25.01.2020🔗Bölüm şarkısı: Aurora- Runaway
İlk kitabım, eksiklerim ve yazım hatalarım olabilir, umarım beğenirsiniz. İlk 3-4 bölüm biraz sıkıcı gelebilir ama hikaye kurgusunu oturtmam gerekiyordu, sonrasında açılıyor kurgu.
➰➰➰
Zamanın her salisesini kum tanelerine benzetirdim. Hepsi sayamadığım hızla parmaklarımın arasından akıp giderdi.
Bazen ise o kadar yavaş akardı ki, kum taneleri büyük kayalar olup beni altında ezerdi.Yine zamanın yavaş aktığı, gündüzün geceye karışacağı saatlerde dışarıyı izliyordum.
Yaklaşık bir haftadır buradaydım, son sergimden sonra her yıl yaptığım gibi dinlenmek için dağ evine çekilmiştim.Camdan dışarıda ince ince yağan kara baktım. O karların saflığı, portrelerimde birer günaha dönüşürken, insanlar altında yatan anlamları anlamadan, onlara talip çıkıyorlardı. Dışına bakıp tabloları asacakları yere uyup uymamasına göre alıyorlardı ama kimse içine, içinde yatan güzelliğe bakmıyordu. Bakan bir kişiyle karşılaşmıştım, o da şu an arkadaşımdı zaten.
Camın kenarından ayrılıp yemek yapmak için oturduğum yerden kalkacaktım ki, dışarıda gördüğüm hareketlilikle dikkatim dağıldı.
Gördüğüm hareketliliği inceleyince, karların arasında simsiyah kıyafetleriyle sendeleyerek bu tarafa doğru yaklaşan birisini farkettim.
Onun, olduğu yerden burayı görmesi imkansızdı.Bir kaç adım daha atıp yere düştüğünde biraz bekledim ama hareket etmeyince oturduğum yerden kalkıp aşağıya indim ve paltomu giydim. Ne olur ne olmaz yanımda taşıdığım ruhsatlı silahımı da belime takmıştım. Neden olduğunu bilmediğim bir acelelikle evden çıktım, sanki ben değilde ayaklarım oraya gitmek için beni yönlendiriyormuş gibiydi.
Onu gördüğümde aramızda beş adımlık mesafe vardı. Etrafı iyice kontrol edip yanına yaklaştım.
Bembeyaz karların arasında siyah saçları dağılmış, dudakları soğuktan moraran ilahi güzellikteki bir adam cansız şekilde yatıyordu. Parmağımı hızlıca boynuna götürdüm ve nabzını kontrol ettim. Yaşıyordu ama soğuktan kaskatı kesmişti.
Ellerimi bacaklarının ve boynunun altından geçirip onu kucağıma aldım. Hızlıca yürümeye başladığımda omuzumdaki kafası boynuma düştü ve o zaman tam orada biz sızı hissettim. İnce ama etkili bir sızı. Keşke çıkmadan önce atkı almayı akıl etseydim.
Kapının önüne gelince vücudunu dizime koyup, anahtarla kapıyı açtım ve içeri girdim. Hızlıca onu koltuğa bırakıp paltomu ve silahı yerine koydum.
Ateşi yanan ama azalmış olan şömineyi harlayıp, önüne yastık ve ince yer yatağını attım. Yabancının yanına gidip ellerine ve ayaklarına baktım, donma derecesinde değildi ama fazlaca üşümüş olduğu kesindi.Koltukta yatan adamın üzerindekileri çıkartıp sadece iç çamaşırı kalacak şekilde soydum ve şöminenin önündeki yere onu yatırdım. Üzerimdeki bordo kazağı çıkartıp ona giydirdim ve ayaklarına battaniye örttüm.
Yaklaşık üç saat, on dakika aralıkla onu kontrol ettim. Vücut ısısı yavaşça yerine gelince pantolonlarımdan birisini giydirdim. Uzun bir uyku çekeceği kesindi.Gözlerim onu kontrol ederken yüzüne takıldı. Esmer teni ateşin ışığı ile parlıyordu. Sert bir çehresi vardı ve uyurken bu kadar güzel olan adamın, gözleri açıkken nasıl görüneceğini merak ediyordum.
Yavaşça yerimden kalkıp, mutfağa geçtim ve ramen yapıp yedim. Yemek yapmak için hiç uğraşamazdım. Yediklerimi toplayıp tekrar onun yanına gittim ve son kez kontrol ettim. Saatimi bire kurup koltuğa uzandım ve kendimi uykuya bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PHILTRUM |Taejin
Fiksi Penggemar"Bir çok dengeyi değiştirdin Jin." Sıcak eli yanağımı okşamaya başladı. "Benim dengelerimi de değiştirdin." Gözlerini gözlerime mühürlendi. "Ve ben bundan hiç şikayetçi değilim." _________ 25.01.2020 23.03.2022