k ı r k a l t ı

11.9K 556 51
                                    

Medya: Jung Kook - Stay Alive


İyi okumalar!

***

Toprak'tan

Saat 06:28'di 

Yaklaşık yarım saattir uyanıktım ve bu süre zarfınca yanımda uyuyan minik bebeğimi izlemekten başka bir şey yapmamıştım. Uyurken kırıştırdığı burnu, arada çatılan kaşları ve hemen ardından dudaklarında beliren gülümsemesi fazla tatlıydı. Onun bu halini değil yarım saat bir ömür boyu bile izlerdim. Fazlasıyla huzur veriyordu bana.

Uzakta olduğum bir ay boyunca mızmızlanması tam bir minik bebeği andırıyordu. Benim minik bebeğimi.

Ona ilk mesaj attığım andan; şu ana kadar olan şeyleri düşündüm.

Elis'i tanıyordum. Açıkçası ona ilk yazarken de hiçbir umudum yoktu. Tem amacım tamamen onunla herhangi biri olarak konuşmaktı fakat şimdi beni özlediği için mızmızlanıyor hatta ve hatta ağlıyordu. Ağlaması canımı yaksa da bu, Elis'i ağlarken görüp dayanamayarak mesaj atan Toprak'a imkansız diye bir şey olmadığını kanıtlıyordu.

O ilk mesajı atan Toprak'ın, aklının ucundan bile geçmezdi sevmeyi sevdiği kıza sarılarak uyumak, onu öpmek, kokusunu yakından solumak.

Onu kafamda çok imkansızlaştırmıştım. Üstelik geçerli bir nedeni bile yoktu. Bilirsiniz insan birisini sevince kendisini ona layık görmez, onun kendisini seveceğine inanmaz falan filan. Benimki de o hesaptı işte. 

Kendimi ona layık görmüyordum. O her zaman için en iyisini hak ediyordu ve hâlâ daha öyle.

En iyisi miydim bilmiyorum ama onun için en iyisi olmaya epey bir çabalıyordum. Bence bu da bir şeydi.

Elektronik çalar saatin ekranındaki 8 yerini 0'a bıraktığında odanın içini beni gerçek dünyaya döndüren yüksek sesli alarm sesi doldurdu. Yanımda hareketlenmeye başlayan küçük bedene kesildi tüm dikkatim. Alarmın sesiyle ufaktan kıpırdanmaya başlamıştı.

Yatağın diğer tarafındaki komodinin üzerinde duran alarma uzandım. Elis'e her ne kadar değmemeye çalışsam da yataktan dolayı hareketimi hissetmiş, gözleri de açılmıştı. Alarmın düğmesine basıp sesinin kesilmesine sağladım. Geriye yerime uzanırken de yanağına bir öpücük kondurmadan duramadım.

Uykulu sesiyle kıkırdadı.

"Günaydın."

Yanağında soluklandım. Teninin kokusunu fazlaca seviyordum. Kokladığım yeri öpüp geri çekilirken "Gün aydı." demeyi de ihmal etmemiştim.

Yavru kedi gibi göğsüme sokulurken bu sefer de kıkırdayan bendim. Kollarını sırtımda buluşturdu. Kıkırdamamın da kahkahaya dönüşmesi çok uzun sürmemişti. 

"Sırnaşma hemen. Okula geç kalacaksın."

Kollarını ayırıp bedeninin hızlıca geri çekti.

"Ne okulu ya? Okula falan gitmeyeceğim ben."

Ayrılmasını fırsat bilerek yataktan doğruldum. Sarılmaya devam ederse biliyorum ki ne ben ayrılmasını isteyecektim ne de o ayrılacaktı.

"Ben kahvaltı hazırlamaya başlıyorum. Sen de üstünü değiştirip gel."

Ayaklarını ve kollarını yatağa vurarak mızmızlanmaya devam etti. Cidden minicik bir bebekti.

"Gitmeyeceğim diyorum çocuk. Taksana beni!"

Odadan çıkarken sesimi duyması için hafif yükselttim. "Geç kalacaksın, kalk hadi."

Umursamamama daha çok sinirlenmiş olacak ki mızmızlanma sesleri bana kadar geliyordu. Hızlıca banyoya adımladım. Elimi yüzümü yıkayıp kuruladım. Sonrasında da vakit kaybetmeden mutfağa geçtim.

