Şahin havalanmış ve beni taşın önüne getirmişti.
"Şimdi ben buna dokununca kırılacak yani?" Diye son kez şahine sordum.
"Gerçekten Lord'san dokununca kendiliğinden kırılacaktır." Dedi ve beni taşın dibine kadar yaklaştırdı.
"Pekâlâ o zaman. Dokunuyorum." Dedim ve derin bir nefes alıp taşa dokundum.
İlk başta bir şey olmamıştı ama sonra ufak bir çatlak oldu ve çatlaktan dumanlar çıkmaya başladı. Sonra o çatlak git gide büyüdü ve taşın her tarafı çatladı. En sonunda tüm çatlaklar bir basınçla patladı ve etrafa saçıldı. İçerisinden çıkan dumanlar ise bir anda burnumdan ve ağızımdan içeri girmeye başladı.
Tüm duman içime girince nefessiz kaldığım için deli gibi öksürmeye başladım.
Yavaş yavaş kendime gelince etrafa baktım ve her yerde taşın parçaları vardı, milyon belki de milyar parçaya bölünmüştü.
"İyi misin?" Diye soran şahin ile kafasını sevip, "evet iyiyim." Dedim.
"Hadi artık beni sınıra bırak şahin." Dediğim de şahin dediğimi yapmış ve beni tam sınırın önüne getirmişti.
"Tekrardan teşekkürler." Dedim ve ona içten bir gülümseme ile baktım.
"Dediğim gibi o teşekkür bana ait lord'um." Dedi ve kafasını eğip selam verdikten sonra tekrar geldiği yere uçtu. Ben de arkamı dönüp beni izleyen iki yaratığın yanına gittim.
"Nasılsın?" Diyen Lethal smoke ve "iyi misin? Bir şeyin yok ya?" Diyen sublime ile şaşkınlıkla ikisine de baktım.
"Benim için endişelendiniz mi?" Diye sordum ve İkisi de bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı.
"O nasıl bir cümle ya? Tabi ki de endişelendik!" Diye bağıran sublime ile ona baktım ve ardından, "sen bizi ne sanıyorsun? Kalpsiz miyiz? Seni önemseyemez veya senin için endişelenemez miyiz?" Diyen lethal smoke ile bu sefer ona döndüm.
Gerçekten beklemiyordum. Tamam kalpsiz olmadıklarını biliyorum hatta kalpleri benimkinden bile güzel olabilir.
"Biliyorum ama ne bileyim...beni ilk başta sevmemiştiniz ya, zorla geliyorsunuzdur, kara ejderden korktuğunuz için beni koruyorsunuzdur falan sanmıştım..." diye mırıldandım.
"Sen kafayı yemişsin." Lethal smoke.
"Deli misin? Ne zorunluluğu? Ne korkusu?" Sublime.
"Özür dilerim öyle sandığım için, tamam mı?!" Diye bağırdım ve onları arkamda bırakıp hızla yürümeye başladım.
Arkamdan geldiklerini bildiğim için rahattım ve arkamı dönmeden geldiğimiz yoldan geri dönmeye devam ettim.
Yürürken ne olduğunu düşünmeden edemedim. Herşey normal gibi, ben bir şey olmasını beklerdim. Sonuçta gücümün yarısına kavuştum ama hayır, hiçbir şey olmadı.
Derken bir anda kalbime giren bir acı ile çığlık atıp dizlerimin üzerine çöktüm.
Dememi beklemiş...
Acı kalbimden tüm bedenime yayılmaya başlayınca daha fazla çığlık attım ve kalbimi sıkarak eğilip alnımı yere dayadım.
Acı o kadar fazlaydı ki yanıma gelen sublime ile Lethal smoke'u bile fark etmemiştim.
Bir şey içimden beni yiyormuş gibi hissetiriyor. Sanki her bir organım yanıyormuş gibi.
Acı azalmak yerine daha da çoğalınca tekrar yüksek bir çığlık attım ve çığlık sesim hıçkırık sesime karıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Lord Cyrus || TaeKook
Fantasygörülmesi imkansız iki olay gerçekleşmişti; delta ve alfa bir beden de birleşmişti, omega ve karanlık lordu cyrus bir beden de birleşmişti. *Tüm hakları Anka'nın Ateşinde saklıdır.