1.bölüm

1.2K 58 26
                                    

yıldıza basıp

oy vermeyi, unutmayın dostlarım. Yorumlarınız bizim için çok önemli lütfen duygu ve düşüncelerinizi iletin.

Bir ışık yansın, aydınlansın karanlıklar. Bir güneş doğsun, çöksün geceler, esir olsun güneşe, Ömür boyu yüzler...

🦋

2002-DENİZ YILMAZ-
Antalya.

Deniz burada 4 yaşında.

Annem ağlıyordu. Neden ağlıyordu? Küçük bedenim yanına gidene kadar başını kaldırıp gözlerime bakmamıştı.

beni fark edince derin bir nefes aldı, gözyaşlarını silmeden yana çekildi. Onun önünde duruyordum ama bana bakamıyordu, sanki yüzümdeki bir şey ona acı veriyordu.

"Ne oldu?" diye soramadım, sadece ellerini tuttum. Titriyordu. Bir süre sessizlikte kaldık. O an, dünyanın daha önce hiç hissetmediğim kadar ağırlaştığını hissettim.

Birden ayağa kalktı, sanki bir şeyden kaçıyormuş gibi odanın köşesine doğru yürüdü, elleriyle başını tutarak, "Her şey bitti..." diye tekrarlıyordu. Her tekrarı, içimde daha büyük bir fırtına koparıyordu. Beni boğan bir karanlık, odayı da kaplamaya başlamıştı.

O an fark ettim, bir daha hiçbir şey aynı olmayacaktı.

"Babam nerde anne? Neden ağlıyorsun? Açım anne, açım."

"sus kız artık! Başımda bar bar bağırıyorsun! Defol git odaya otur! Baban yok artık! Öldü, tamam mı! Öldü!" ölüm neydi? Kimse bana söylememişti.

Anlamı neydi?

Sarf ettiği sözleri zihnimde yankılandı: "Baban öldü." Bu iki kelime, anlamlarını bilmediğim boş bir kıskaç gibi sıkıyordu ruhumu. Ölüm neydi? Annem neden bu kadar öfkeli ve acı içindeydi? Babam neden yoktu?

Odamda, yatağımın kenarına iliştim. Karnım hala açtı, ama acı daha farklı bir şeye dönüşmüştü. Kalbimde büyüyen, anlayamadığım bir boşluk vardı. Babamın artık olmayacağını mı söylüyordu annem? Bir daha onun sesi, kahkahası, ellerinin sıcaklığı... hiçbiri olmayacak mıydı?

Ölüm... Bunu daha önce hiç duymamıştım. O neye benziyordu? Bir yok oluş muydu? Babam nereye gitmişti?

Bunları düşünürken, odamın soğuk duvarlarına bakıyordum. Her şey tanıdık, ama bir o kadar da yabancıydı. Eskiden güven veren bu dört duvar, şimdi üzerime kapanıyordu sanki. Dışarıda annemin hıçkırıkları kesilmiyor, arada bir kendine öfkeyle bağırıyordu. Ama bana hiçbir şey açıklanmıyordu.

Gözlerimden sessizce yaşlar süzüldü. Babam nereye gitmişti? Eğer bir yerlerdeyse, neden geri gelmiyordu?

Yüzümü elbisemin eteğiyle silip ayağa kalktım. Kapı çaldığında salona koştum. Annem tahta kapıyı açtığında İlhan amca ve Gülsüm teyzeyi görmüştüm. Ama ben babamı bekliyordum.

Yüzümü silerken içimdeki umut hâlâ canlıydı. Kapı çaldığında bir an heyecanla babamın geldiğini düşündüm ve salonun kapısına koştum. Annem kapıyı açtığında İlhan amca ve Gülsüm teyzeyi görünce şaşırdım. Onlar iyi insanlardı, ama ben babamı bekliyordum. Neden o gelmemişti?

Gülsüm teyze, anneme doğru eğildi ve onu kucakladı. "Canım benim, ağlama artık. Bak, kızını korkutuyorsun," dedi. Annem hiçbir şey söylemedi, sadece başını omzuna yasladı. İlhan amca, beni kucağına alıp yanağımdan öperken, “Nasılsın prenses?” diye sordu. Omuz silktim, çünkü cevabım tek bir soruya kilitlenmişti. "Babam neden gelmiyor? Çok özledim onu." İlhan amca derin bir nefes aldı, saçlarımı okşadı ama gözlerinde bir şey vardı, anlamını bilmediğim bir hüzün. Sonra beni tekrar yere bıraktığında ona kırgınlıkla baktım. Neden kimse bana bir şey söylemiyordu?

TEYH (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin