Bölüm şarkısı: La Vie En Rose - Laura Fygi
Öncelikle selam yazı düzenini değiştirdim, diğeri çok göz alıcıymış sanırım. İyi okumalar.
➰➰➰
Ayaklarım yere değdikten sonra yanlara doğru kendi salan kanatlarımın ağırlığı ile zorlansamda Tae'yi yavaşça yere bıraktım. Bizi ormanlık bir alana indirmişti, etrafta görünür hiçbir şey yoktu. Küçük bir göl haricinde.
"Kolunu getir." dedim ve kanayan kolunu alıp elimi yaraya bastırdım. Elimi yarasının üstüne kapatıp yavaşça iyileştirmeye başladım. Aynısını diğer koluna da uyguladıktan sonra arkamdaki iki sorun ile ilgilenmeyi akıl edebildim.
"Bu şey hakkında ne düşünüyorsun?" dedim ona bakarak.
Sol elini uzatıp kanadıma dokundu, onun dokunuşunu kanatlarımda hissettim. Yavaşça okşadığını, tüylerini kaldırıp avucunda incelediğini hatta birini çekip koparttığını bile. "Ah!" Vücudumdan kıl koparmışlar gibi acı vermişti. "Dokunuşlarını hissediyorum."
"Bu mükemmel. Nasıl bu kanatlara sahipsin bilmiyorum ama çok güzel." Kanatlarımı sevmeyi bırakıp biraz uzaklaştı ve bedenime hayranlıkla baktı. "O kadar asil görünüyorsun ki, anlatamıyorum bile. Bu zeki şey benim göl evimi nereden biliyor onu da anlamadım ama bizi oraya getirmiş. Sanırım kimsenin görmemesi için buraya getirdi bizi."
"Göl evin mi? Burada ev yokki." Sonra büyü ile görünmez yapabileceği aklıma geldi. Nasıl olduysa görememiştim. "Görünmüyor değil mi?"
Başını salladı. "Evet ama o kanatlarınla içeri giremezsin çok büyük. Geri sokmayı dene." Benim meraklı bakışımdan ne düşündüğümü anlamış olacaktı ki "Hoseok'un yaptığı büyüden farklı o yüzden göremiyorsun." dedi.
"Bu büyüklük nasıl sırtımdan çıktı hiçbir fikrim yok nasıl gireceği hakkında da. İtmeyi denesen." diye teklif sundum kaşlarımı kaldırıp.
"Ne?" Kendini tutamayıp gülünce neyi yanlış dediğimi düşünüyordum. Kanatları başka şekilde geri sokmak aklıma gelmemişti o an. "O kanatlara senden altı tane sığar. Sence onu içeri sokabilir miyiz?"
"Sung. Sesin çıkmıyor bir fikrin yok mu?" diye seslendim ona. Normalde her an konuşabilme potansiyeline sahip olan Sung şimdi ortalarda yoktu.
"Aynı senin gibi şok geçiriyorum Jin. Sadece bir ruh değilsin, sen bir melezsin. Melek ve Ruhsun. Bu yüzden kanatların var. Geçen gün şüphelenip araştırmıştım, bu evrene değil ama başka bir evrene senin gibi birisi daha gelmiş. Sen kadar güçlü değilmiş daha narinmiş, yazanlara göre kanatlarına emredebilirsin. Emirlerine uyacaktır." dedi ve bildiği tüm açıklamaları yaptı.
"Taehyung, ben melezmişim." dedim kanatlarıma bakarken. Hareket ettirmek istesem de yerinden oynamıyorlardı. Emrettim. "Ortadan kaybolun!"
Kanatlarım havaya kakıp gerginleşti, tok bir sesle çırpındılar ve oldukları büyüklüğü kaybedip sırtımın arasında kayboldular. Hemen sırtımı Tae'ye dönüp "İz var mı?" diye sordum. O kadar büyük şeyler iz bırakmadan kaybolduysalar cidden saçmalık olurdu. Başını hayır anlamında salladı.
"Gel eve geçip konuşalım." dedi ve beni bekleyip yanına gelince ilerlemeye başladı. "Üşüyor musun?"
Üstüm çıplaktı ama üşümüyordum aksine yanıyordum. "Hayır, yanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PHILTRUM |Taejin
Fanfic"Bir çok dengeyi değiştirdin Jin." Sıcak eli yanağımı okşamaya başladı. "Benim dengelerimi de değiştirdin." Gözlerini gözlerime mühürlendi. "Ve ben bundan hiç şikayetçi değilim." _________ 25.01.2020 23.03.2022