Medya: Mert Şenel - Şaraplar ve Kadınlar
İyi okumalar!
...
"Ne yani, şimdi sen anneni özlemiyor musun?"
"Ya Toprak, ne alakası var! Onu mu dedim ben?"
Televizyonun dev ekranından gözlerini çekip, kahverengi harelerimi buldu. Gözlerimizin kesiştiği birkaç saniyede bir gol yemiş hatta Cem attığı gol için sevinmeye başlamıştı bile.
Ama o umursamadı. Gözlerini üzerimden çekmek gibi bir niyeti de yokmuş gibi duruyordu.
"Yavrum, görmek istemiyorum demek; özlemedim demektir. Nasıl ne alakası var?"
Hayır, demek istedim. Öyle değil.
Görmek istemiyorum demek özlemedim demek değildir. Görmek istemiyorum demek, onu özledim ama çokta kırgınım demektir. Onu çok özledim ama kırgın tarafımı susturamıyorum demektir demek istemiştim.
Annemi cidden çok özlemiştim ama babamı aldatmasını aşamıyordum. Beni iki yıl boyunca kandırmalarını aşamıyordum. Belki o iki yıl boyunca anlaşamadıklarına, birbirlerine karşı sevgilerinin kalmadığına beni inandırsalardı bu kadar büyük tepki vermezdim. Belki bu kadar bocalamazdım ama onlar iki yıl boyunca beni kandırmayı seçmişlerdi.
Ve iki yılın sonunda her şey birden bitince ne yapacağımı şaşırmıştım. Düşünsenize, siz mutlu bir aileniz var sanıyorsunuz ama aslında aile bile değilsiniz. Nasıl hissederdiniz?
Muhtemelen biraz kandırılmış, biraz öfkelenmiş, biraz üzülmüş ama en çokta hayal kırıklığına uğramış.
Ailenizin düzgünce birbirine sevgi besleyememesi sizi büyük bir hayal kırıklığına uğratırdı. Beni uğratmıştı çünkü.
"Hayır, onu çok özledim. Cidden çok özledim ama kırgınlıklarımı aşamıyorum."
Bir anda gözlerindeki beni anlamayan ifade kayboldu. Onun yerine beni çok daha iyi hissettiren merhametli bakışlar almıştı. Bilmiyorum, belki dudaklarımdan dökülen cümleler yüzünden, belki de dolan gözlerim yüzündendi. Tek bildiğim şey, onun beni anlaması bana iyi hissettiriyordu.
Elindeki playstation kumandasını orta sehpanın üzerine bıraktı. İki adımda yanıma gelip, oturduğum ikili koltuğun sağ tarafına oturdu.
Beni kollarıyla sararken saçlarımın arasına her zaman yaptığı gibi ufak bir öpücük kondurmuştu. Onun saçlarımla buluşan dudaklarından sonra bende ipler kopmuş, kendimi hıçkıra hıçkıra ağlarken bulmuştum.
Ağlamamın sebebi az önce aramızda geçen diyalog değildi. Ağlamamın sebebi aylardır kendimi tutmamdı. Sekiz ay önce annem evden gittiğinde ağlamıştım en son. Ondan sonra ne boşandıklarında, ne de annemin adı geçen herhangi bir yerde ağlamıştım.
Onun için göz yaşı dökmem tüm kırgınlıklarımı görmezden gelmem demek gibi gelmişti. Kırgınlıklarımı görmezden gelememiştim.
"Ağla güzelim. Ağla ve rahatla."
Toprak beni göğsüne yasladıktan sonra Cem bizi yalnız bırakmak ister gibi odadan çıkmıştı. Muhtemelen mutfakta kurabiye yapmaya çalışan Defne ve Tuğukan'ın yanına gitmişti.
Kalp atışlarını dinleyerek ne kadar ağladım bilmiyorum. Hıçkırıklarım iç çekişlere döndüğünde yeninden sözü devraldı.
"Hadi söyle bana. Neye kırgınsın? Ne seni böyle ağlatıyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Konuşur Musun? | Texting ✓
Novela Juvenil0543***: Seni sen yapan her zerrene aşığım. [Text ağırlıklı düz yazı] Başlama Tarihi: 04.09.21 Bitiş Tarihi: 10.06.22