Kitabın ismi: 2512 (Zaman Yöneticisi)
Kitabın yazarı: dramerst
Bölüm sayısı: 30
Durumu: Bitti
Tür: Bilim-KurguBölümdeki tüm incelemeler benim şahsi fikirlerimdir. Anlayışınız için teşekkürler.
İnceleme sonucu olarak kitap şu şekilde değerlendirilecektir;
📑Yırtık Kitap - (olmamış bir kitap.)
🥉Bronz Kitap - (ortalama bir kitap.)
🥈Gümüş Kitap - (iyi bir kitap)
🥇Altın Kitap - (çok güzel bir kitap)
💎Elmas Kitap - (muhteşem bir kitap)
⭐Şaheser Kitap - (şaheser bir kitap)<><><><><><><><><><><><><><><><><>
Başlamadan önce bir duyuru: Artık kriterlerden sırayla ilerleyerek kitapları öyle incelemeyeceğim. Eleştirmek istediğim yanlarını yazacağım sadece.
Evet. 7 ay aradan sonra geri dönmüş bulunmaktayım. Gerçi kimler kaldı bilmiyorum ama, yine de incelemelere devam edeceğim. Aslında bu kitabı okuyup incelemek için yazardan Ekim ayında izin almıştım, ama o zaman da vakit ayıra bilmemiştim.
Konuyu uzatmadan incelememize geçelim.
Şimdi ne kadar biliyorsam, hikayenin konusunu o kadar anlatmaya çalışacağım. Yıl 3042, insanlık teknolojinin ve sanal gerçekliğin zirvesinde. Dünya'da Merkez isimli bir yönetim hüküm sürüyor. Onlar, her hangi bir suç işleyen insanları ceza olarak zamanda geriye gönderip ağır işlerde çalıştırıyorlar. Kendileri ise 3042 yılında yaşıyorlar. Hikayenin ana karakterleri ise Barkın ve Berin'dir. Barkın, Merkez'in on yöneticisinden birinin çocuğudur. Berin ise MÖ-126. Yılında yaşayan ve gününü sadece patates toplamakla geçiren bir "köle"dir. Bir gün onların başında durup işlerini kontrol eden "Lider"lerden bir tanesi, içinde Berin olmakla beraber kölelerden oluşan on kişilik bir grup kurar. Bu grup, Merkez'i yok edecek bilgilerin olduğu iddia edilen ve Merkez yöneticileri dışında kimsenin ziyaret edemediği 2512 yılına gidip, oradakı bilgileri bulup açığa çıkararak Merkez'i yok etmek amacıyla kurulur.
Eğer bu hikaye bir film konusu olsaydı "Pff" deyip geçerdim belki de. Fakat böylesine bir platformda böylesine klişe olmayan ve özgün bir konulu hikaye bulmak, denizde inci bulmak gibi bir şeydir.
Gelecekle ilgili film/dizi/kitaplarla çok karşılaşsam da, bin yıl sonrasını anlatmak aslında düşünüldüğü kadar kolay bir şey değildir. Evet, bu tamamen yazarın dünyası ve kendisine kalmış bir şey. Ama bunu yaparken de "çerçeveden" kenara çıkmadan yapmak lazım. Peki hikayede gerçekten bu güzel anlatılmış mı? Bence kısmen evet. Fantezi gücü her ne kadar güçlü olsa da hikayedeki bazı şeylerin 1000 yıl sonra olacağını sanmıyorum ya açıkcası. Mesela Barkın'ın lenslerle oyun oynadığı bir bölüm vardı. Oyunların o zamana kadar kalacağını hiç ama hiç düşünmüyorum. Hatta sanal alemin içinden çıkacak mıyız hiç o zamanda, o bile çok zor ama bunlar benim şahsi fikrim ya dediğim gibi. Yine de, Dünyamızın bin yıl sonrasını anlatmak her yiğidin harcı değildir, ama yazar bunu tam görmek istediğim gibi olmasa da, yine de o dönemi başarılı bir şekilde tasvir etmeyi başarmış.
Gerçi her kes 1000 yıl sonrasını farklı tasvir ediyor kendi kafasında, o ayrı mesele.Hikayede beğendiğim unsurlardan biri de iki ana karakterin olmasıydı. Yani bu öyle olağanüstü bir şey değil. Ama her hikaye de bunu, bu hikaye gibi oturaklı şekilde yapmayı beceremiyor. Bazı hikayelerde sadece bir ana karakter olmasına rağmen onun hikayesi o kadar dağınık anlatılıyor ki, (ki eskiden incelediğim kitaplarda bununla karşılaşmıştım) zorla bitirmeye çalışıyordum bölümleri. Bu kitapta bizim bildiğimiz durum yok. İkisi de farklı kişilikler, farklı hayatları, farklı amaçları var ama yazar bu ikisinin hikayesini kafa karıştırmadan çok güzel bir şekilde sunuyor. Hani Game of Throne'sta yedi krallık olmasına rağmen hepsi hakkında yönetmen/senarist nasıl bizi bilgilendire biliyordusa, bu da aşağı yukarı onun gibi bir şey. Okuyucunun kafasını karıştırmadan ve oturaklı bir şekilde iki farklı paralel senaryo hatlarını böyle sunması takdir edilesi!
Ayrıca bu karakterlerin kesişme noktası var bir de. E iki ana karakter varsa doğal olarak tabii ki er ya da geç yolları kesişecektir. Ve yazar bu olayı gerçekten çok iyi yapmış. Bir bölüm Barkın'ın dilinden, bir bölüm Berin'in dilinden giderek ve okuyucuyu yormadan iki farklı hikayeni birbirine bağlaması... Çok iyiydi! Ve bunu acele etmeden, tüm olayları ve karakterlerin derinliğini okuyucunun beynine oturtarak yapmıştı. Bu konuda hikayenin kusuru yok.
Karakterlerin derinliğinden bahsetmiştim. Evet. İki ana karakter de özgün kişiliklere sahiplerdi ve kitabı okurken bunların gerçekten bir amacı olduklarını rahat bir şekilde anlayabiliyordum. Barkın'ın babasını ve Merkez yönetimini pek sevmemesi, zaman yolculuğuna olan merakı, yalnız olması ve hiçbir arkadaşının bile olmaması, bütün bu olaylar güzelce karıştırılıp iyi bir karakter çıkarmıştı ortaya. Aynı şeyler Berin için de geçerli. Bana Berin'in hikayesi daha merak uyandırıcı geldi aslında. Berin, Barkın'ın aksine daha "dark" yani derin bir hikayeye sahip. Yaşadığı tüm zorluklar onun bu şimdiki kişiliğinin ortaya çıkmasını sağlamış ve o özgürlüğü tatmak isteyen bir kız olarak önümüze sunulmuş. Barkın'dan farklı olarak Berin'in hikayedeki amacı çok daha belli.
Korkarım ki, bu sözlerin aynısını yan karakterler için söyleyemeyeceğim. Barkın'ın babası bizim bildiğimiz ve çok yerde rastladığımız klasik bir baba tipi yani. En azından ben öyle hissettim. Suna abla karakteri de pek cezbedici gelmedi. Belki de yazar tüm dikkati sadece ana karakterlerin üzerinde göstermek istemiştir.
Bir de şu renk olayını merak ettim açıkçası. Aileleri ölen insanlara renk ismi veriliyormuş. İkisiyle karşılaştım ben; Kırmızı ve Mavi. Merak ettiğim şey ise şu; Acaba yazar bunu düşünürken Tarantino'nun Rezervuar Köpekleri filminden mi ilham aldı? (Ki filmi izlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim.) Eğer öyleyse bu çok iyi! Yok eğer kendi özgün fikriyse bu daha da iyi! Sevdim bunu.
Karakterler hakkında da bence diyeceklerimi dedim. Hikayenin betimlemesine, sunulmasına, anlatım tarzına sözüm yok zaten. Okuduğum her paragrafı kolayca beynimde canlandırabiliyor ve kendi filmimi çekiyordum. Karakterlerin düşünceleriyle olayların kendisi ve diyaloglar çok iyi bir şekilde dengeleştirilmiştiler.
Yazı/İmla kurallarında bir yanlış bile göremedim hiç. Tam anlamıyla kusursuzdu!
Galiba söylemek istediğim her şey bitti ya. Kitap değerlendirmesine gelirsek benim bu kitaba puanım:
🥇 Altın Kitap (Çok güzel bir kitap)
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*Umarım inceleme sizi tatmin etmiştir. Uzun süredir yapmadığım için bir az beklediğiniz gibi olmayabilir, ama kusura bakmayınız...