Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldız.
Adreanne büyük salona girdiğinde gözleri ilk onunla buluştu. Kıza anlamazcasına bakıyordu Sirius Black. Bakışlarını çözemiyordu Adreanne.
Sirius Black Kırgındı. Yıkılmıştı. Şaşırmıştı. Fakat en çoğu, meraklanmıştı.
Yapmamıştı. Silememişti kız ama ihanet de edememişti. İtiraf etmekten çekinsede, kabul etmesede o korkak bir Slytherinin tekiydi. Sadece babasına dair bildiği her şeyi silmişti o geceyi unutturmamıştı. Her şeyi hatırlıyordu, ona yalvarışlarını, Adreanne'in çaresizliğini... Ve en çokta aralarında geçen ve sadece onların hissettiği fırtınayı.
Gözlerini ondan çekti ve Slytherin masasına ilerledi. Hala gözleri üstündeydi hissediyordu. Adreanne'i yalnız gördüğü ilk hesap soracaktı. Neden diyecekti ve kız ona ne diyecekti... bilmiyordu.
Koca bir hiçlikti.Tabağına isteksizce peynir zeytin ve bir kaç çeşit kahvaltılık doldurdu kız. Ancak doldururken bile içi buruktu.
Korkuyordu.
Hiç evi olmamıştı ancak bir gün o evden de atılırım diye korkuyordu.
Babası hiç olmamıştı ancak bir gün babasının gerçekten olmayacak olmasından korkuyordu.Ondan nefret ediyordu ama ona layık biri olmak için her şeyi yapardı.
"Bayan Lestrange." Dedi yumuşak bir ses.
Kafasını kaldırdığında genç kız Dumbledore'u gördü. Öğrencisine tebbesüm ederek bakıyordu.
Biliyor..."Evet profesör?" Dedi gülümseyerek Adreanne.
"Benimle gelin... Lütfen." Dedi uyuşukça ve büyük salonun çıkışına ilerledi. Genç kızın neler yaptığını biliyordu Dumbledore. Bu ana dek susmuştu fakat artık engel olmalıydı.
Peşinden şaşkınlık ile ilerledi Adreanne, korkuyordu. Kimliğini öğrenmesinden, insanların ona tiksinerek bakmasından.
Sadece bir lanet kızı bu hale nasıl getirebilirdi?Hogwarts'ın da dışına çıktılar. Karanlık ormana doğru yürüdüler, dakikalar boyunca ayak sesleri dışında ses duyulmadı. "Profes-"
"Yıllar önce, çok uzun yıllar önce bir kız tanıdım. O kız hayatımda gördüğüm en güzel kızdı. Şimdi o kadar silik ki... Basit bir anı sadece. O çok zekiydi, hırslıydı ama hırsının yanında o kadar cesurdu ki. Bir Gryffindor olarak ona hayran olmuştum. O Gryffindor'un ruhunu yaşıyordu adeta, korkusuz, hırslı ve zeki..." Dedi ve gökyüzüne baktı.
Dumbledore onu çok özlüyordu."Bir gün birine aşık oldu. İlk başta anlamadım ancak gözleri sürekli birbirlerindeydi. Nefret ediyorlardı birbirlerinden hatta düşmanlardı. İki ayrı kutup gibilerdi bir gün... İkisininde bakışları değişti. Kızın gözünden nefret eksik olmazdı ona bakarken ama bu kez merhametle bakıyordu." Dedi. Sesinde ki hüzün istemsizce merakını uyandırmıştı sarışın cadının.
"Peki oğlan?" Dedi Adreanne. İlgisini çektiğini anladığında burukça gülümsedi Dumbledore.
"O... Çok kötüydü. Kalbi öfke saçıyordu. Herkese karşı, sevdiği tek şey güçtü. Güç uğruna çok hata yaptı çok, çok fazla hata... Ve bir gün kızla yolları kesişti. Bir kitapçıda, o an anladım biliyor musun? Onların kaderleri birdi. Kader o an yazıldı onlar ve senin için."
"Ben mi?" Dedi Adreanne, duraksadı ve Dumbledore'a baktı."Onlar, Annem ve babam..."
"Evet." Dedi sözünü keserek Dumbledore.
"Yıllarca nefret ile bakan gözleri son yıllarında aşk ile parıldadı. Evlendiler mezun olur olmaz ve sen doğdun. Annen... Böyle olsun istemedi. Seni uzak tutmak istedi ve şu an bir mezarı bile yok." Gözünden bir damla yaş düştüğünde annesinin kim olduğunu o kadar merak ediyordu ki. Dumbledore neden bu kadar üzülmüştü, o kız neden o kadar değerliydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tabu - S.B
FanficEvrendeki en karanlık büyücüyü, Sonra da ona kan bağı olarak en yakın olan kişinin siz olduğunuzu hayal edin, sadece kısa bir an. Ardından size bir görev verdiğini, size hayatınızda bahçe sınırlarından çıkmadığınız evinizden ayrılıp bambaşka bir yer...