"İyi misin?" İyi miyim? Bunu ben bile bilmiyorum. Son zamanlar da o kadar şey oldu ki oturup nasıl olduğumu, ne hissettiğimi düşünecek bir vaktim olmadı.
"Bilmiyorum." Diye geçiştirdim ama öğrenmeden durmayacağını biliyorum.
Aslında tüm bu kötü olaylardan uzaklaşmama yardım edecek bir şey var.
"Oğlum sana isim bulsam ya ben." Diye mırıldandım ve isim düşünmeye başladım.
"Ne ismi kalbim?" Ah, ne yalan söyleyeyim Ejderham bana kalbim deyince sebepsizce mutlu oluyorum. Galiba babam dışında kimse beni gerçekten sevmediği için birinin kalbi olmak bana mutlu hissettiriyor.
"Sana Ejderham dediğim de garibime gidiyor. Ne bileyim, sen bana kalbim diyorsun ama ben sana Ejderham diyorum. Tuhaf." Dediğim de güldüğünü hissettim. Bunu oturduğum derisinin titremesi de belli ediyor.
"Peki, Lord sensin. Sen ne dersen o." Dediğinde kıkırdayıp derisine öpücük kondurdum.
"Bu kadar şey yaşanmasına rağmen nasıl oluyor da yüzümü güldürebiliyorsun?"
"Kalbimin üzülmesine dayanamadığım için istemsizce başarıyorum bunu. Herkes benden korkarken sırf sen korkma diye bebek taklidi bile yapabilirim. Benden korkmanı asla istemem jungkook."
"Teşekkür ederim..." diye mırıldandım ve ekledim: "Querencia."
"Querencia?"
"Sana uyan en güzel isim bu olur. Querencia."
"Anlamı ne peki kalbim?" Dediğin de derisini severek konuştum:
"Aslında ispanyolca bir kelime. insanın kendini en güvende hissettiği, en güçlü ve evinde hissettiği yer anlamına geliyor ve ben kendimi senin yanında güvende ve güçlü hissediyorum. Sanki tüm dünya gelse onları yenebilecek kadar güçlü olduğumu hissediyorum yanında. İlk karşılaşmamız da bile sana güvenip yanında durmuştum. Daha en başta belliymiş senin adın."
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" Dediğin de kaşlarımı çattım.
"Evet? Neden böyle düşünmeyeyim ki?"
"Bilmem. Herkes benden korktuğu için beni sever ama sen korkmuyorsun ve beni seviyorsun. Galiba uzun zaman sonra biri beni sevince garibime gitti." Querencia ile aynı duyguları yaşamamız bir tesadüf mü yoksa herkesin konuştuğu şu kader mi? Birbirimize bu kadar benzememiz...bilemiyorum.
"Nereye gidiyoruz?"
"Evimize." Son konuşmamız da bu oldu.
______________
Geldiğimiz yere baktığımda şaşırmadan edemedim. Böyle bir yerde bu kadar olağanüstü güzellikte bir yerin olabileceğini asla düşünmezdim.
Devasa boyutta siyah bir ağacın en üstünde duran ateş kırmızısı bir kuş yuvası var. Bu büyük ihtimalle Querencia'nın yuvası ve ağacın hemen altından 3 metrelik bir oyuk var. Oyuğun içinden geçen lav bir dere gibi akıyor. Kuş yuvasının kenarlarından akan lavlar da yerde ki dere gibi akan lav ile birbirine karışıyor ve mükemmel bir görüntü oluşturuyor. Bir dere gibi ağacın altından geçen lavın hemen kenarlarında siyah ağaçlar bulunuyor. Yaprakları ve gövdesi siyah hatta verdiği meyveler bile siyah ama bu siyahlık çok güzel bir görüntü oluşturuyor. Gökyüzünün de siyah olması ve kırmızı bulutlar ile süslenmiş olması ise bu görüntüye olağanüstülük katıyor. Ama beni şaşırtan en büyük şey etrafta bulunan yaratıklar.
Çeşit çeşitler ama göze çarpan bir kaç tane farklı yaratık var.
Birincisi bir At ama tabii ki de normal bir at değil. Bu bir Ay atı resmen. Yelesi ve kuyruğu lacivert bir şelale gibi ve üzeri yıldızlar ile süslenmiş. Siyah derisine zıt olarak tam kalça kısmında yine lacivert bir ay var. Hele siyah Melek kanatları onun güzelliğine güzellik katmış ve buna ek olarakta uzun tek boynuzu var. Kafasında, boynunda ve toynaklarında da zırhı var ve bu zırhı Parlak Ay sembolleri ile süslü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Lord Cyrus || TaeKook
Fantasíagörülmesi imkansız iki olay gerçekleşmişti; delta ve alfa bir beden de birleşmişti, omega ve karanlık lordu cyrus bir beden de birleşmişti. *Tüm hakları Anka'nın Ateşinde saklıdır.