Yazın büyük çoğunluğunu bizimkilerle beraber burada geçirdiğimiz için aradığım her şeyi çok rahat bulabiliyordum.

Buzdolabından dilimlenmiş tost peynirini ve sucuğu aldım. Cem'in pis boğazı ilk defa işe yaramış ve Elis'e sucuğu sevdirtmişti.  Sucukları dilimleyip, kızarttım. Tost ekmeklerini de makinaya koyup hafif kızarttım.

Sepetten birkaç portakal alıp onları sıkmaya başladım bir taraftan. Çay kahve sevmiyordu hanımefendi.

Portakalları sıkmayı bitirince tost makinesine koştum. Kızarmış ekmeklerin arasına peynir dilimlerini koyup hemen üstüne de sucukları yerleştirdim. Ketçap, mayonez sıkıp biraz da pul biber attım üzerine. Kalan ekmek dilimlerine de üzerine kapatıp tekrardan dolaba doğru adımladım.

Peyniri ve sucuğu yerine koyarken kahvaltılıkları aldım. 

Reçelleri ve balı masaya bıraktım. Tekrardan dönüp beyaz peynir, biraz çeri domates, salatalık aldım ve bu sefer birkaç dilimini servis tabağına koymak için tezgahın üzerine bıraktım.

Beyaz dolaplardan iki tane servis tabağı aldım. Onları da tezgahın üzerine bıraktım. Tabaklara biraz peynir koyarken tezgâhın köşesinde duran yeşil zeytinlerden de birkaç tane koydum. Çeri domatesleri ve salatalığı da suyun altından geçirip dilimledim. 

Onları da aynı şekilde tabağa koyarken mutfaktan içeriye Elis girdi. Sırtımdan sarılıp yanağımdan öpmeye çalıştı. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Yoksa sürekli parmak ucuna yükselip gördüğüm kadarıyla dudaklarını büzmesinin başka sebebi olamazdı.

Kısa boy sorunsalı.

Dizlerimi kırıp işini kolaylaştırdım. O da amacına ulaşmanın hazzıyla keyif kahkahasını atıp masaya kuruldu. Evet, bildiğimiz kuruldu. Onun bu haline gülüp kafamı iki yana salladım.

Fişini çektiğim tost makinesinden tostları da çıkarıp ikişer üçgen parçaya böldüm. Onları da tabağa koyduktan sonra birisini Elis'in önüne bıraktım, diğerini de kendime aldım. Ben sandalyeyi çekip otururken o da sessizliği sonlandırmıştı.

"Annene sadece bir mesajla Antalya'da olduğunu söyledin. Evine bile gitmedin ve direkt buraya geldin. Sen iyice hanımcı olmuşsun yavrum ama hanımcı olurken iyi bir evlat olmayı unutmuşsun. Annen senin yüzünden benden nefret etmeye başlayacak."

Dediklerinin üzerine gülmeden duramadım. Annemin kendini benden çok sevdiğini biliyordu. 

"Sorun şu ki" biraz duraksayıp alaycı sesimle devam ettim. "Annem seni daha çok seviyor ve sen de bunu biliyordun."

"Evet, biliyorum." yüzüne kendini beğenmiş bir gülümseme yerleştirdi. "Ama senden duymak daha hoşuma gidiyor."

Sen iflah olmazsın dercesine kafamı iki tarafa sallayıp cevap vermeden kahvaltımı etmeye devam ettim. Çünkü onunla başa çıkamayacağımı uzun zaman önce öğrenmiştim.



***

Hahaha selam hahaha🤡

hesabın şifresini hatırladım gibi saçma salak espriler yapmamak için zor tutuyorum kendimi mdkjcxsmldc

iki haftadır bölüm gelmemesini açıklayacak herhangi geçerli bi sebebim yok ölmedim malsf ama buralara takılmıyoruz. yazmak için yazdığım bir bölüm olmasın dedim, kitabın sonlarında bari yapmayayım dedim, ilham gelsin dedim ama gelmedi baktım geleceği de yok ben de böyle zorla saçma sapan bir bölüm yazdım. kötü yorumlarınızı kendinize saklayın bu yüzden 

tşk

oa hadi ben kaçar 

iyi geceler <333

Benimle Konuşur Musun? | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin