İkisininde beklemediği bir şey olurken gelen inleme sesine döndüler. Kırmızı kanın akmaya başladığı cüsse yere yıkılırken ellerindeki silah yeri boylayıp tekrar patladı. Aynı kurşun yine aynı adamı bulduğunda ikisi de şokla geriye doğru adımladı.
Mahir Alatav ölmüştü.
İkisi de birbirine baktı. Baktı ve bakmaya devam ederken içeri korumlar girmişti. "Abi," dedi Alaz.
"Abim." Tekrar bir suskunluk yaşanırken artık Mahir için çok geç olmuştu.
-
Gelen taziye dileklerini kabul edip misafirleri ağırlayan adamlar giydikleri siyah takımların içinde üsten bakan bir tavırla durmaya devam ederken bir yandan da gelen misafirlere helva dağıtılıyordu.Mahir'in yerini aldığını şimdiden büyük bir üstünlükle gösteren Alaz, gelen bütün iş insanlarına bunu hissettiriyordu. Miran ve Lal, onun gibi ev sahipliği yaparken, aralarında ki olay şimdilik durulmak zorunda kalmıştı.
"Dostlar sağolsun." Artık yavaş yavaş dağılan kalabalığın ardından Alaz kimsenin kalmadığını görünce büyük bir soluk verip koltuğa oturdu. "Ne çok seveni var mış, Mahir'in."
"Ne seven, ne seven!" İmasıyla karşısında ki koltuğa Miran geçince gözlerini kaçırmak durumunda kaldı. "Ee, ne yapacağım şimdi?" Lal abisinin yanına geçtiğinde kolunun altına girmişti. Alaz bu görüntüye buruk bir gülümsemeyle baktı.
"Ne yapacaksın bilmiyorum ama," Miran tekrar alevleniyordu. "Kız kardeşimden uzak duracaksın!" Alaz sakinlikle yutkundu. İkisi de bakışmaya başladığında mavi gözler titriyordu. "Biz-" Miran sinirle yerinden kalktığında Lal'i de kendisiyle kaldırmıştı. "Siz diye bir şey yok oğlum! Anla bunu, siz diye bir şey yok!" Kolundan tuttuğu kardeşini de kendisiyle yürüterek evden çıkmaya yeltendi. "Miran!" Dediğinde Alaz hiç olmadığı kadar çökmüştü. "Yapma," Lal abisinden korkmuyordu, ama ikisinin sinirinden korkuyordu. Sustu, hep olduğu ve hep olacağı gibi.
"Alaz!" Artık sabrı kalmamıştı Miran'ın. "Bir şeye ihtiyacın olduğu her vakit buradayım, ama kardeşimle olmaz!" Sinirli soluklarının ardından evden ayrıldılar. Alaz omzu çökük bir şekilde oturduğunda başını ellerinin arasına alıp düşüncelere daldı. Miran'ın neden böyle yaptığını anlamıyordu. Lal'i seviyordu, bundan emindi. Hemde ilk günden beri seviyordu.
"Alaz bey." Evin çalışanı gelen zarfı kendisine uzatırken başını kaldırıp gördüğü sarı zarfı elinden aldı. "Kim göndermiş bunu?"
"Mahir Bey'in avukatı göndermiş efendim. Bunun mutlaka size ulaşması gerekmiş." Alaz alık bir ifadeyle zarfa bakarken çalışana gitmesi için işaret vermişti. "Ne ki bu?" Zarfı açtığında çıkan kağıtlara anlam veremeyerek baktı. İçinden düşen küçük bir notu alırken yutkunmadan edememişti.
"Bu yazıyı okuduğuna göre Mahir Alatav'ın hikayesi son bulmuş demektir evlat. Sana servetimi, şanımı, şöhretimi bırakıyorum. Keşke bir çocuğum olabilseydi de ona bıraksaydım ama olmadı. Sıkıntı değildi, senin varlığın her şeyi avuttu. Sana iyi bir babalık yapamadım belki ama merak etme. Ben zaten seni evcilik oynayalım diye yanıma almadım. Son günlerde halini çok sordum ama hep kaçtın benden. İlk gün kaçtığında kimin yanına gittiysen son gün yine onlarlasın. O iki çocuktan haberim yok değil, sadece seni daha fazla kısıtlamak istemediğim için sorgulamayı bıraktım. Aileni arıyormuşsun. Bir şey söyleyeyim mi evlat, senin aslında hiç bir zaman bir ailen olmadı ve olmayacak. Çünkü senin kaderin bu. Kaderden kaçamazsın. O gördüğün kağıtlar senin aile diye aradığın vasıfların bilgileri. Umarım hayalinde çok büyük bir şey yoktu, çünkü onları tanıdıkça kendi yalan dünyanda kalmayı çok isteyeceksin. Sevgilerle canım oğlum." Alaz dudaklarının arasından bir küfür savurup hızla diğer kağıtları eline aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEYH (+18)
AksiGelin hep beraber bir asker kadının görev icabı hayatına gireceği mafya ile yaşadığı ve yaşayacağı olayları bir de benim kalemimden okuyalım. Miran kotan ve Deniz yekta görev icabı karşılaşsalarda aslında onlar zaten birbirlerinin hayatında varlard...