-14-

146 16 0
                                    

Merhabaaa

•^•

Büyük bir hızla nasıl girdiğimi bile hatırlamadığım hastane koridorlarında koşarken gözüm tek bir kişiyi arıyordu. Ensemden terlerin yavaşça süzüldüğünü hissedebiliyordum. Koşmaktan dolayı nefes nefese kalmıştım ve kalbim göğüs kafesimi dövüyordu.

Girişteki kadının tarif ettiği yere gelince biraz durup soluklandım. Yutkunarak boğazımdaki acıyı azaltmaya çalıştığımda aradığım kişiyi buldum.

Duvara dizilmiş koltuklara oturmak yerine beton zemine oturmayı tercih etmişti. Sırtını ve kafasını duvara yaslamıştı. Sabit yüzüyle beyaz duvarı izliyordu. Onu son gördüğümde üzerinde olan giysilerin çoğunluğu hala üzerindeydi. Dalgalı saçları iyice birbirine girmiş, göz altları kızarmıştı. Birkaç gün önce öptüğüm, yanaklarını okşadığım ve gayet iyi olan bu çocuğun şimdiki hali gözlerimi doldurdu.

"Taehyung..." dedim fısıltıyla. Fark ettiğim detayla dudaklarım titredi. Ona verdiğim mavi bereyi güç almak istercesine sıkıca tutuyordu.

Sesimi duymasına rağmen hareket etmedi ve aynı yere bakmaya devam etti. Derin bir nefes aldım ve göz yaşlarımı geri göndermeye çalışarak yanına ilerledim. Zaten şu an çökmüş bir haldeydi, en azından benim güçlü olmam gerekiyordu.

Yanına gelince yaptığım ilk iş onu koltuk altlarından tutup ayağa kaldırmak oldu. Sesini çıkarmadan onu koltuklara oturtmama izin verdi.

Ben de yanına sessizce oturduktan sonra beklemeden elimi ensesine koyup onu kendime çektim. Kafasını boyun girintime yerleştirdim. Diğer boşta kalan elimle belini kavradım ve onu sıkıca sarmaladım.

Sanki bunu bekliyormuş gibi bir anda titremeye başlayınca yutkunmaya çalıştım. Çok geçmeden göz yaşları boynumu ıslatmaya başladı. Ensesindeki elimi yavaşça saçlarına çıkardım ve okşamaya başladım.

Ağlamasını duymak istemiyordum ama içindekileri de biriktirmeden atması gerekiyordu. Gözlerimi kapattım ve saçlarına dudaklarımı bastırdım. Yanında olduğumu ve sonuna kadar da olacağımı bilmeliydi.

Ağlaması bir süre sonra azaldı. Sadece ara ara hıçkırıyordu. Kafasını yavaşça boynumdan çıkarınca ensesindeki elimi çektim. Şimdi gözleri daha çok kızarmıştı ve yanaklarında kurumuş göz yaşları vardı.

İki elimle yüzünü kavradım ve baş parmağımla gözlerinin altını sildim. Parmaklarım yanaklarını okşarken burnunu çekti. Dudaklarımı nazikçe alnına bastırıp bir süre orada beklettim.

"Nasıl öğrendin?" dedi. Sesi çatallaşmıştı. Boğazını temizledi ama canı acımış olacak ki yüzünü buruşturdu.

Kollarımı ondan çekip okuldan çıktığım için yanımda olan çantamı açtım ve içinden suyumu çıkardım. Ona uzatınca sessiz bir teşekkür mırıldanıp aldı.

"Yoongi söyledi." dedim sorusuna yanıt olarak.

Keşke daha erkenden haberim olsaydı. O zaman yanında olabilirdim. O zaman bu soğuk koridorda yalnız başına beklemezdin. Ağır geliyordu, öğrendiğimden beri göğsümdeki baskı geçmek bilmiyordu. Günlerdir perişan bir halde olduğunu bilmek ve benim ise yanında olamamam kalbimi acıtıyordu.

"Jungkook... Annem ölecek mi?" dedi acıyla. Güzel gözleri tekrar doldu. Hıçkırması artınca hızla başımı salladım.

"Hayır, Taehyung hayır. Annenin ne kadar güçlü bir kadın olduğunu bilmiyor musun? Bunu da atlatacaktır." Çenem kasıldı. Gözlerim dolmuştu ve her ne kadar engellemeye çalışsam da bir damla yaş düşmüştü bile.

"Anlamıyorum, iyiye gidiyordu. İyileşiyordu Jungkook. Neden kötüleşti ki?"

Kafasını omzuma koydu. Onun ihtiyacı olan şeyi yapıp sıkıca sarıldım. İki yanında öylece sallanan kollarını belime doladı. Saatler boyunca birbirimize sarıldık. En sonunda ağlayarak uykuya daldı.

•^•

Bu fotoğrafı attım mı bilmiyorum üşendim diğer bölümlere bakmaya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu fotoğrafı attım mı bilmiyorum üşendim diğer bölümlere bakmaya

Fleuriste [Taekook]  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin