43

7.7K 653 374
                                    

*iyi okumalar 🖤

İşyerimdeki yeni odayı düzenlerken, kendime ait bir yer olmasıyla daha çabuk uyum sağlamıştım. Diğer yerde, Cihan'a ait oda dışında, oturup dinlenebilecek yer yoktu. En azından benim için yoktu.

Ozan'ın gönderdiği çiçeği, masamın ucuna koydum. Sabah işe gelmiştim ve birkaç saat sonra Ozan yeni işimi kutlamak için bunu göndermişti. Alırken orospu gibi kıkırdamıştım. Burdaki kızlar bir erkeğe çiçek gelmesini garip bulmuştu. Onları umursamadım çünkü ben garip bulmuyordum. Çiçeğimin mor yapraklarına dokunurken çok güzel olduğunu düşündüm.

Akşama kadar, sadece 'otel' hizmeti olarak hayvanları kafese aldık. Tedavi için biri gelmemişti. Sanırım herkes diğer kliniği tercih ediyordu. Zamanla buraya da alışırlardı. Az olması iyiydi. Kendime güvenim yavaş yavaş gelecekti. Bir sürü hayvan gelse, elim ayağıma dolaşırdı.

İşlerimin bitmesiyle, Ozan'la 'akşam yemeği' için konuşmaya başladık. İşten çıkmaya yakın, odama gelen kadın beni durdurmuştu.

Ozan'ın annesi Hatice teyze, krem takımı ve elinde küçük mektup çantayla içeri girmişti. Onu beklemediğim için şaşırsam bile, hemen ayaklanmıştım.

Gülümserken "Hoşgeldin Hatice teyzecim" deyip, masanın önüne geçtim.

Beni ilk günden ziyarete gelmesi, hoşuma gitmişti. Açtığım kollarıma tersçe bakıp, kafasını dikleştirdiğinde gülümsemem yavaşça soldu.

Kaşları çatık, gözleri kısıkken sertçe "Hoşbulmadım Boray." dedi.

Ellerimi indirirken, ona anlamazca baktım.

"Sorun mu var?"

Adımlayıp, önümde durdu. Birkaç saniye gözlerime dik dik baktıktan sonra yediğim tokatla dumur oldum. Elim hızla yanağıma gitti. Aralanan ağzım, irileşmiş gözlerimle bir süre yere baktım. Tekrar ona döndüğümde, hala şoktaydım.

Yüzünde nefret varken "Seni yılan" deyip tükürdü.

Gözlerimi kırpıştırıp "Ne yapıyorsunuz?" diyebildim.

Sıkılı dişleri arasından, sert soluklar veriyordu. Bu davranışına anlam veremezken, zihnim nedenini tahmin etti.

Hatice teyze "Oğlumu ayarttın demek!" deyip tekrar elini kaldırınca bileğinden yakaladım.

Tahminim doğruydu. Elini iterken, şaşkın bedenimi dikleştirmeye çalıştım. Kadının ateşi bedeninden taşıp, beni yakıyordu.

"Sakin olun"

Elini sertçe çekip, bileğini silkeleyince yutkundum.

Parmağını bana doğru kaldırıp "Oğlumun hayatından defolup çıkacaksın." diye salladı.

Kalbim, rahatsızlık yüzünden uyuştu. Ellerime de bu uyuşma hakimdi. Gözlerimi, sakinleşmek için kapatıp, açtım. Üstümdeki tükürüğü beni tiksindirirken yüzümü buruşturdum.

"Ne olduğunu söylemek yerine saldırıyorsunuz. Sizi daha mantıklı sanırdım."

Ne olduğunu bilsem bile, nasıl öğrendiğini bilmiyordum. Elbette bunu inkar edecektim. Bana gösterdiği iğrenç tavra diklenirsem, Ozan zor duruma düşerdi. Birini kendinden önce düşünmek sanırım bu oluyordu. Şimdi bile, normalde bağırıp öfkeleneceğim konuda sakin kalmaya çalışıyordum.

Ozan'ın annesi, çantasından çıkardığı kağıtları, yüzüme fırlatınca irkildim. Ozan'la paylaştığım fotoğraf kocamam bastırılmıştı. Sayfalar arasından düşenler ise, el ele tutuştuğumuz o kısa anlarda çekilen fotoğraflardı. İnanamayarak yere düşen fotoğraflarda gözlerimi gezdirdim. Bunun kaynağı olarak aklıma sadece Nilay gelirken, yumruklarımı sıktım.

Bir Yalnızlık Meselesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin