan, Nilay için üzülüyor olmalıydı ama ben, bizim için seviniyordum. İstediğim, beklediğim olmuştu.

"Buna içebiliriz."

Önceden hazırladığım kırmızı şarabı almak için kalktığımda, elini bileğime sardı. Ayakta dururken, ona baktım.

"Nilay çok kötü oldu."

Sadece bunu söylemişti ama ben söylemediği kısmı da biliyordum. Biri o kadar üzülmüşken, kutlama havasına girecek kadar alçak değilim demek istiyordu. Ben öyleydim.

Tuttuğu bileğimi onun omzuna çıkarıp, kucağına oturdum. Gözleri hızla irileşirken, diğer elimi de ensesine atıp iyice kucağına yerleştim. Onun, Nilay için üzülmesini istemiyordum. Şu an onu düşünemsini de istemiyordum. Aklı da, bedeni de benimle dolmalıydı.

Yüzümü yüzüne yaklaştırıp "Ben de kötüydüm." dedim.

İrileştirdiği gözleri normale döndü. Tuttuğu bileğimi bıraktı. Ellerini belime sarınca, kalbim tekledi. Hafifçe ittirdiğinde, yaklaştırdığım yüzlerimiz tamamen birbirine değdi. Çenem onun alnındayken, kafasını biraz daha kaldırıp boynumu öptü. Sulu, ıslak bir öpücüktü. Yutkunma gereksimi duyduklarınızdan.

Nefesi, boynumu yalarken "Şimdi iyi misim?" dedi.

Anında kafamı salladım. O da tekrar aynı noktayı, yavaşça öptü. Hem kalbim, hem bedenim uyuşuyordu. Ruhum bile uyuşuyor olabilirdi. Her şey yavaşlamış gibiydi.

"İyisin demek."

"Hıhım."

"Özür dilerim."

Bu özrün nedenini biliyordum. Şu an, kollarının arasında olmama rağmen o kızı düşünmeyi kesmediğindendi. İç çekip, kafamı kaldırdım. Elimi çenesine atıp, onun da kafasını iyice kaldırmasını sağladım. Şimdi onun mavi gözlerini yukardan izleyebiliyordum. Bu mavilikler çok hoşuma gidiyordu. Denizmiş gibi dalmalıktı.

"Dileme. Onu düşünme de. Yıllarca düşündün, biraz da beni düşün."

Dudağının kenarı kıvrılırken "Yıllarca düşündüğüm zaten sensin." dedi.

Bunu duymak, bulutların üzerindeymiş gibi hissetmeme neden oldu. Beni sevdiğini, yeni farkettiğini söylemişti ama farketmeden önce bile beni düşünüyordu.

Dudaklarına doğru "O zaman artık düşüncelerini icraate dök." diye fısıldadım.

Bu onu tahrik etmiş gibi, gözleri koyulaştı. Kucağında, kolları arasındaydım. Ben de tahrik oluyordum. Elleri tişörtümden içeri girip, belimi okşarken soğukla titredim. Kucağına biraz daha yerleşirken gözlerim dudaklarına kaydı. Onu öpmek istiyordum. Aklıma gelen şeyle gözlerim parladı. Onu istediğim zaman öpebilirdim.

Dudaklarına eğilip, gözlerimi kapadım. Dudaklarımın üstündeki yumuşak dokuyu hisseder hissetmez, ounatmaya başladım. Önce üst dudağını, sonra alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. O öylece dururken, onu yumuşakça öpmeye başladım. Karşılık vermemesi beni geriyordu. Birden elleri belimi sıkıp beni kendine bastırınca gozlerim aralandı. Dudaklarını oynatmasıyla, tekrar kapayıp onu öpmeye devam ettim. O da artık durmuyordu. Eli bel çukurumu okşarken dilini, ağzıma gönderdi. Birbirimize dolanan dillerimizle inledim. Onu da inletmek için dilini dişlerimin arasında kıstırdım. Çıkardığı boğuk sesle ensesindeki ellerimle boynunu okşadım. Yavaşça onun tadına varıyordum. Kalçamın altında hissettiğim sertlik, heyecandan titrememe neden oluyordu. Kendimi ona bastırıp, alt dudağını hırsla çekiştirdim. Elleri kalçalarıma inip, hafifçe okşadı. Dudakları benden ayrılınca soluklandım. O da nefes nefeseydi.

Gözleri dudaklarımda gezerken "Sakin ol." dedi.

Kalbimin sakin olması imkansızdı. Hafifçe kalçamı kaldırıp, tekrar indirdim. İnce pijamamdan, sertliğinin baskısı net hissediliyordu. O dolgunluk tam deliğimin olduğu kısıma geliyordu.

Ozan'ın koyulaşan gözlerine zevkle bakarken "Beni sakin mi düşünüyordun?" diye sordum. Sesim ambiyansı bozmaktan korkar gibi kısıktı. Dudağının kenarı kıvrılırken "Hayır." deyip, bu sefer o dudaklarıma yapıştı. Onun aksine bekletmeden karşılık verdim. Hızlanmak istesem bile, onun yavaşlığı buna engel oldu. İstemsizce sadece dudaklarımız birbirinin üstünden kayarak temas etti. Altımdaki sertliği artık tamamen hissediyordum. Ben de sertleşmiştim.

Dudaklarından çekilip "O-ozan" diye inleyip, kalçamdaki elini tutup penisime getirdim. Bana dokunsun istiyordum.

"Biraz dokun."

Ozan'ın yutkunuş sesi, nefes seslerimizden daha sesliydi. Elini çektiğinde ona ihtiyaçla baktım.

"Bu kadar ileri gitmeyelim."

Kaşlarım çatılırken, dudağımı öpüp çekildi.

"Sana söyledim. Direkt yatakta biten bir ilişki istemiyorum. Buna hazır mısın?"

Prezervatifleri boşuna almıştım. Yine de 'ilişki' dedikten sonra bunu düşünemeyecek kadar heyecanla doldum. Şu ismini koymadığımız, beklettiğimiz şeyi netleştirme zamanı gelmişti.

Kafamı sallarken, dudaklarımı emdim. Ozan'ın da gözleri ışıl ışıldı. Sevgisini her hücremde hissediyordum. Bana ilk defa bu kadar yoğun bakıyordu. Daha önceki bakışlarının bile perdeyle örtülü olduğunu anladım. Bu ifadesini hiç görmemiştim.

"Sen hazır mısın?"

Elleri tekrar belime çıkarken, okşayarak omuzlarıma kadar ilerledi. Omuzlarımdan beni kendine bastırınca üstüne yıkıldım. Kafam omzundaydı. Kollarını dolayınca, sarılır hale geldik. Gögsümün iki yanında yüksek kalp atışını hissediyordum. Hangisi ona, hangisi bana ait ayırt edemezken tekrar gözlerimi yumdum. Şu ana hapsolmak istiyordum. Onun kollarında, yanında olup tüm dışarıya kör olmayı dilerdim. Birini kendinden bile çok sevmek, inanılmazdı. Ben Ozan'ı tam da öyle seviyordum. Şimdi ortamda tek bir kalbin atmasına izin verilse, onunki atsın derdim. Öyle bir şeydi. Eli saçlarıma gidip, okşarken yavaşça mayıştım.

"Artık, engel yok."

Gülümserken ben de kollarımla onu sıkı sıkı sardım. Engelleri aşıp, bana gelmişti. Şu anki kararsızlığını da birkaç güne atıp tamamen benim olacaktı. Ben zaten hep onundum.

"Seni çok seviyorum."

Bu sefer hızlanan kalbin, ona ait olduğunu bilirken gülümsedim. Dudaklarını kafamın üstüne bastırdı.

"Ben de."

Daha da mayışırken, dudaklarımı omzuna bastırdım. Artık, ne zaman istersem o zaman ona sarılabilirdim. Çünkü sözlü isim koymaya gerek olmadan, ne olduğumuzu biliyordum. İstediğim gibi, sevgiliydik.

Bir Yalnızlık Meselesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin