-12-

154 15 3
                                    

Merhabaa

•^•


Çaktırmadan perdeyi çektim ve dışarı bir göz attım. Taehyung geleceğini söylediğinde hayatımda hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde üzerimi değiştirmiştim ve son beş dakikadır pencereden dışarıya bakıp duruyordum.

Açıkcası hala durumun şokundaydım. Sırf benim için bu soğukta dışarı çıkacağını düşünmemiştim. İç çektim ve başımı cama yasladım. Nasıl bu kadar güzel olabildiğini aklım almıyordu.

Nefesim yüzünden buğulanmış camı elimle sildim ve o sırada karşı taraftan gelen bedeni gördüm. Siyah bir şişme mont ve siyah bir pantolon giymişti. Botları da aynı üstündekiler gibi simsiyahtı. Sokak lambası olmasa onu göremeyeceğimden emindim.

"Geldi, geldi!" dedim telaşlı bir şekilde. Gözlerim zar zor uyumasını sağladığım Jimin'e kayınca korkuyla elimi ağzıma kapattım ve odada koşturmayı bıraktım. Jimin uyanırsa sorularıyla beni oyalardı ve benim bu havada Taehyung'u bekletmek gibi bir niyetim yoktu.

Sessizce kapıdan çıkacakken aklıma gelen şey ile durdum. Pencereden gördüğüm kadarıyla bere takmamıştı ve kulaklarının üşüdüğüne emindim. Hızlıca dolabıma giderek mavi beremi çıkardım ve odadan çıktım.

Evdekilere haber vermediğim için sessiz olmaya çalışıyordum. Bu ilk kaçışım değildi, Hoseok ile defalarca evden kaçtığımız olmuştu. Bu yüzden tecrübeliydim artık.

Parmak uçlarımla ilerlerken televizyon karşısında uyuyakalmış olan babama baktım. Annemle tartıştıkları yetmezmiş gibi ayrı yatıyorlardı.

Dudaklarımı büzdüm ve hareketli yattığı için düşen örtüyü tekrar üzerine örttüm. Onları böyle mutsuz görmek beni rahatsız ediyordu. Ve işin bir diğer kötü yanı da neden kavga ettikleri hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Küçük şeylerden bile bir tartışma çıkıyordu ama asıl bu hale gelme sebeplerini bilmiyordum.

Dolan gözlerimi kırpıştırarak anahtarımı kontrol ettim ve kolumla dolan gözlerimi sildim. Evde uzun zamandır kavga gürültü eksik olmuyordu. Babam evden çıkıp gittiğinde anneme ve Jimin'e destek olmak zorundaydım ama benim de bir sınırım vardı. Dayanmak zorlaşmıştı ve her şeye ağlayabilecek bir kıvama gelmiştim.

Burnumu çekerek evin dış kapısını açtım ve dışarı çıktım. Gümbür gümbür atan kalbimle apartmanın ağır kapısını açtım. Ellerim deli gibi terlemişti ve heyecandan karnım ağrıyordu.

"Taehyung." dedim kısık bir sesle.

Ellerini cebine koymuş, kızarmış yüzüyle bana bakıyordu. Dudaklarının titrediğini görebiliyordum. İçim sızlarken ona sıkıca sarılma isteğiyle doldum.

"Niye bu soğukta dışarı çıktın gerçekten anlamıyorum." dedim. Ağzımın içinden sinirlice homurdandım ve elimde tuttuğum bereyle ona yaklaştım.

Ondan uzun olduğum için yüzünü biraz kaldırdı ve sevimlice gülümsedi. "Gelmezsem bütün gece uyuyamazdım."

Bereyi nazikçe yumuşak saçlarına taktım. Saçlarına dokunmak için biraz oyalanmıştım ve bunu anladığına emindim. Bereyi taktıktan sonra yavaşça elimin tersiyle kızarmış yanaklarını okşadım. Yumuşak ve pürüzsüzdü. Ona yakından bakarken yüzündeki birkaç izi görebiliyordum ama bu güzelliğine güzellik katıyordu.

"Jungkook." dedi. Dikkatlice onu dinlemiyor olsam sesinin titrediğini fark etmezdim.

"İyisin değil mi?" dedi yüzümü tüm ayrıntılarıyla incelerken. Onu görene kadar kötüydüm, şimdi ise kalbimdeki ağırlık kalmıştı.

Fleuriste [Taekook]  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin