Medya: Sia - Snowman
İyi okumalar!
***
Soğuk havalar yavaş yavaş gitmiş, yerini güneşe bırakmıştı. Ben de bu havayı küçük balkonumda resim çizerek değerlendiriyordum.
Hayatımda ilk defa yüz portresi çiziyordum!
Bilmiyorum, belki çok çocukça gelebilir ama insanların sadece bir yüzleri olduklarına inanmıyordum. Çizmeye değer bulmuyordum. Hiç çizmemiştim bu yüzden de.
Ama şimdi farklıydı.
Toprak benim için gerçekten farklıydı.
Hayatımda çoğu şeyi onunla deneyimlemiştim ya da deneyimliyordum. Mesela daha önce hiç arkadaş edinmemiştim. İhtiyaç duymamıştım buna ama Toprak önce kendisi sonra da arkadaşlarını arkadaşım yapmıştı.
Sevgili yapmak, birisiyle birlikte olmak gözümü çok korkutuyordu Toprak'tan önce. Fazla sorumluluk sahibi kişilere göre gibi geliyordu. Şimdi bir taraftan teklif gelmese de sevgiliydik galiba ve ben hiç öyle olmadığını anlamıştım.
Toprak'ın hayatımda olması bana huzur veriyordu. Sesi, gülümsemesi, bakışı, kalp atışı... Onunlayken mutluydum ve bazı şeylerin üstesinden daha kolay geliyordum.
"Yavrum, sesini duyayım diye aradım, bahçenizi izleyeyim diye değil."
Sitemiyle yeni fark etmiştim telefonu dayadığım yerden kayıp kadrajın bahçeyi aldığını.
Kıkırdayıp telefonu düzelttim.
Tekrardan resme dönmemle homurdanmaya başlamıştı.
"Yarım saattir seni izliyorum burada. Ne çiziyorsun bu kadar önemli?."
Kırılmış gibi yapıp, dudaklarımı büzdüm.
"Beni izlemekten rahatsız mısın?"
"Haşa, ne haddime? Sadece seni resim çizerken çok izledim. Şimdi konuşma fırsatım varken onu değerlendirmeye çalışıyorum."
Çarpık gülümsemesiyle bir çırpıda savunmuştu kendini.
Aklıma ilk mesaj attığı gün geldi. O zamanda resim çiziyordum ve bir anda dinlediğim şarkı kesilip bildirim sesi gelmişti. Ama ben dalga geçmeye çalışsan birisi sandığım için direkt engellemiştim.
İyi ki sonrasında konuşmaya devam etmişiz diye geçirmeden edemedim.
"Neye gülümsüyorsun öyle güzel güzel?"
"Hiç. Hiçbir şeye. Hadi sen devam et şarkı söylemeye !"
Sen iflah olmazsın der gibi kafasını iki tarafa sallayıp, güldü. Gitarın birkaç teline vurup ardından şarkıya girmişti.
Harry Styles - Falling söylüyordu.
Ben resim çizerken birden aramıştı. Dağınık toplanmış saçlarım, belime bol gelen ev şortum ve oversize tişörtüm ile en avam halimdeydim. Oysa dağınık siyah saçları, uykudan yeni uyandığını gösteren uykulu gözleri ve gördüğüm kadarıyla bordo tişörtüyle oldukça çekici duruyordu.
Aradığından beri, yaklaşık 30 dakikadır, bana şarkı söylüyordu. Ben de onu çiziyordum.
Ve bu inanılmaz hissettiriyordu!
Şarkı söylemeyi bitirdiğinde onu izlemeye daldığımı fark ettim. Başımı dayadığım ellerimden çekip telefonu elime aldım. Biraz daha yüzüme yaklaştırırken o sadece gülümsüyordu.
Telefonu fazla yaklaştırmış olacağım ki daha yeni fark ettiğim gıdım yüzünden garip ve komik bir görüntü ortaya çıkmıştı.
47 kiloydum ben oysa ki! Neyin gıdısıydı bu?!
Çıkan gıdıyı anlamlandıramadığım için çatılan kaşlarım daha da komik bir görüntü ortaya çıkarmıştı. Bu halime dayanamayıp güldü.
"Gülme!"
Ondan gülmemesini isterken benim de gülmem baya özeldi.
Yüzündeki karartıyı görmek için yaklaştırdığım telefonu amacıma ulaştığımda hemen geri çektim.
Gıdının Elisi vardı resmen!
"Ekran görüntüsünü aldım, haberin olsun."
"Hayır, almadın. Araştırmanı öneririm."
Yine güldüğümüzde; ikimiz konuşurken sürekli güldüğümüzü fark ettim. Bizi eğlendiren konuştuklarımız mıydı yoksa konuştuğumuz kişi miydi diye düşünmeden edemedim. Konuştuğumuz kişiydi galiba. Toprak'tan başkasıyla böyle konuştuğumu hayal edemiyordum.
"Çok güzelsin."
Uzun bir süre ikimiz de sessiz kalmış ve gülümseyerek birbirimizi seyretmiştik. Hemen ardından da kalbimin atış hızını arttıran o sözlerle bölünmüştü sessizlik.
Konuştuğumuz, bir arada olduğumuz da değil, her an bana iltifat etmeye yemin etmiş gibiydi. En alakasız anlarda, en alakasız yerlerde çok güzel koktuğumu ya da çok güzel olduğumu söylüyordu. Seni seviyorum demesine gerek yoktu zaten.
Bakışlarından her şey anlaşılıyordu.
"Sen çok hainsin! Bir anda öyle pat diye söylenir mi?! Bizimkisi de kalp."
"Hayır, senin güzel olman suç değil; benim söylemem suç. Öyle mi?"
Hızlı hızlı kafamı sallayıp fiziken de onayladım.
"Aynen öyle."
"Keşke şimdi yanımda olsaydın."
Omuz silkip cevapladım.
"Ne fark eder ki?"
Tekrardan çarpık bir gülüş yerleştirmişti suratına. Gelecek cevaptan korkmalı mıydım?
"Çok şey fark eder. Mesela şimdi yanımda olsaydın seni öpebilirdim."
Gelecek cevaptan korkmalıymışım.
"Ayıp ya. Utanmıyoruz dediysek de bir yere kadar. Öyle pat diye 'seni öpebilirdim" denir mi? İnsan bu kızın da kalbi var, böyle şeyleri kaldıramayabilir diye düşünmeli. Çok düşüncesizsin, Toprak. Babam düşüncesiz insanlarla konuşma dedi." gibi bir şeyler saçmalayıp hızla kapatmıştım telefonu.
Son duyduğum şeyse Toprak'ın gürültülü kahkayasıydı.
Hayır gülünecek ne varsa?!
***
geldim ve gidiorum
bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Konuşur Musun? | Texting ✓
Teen Fiction0543***: Seni sen yapan her zerrene aşığım. [Text ağırlıklı düz yazı] Başlama Tarihi: 04.09.21 Bitiş Tarihi: 10.06.22