Anka yanımıza gelince yere inmedi, üstümüzde daire çizmeye başladı.
Bir kaç tur attıktan sonra son kez ciyaklayarak tam önümüze indi.
Hiçbir şey yapmadan sadece bakmaya başlayınca yanımdan sublime'ın sesini işittim (zihnin de işitti :))
"Bizim gitmemizi bekliyor jungkook. Tek başınasın." Ben daha 'nasıl tek?' Diye sormadan ikisi de çoktan sınırdan çıkmışlardı.
Gözlerimi onlardan çekip önümdeki anka'ya çevirdim ve gözlerime ateş saçarak bakan gözler ile zorlukla yutkundum.
"Merhaba." Diye gülümseyerek el salladım. Ama Anka tepki dahi vermeden bakmaya devam etti.
"Pek konuşkan değiliz galiba." Diye mırıldandım.
Anka bir adım bana yaklaşınca irkilip geri adım attım ama bana sinirle bakınca geri attığım adımı tekrar ileri attım.
"Kimsin? Ve neden benim bölgemdesin?" Sonunda konuşup bir şey dediğin de gülümsedim ve cevap verdim:
"Ben jungkook, jeon jungkook. Buraya senin gücünden bir parça almak için geldim. Acaba bana gücünü bahşeder misin?" Diye sorduğum da ciyakladı ve bir adım daha attı.
"Benim gücüm önüne gelene verebileceğim bir eşya değil! Senin ne gibi bir olayın var da sana gücümü bahşedecem?" Dedi.
"Pardon, ben kendimi tam tanıtmadım galiba." Dedim ve gülümseyerek konuşmaya devam ettim, "ben jungkook. Karanlık Lord'un gücünü bahşettiği kişi, onun gücünün veliahtı da dene bilir. Kara ejder'in ilk, tek ve son efendisi daha çok babası. Karanlık dünyası'nın Lord'u jungkook ben." Diyerek konuşmamı bitirdim.
Anka'nın ifadesin de ki değişikliğe şahit oldum.
"Jungkook... jeon jungkook. Sen o jungkooksun." Sanki beni tanıyormuş sonra unutmuş ve şimdi tekrar hatırlamış gibi bir sesle söyledi adımı.
"Evet?" Dedim.
"Merak etme adın senden önce tüm karanlık dünya da yayıldı. Adını duymuştum yani."
Dediğin de ağzımdan şaşkınlık nidası döküldü."Ne zaman? Ne ara ya?" Diye şaşkınlıkla konuştuğum da güldüğünü hissettim.
"Taşı kırdığından beri." Dediğin de anladığımı belirtircesine kafamı salladım.
"Peki bana yardım edecek misin?"
"Başka seçeneğim var mı?" Soruma soruyla karşılık verince kıkırdadım.
"Tabiki de var. Yardım etmek istemezsen etmezsin." Anka kafasını iki yana sallayarak üstüme bir adım daha attı.
"Yardım edicem ama çok canın yanacak. Bu acı önceden çektiğin gibi olmayacak. Yine de kabul ediyor musun?" Diye sorduğunda korkmadım değil.
"Kabul ediyorum." Dedim ve içimden ekledim, 'Korkmama rağmen.'
"O zaman bana yaklaş jungkook." Derin bir nefes alıp verdim ve Anka'nın dibine kadar girdim.
"Dayanmak zorundasın. Dayanamazsan ne yaparız bilemiyorum." Kafasını benim kafam ile aynı hizaya getirip konuştu.
"Neden ki?"
"Acıya dayanamayıp bayılırsan ölürsün. Şöyle ki; şu gördüğün kule de ki göz bu dünyada olan biten her şeyi bilir. Ve bu dünya'ya girmek, burda yaşamak isteyen kişiler önce onun kabulunden geçer. Eğer bayılmazsan sen de kendini göze kabul ettirmelisin ama bayılırsan göz seni kabul etmez. Tabii bir şeyi yapmadıkça." Dediğin de merakla: "ne yapmadıkça?" Diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Lord Cyrus || TaeKook
Viễn tưởnggörülmesi imkansız iki olay gerçekleşmişti; delta ve alfa bir beden de birleşmişti, omega ve karanlık lordu cyrus bir beden de birleşmişti. *Tüm hakları Anka'nın Ateşinde saklıdır.