Bir kaç kere kapıyı çaldım ve beklemeye başladım. Yoongi hyung ve namjoon hyung'un uykuları fazla ağırdır, hemen uyanmazlar.
Biraz daha bekledim ama ışıklar yanmadı, demek ki uyanmadılar.
Kapıya bu sefer alacaklı gibi çok sert bir şekilde arka arkaya vurmaya başladım. Onlar uyanana kadar devam etmeye kararlıyım ama umarım elim kırılmaz.
5 dakika ya vurdum ya vurmadım; tam elim acıdı diye vurmayı kestim o sıra evin ışıkları yandı. Sonunda uyandırmayı başarabildim.
Kapıya yaklaşan adım seslerini duyunca bu kadar sevinmeyi ben de beklemiyordum ama şuan mutluluktan havaya uçmak mümkün olsaydı ben çoktan Ay'a varmış olurdum herhalde.
Adım sesleri tam kapının önünde durdu ve kapı açıldı. Bu kadar karanlığın içinde yüzüme vuran evin ışığı ve bu kadar sessiz yanlızlığın içinde kapı da duran namjoon hyung bana Dünya'nın vermiş olduğu mucize gibi geldi. Ama beni bu kısacık mutluluğumdan çıkaran namjoon hyung'un, "jungkook? Aman tanrım! Yaşıyorsun. Buradasın." Diye bağırıp bana sımsıkı sarılması oldu.Bana sarıldığın da 'yaşıyorsun' diye sayıklayıp, her seferinde ellerini daha da sıkıyor.
"Hyung nefes alamıyorum. Yaşıyorsam da birazdan ölücem." Dediğim de beni sıktığını yeni fark etmiş olacak ki hemen ellerini gevşetip benden ayrıldı ve karşım da durup baştan aşağa tüm vücudumu gözleriyle taramaya başladı. Bir şeyim olmadığına kanaat getirmiş olacak ki gözleri yüzüme tırmanıp gözlerim de durdu.
"Kook sen yaşıyorsun..." inanamaz gibi bir sesle konuştu, sanki kendini inandırmak istiyor gibi.
"Hyung ben yaşıyorum tabiki de? Neden yaşmayayım? Hem sadece 1 gün geç gelmişimdir çünkü yoongi beni yolda yalnız bıraktı ve geri de gelmedi. Ahh! Benim başıma neler geldi bir bilsen." Diye sinirli bir şekilde homurdandım. Ama namjoon hyung şaşkın bir şekilde yüzüme bakmaya başladı.
"Kook ne 1 günü? Sen 1 haftadır yoksun. Her yerde seni aradık! Hem yoongi geri dönüp seni almaya gelmedi de ne demek!? Orman da mola verip uyumuşsunuz ama yoongi uyandığın da sen yanında yokmuşsun; aniden ortadan kaybolmuşsun. Ne kadar korktuk haberin var mı? Nereye kayboldun sen!?"
Bir dakika ne? Nasıl yani? Şimdi benim yaşadığım her olay, gerçirdiğim ve gördüğüm her şey yalan mıydı? Ya da rüya? Belki de halisünasyon? Ama namjoon hyung'un dediği doğruysa yoongi hyung uyandığın da ben yokmuşum yani uyanıkmışım. Demek ki rüya değildi. Ama nasıl olur da 1 hafta geçer? İmkânsız bu. Tanrım! Deliriyor muyum?
"Hyung, hyung olmaz, olamaz, İmkânsız. Ben 1 gün, hyung 1 gün olması lazım. Gerçekten 1 günden fazla geçirmiş olamam o yolda. Hayır, hayır, hayır. 1 gün olmalı eminim." Deli gibi bir sağa bir sola giderek saçımı çekiştirip yolmaya ve '1 gün geçirdim' diye sayıklamaya başladım. Namjoon hyung bana bir şeyler diyordu ama ben dinlemiyordum ya da dinlediğimi anlamıyordum çünkü tamamen başıma gelenleri ve geçirdiğim saatleri düşünüyordum. 1 gün olması lazım, sadece 1 gün...
Namjoon hyung kolumdan tutup beni durdurdu ve saçımdaki ellerimi tutup aşağı indirdi.
"Kook tamam, tamam dur. Yolma saçlarını dur artık." Diyerek beni tamamen durdurup ona bakmamı sağladı. "Öğrenicez tamam mı? Her şeyi öğrenicez, her şeyi anlayacaz kook tamam mı? Ama senin sakin olman lazım, lütfen." Dediğin de kafamı tamam dercesine salladım.
Namjoon hyung gülümseyip 'güzel' dedi ve beni elimden tutup içeri soktu.Beni salona götürüp bir koltuğa otturdu ve tahminimce yoongi hyung'un kaldığı oda'ya bakıp, "yoongi, yoongi kalk çabuk! Kook geldi uyan hadi." Diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Lord Cyrus || TaeKook
Fantasygörülmesi imkansız iki olay gerçekleşmişti; delta ve alfa bir beden de birleşmişti, omega ve karanlık lordu cyrus bir beden de birleşmişti. *Tüm hakları Anka'nın Ateşinde saklıdır.