Mutlimedyada Adam ve Luna var. İyi okumalar.
-----------------
'Biz senin gerçek annen ve baban değiliz'
Annemin beni derinden sarsan cümlesi aklımda dönerken, şaşkınca sordum.
"Ne saçmalıyorsunuz? Bu bir doğum günü şakası mı? Eğer öyleyse hiç komik değil."
"Luna, işleri zorlaştırma. Şaka falan değil. Biz senin gerçek ebeveynlerin değiliz..."
Babam, yüzümdeki ifadeyi görmüş olmalı ki annemin elini tutarak onu susturmuştu. Hiç bir şey hissedemiyordum. Donup kalmıştım. 'İşleri zorlaştırma' . Ne işinden bahsediyordu? On altı yıldır sahte bir hayat yaşıyordum ve bunu doğum günümde öğrenmem de cabasıydı. Hepsi yalandı. Annem,babam.. Bu ev bile. Bunca zaman kandırılmıştım ve bunu hazmedemiyordum.
Anne ve babamın ilgisizliğini başka şeylere bağlardım. Onlar için yetersiz bir çocuk olduğumu düşünürdüm. Bu yüzden hep çalıştım, arkadaş bile edinmedim. Hep ders çalıştım. Yaşıtlarım çocukluğunu, gençliğini yaşarlarken ben hep çalıştım. Hepsi bu yalan için miydi? Hayatımı bir hiç için mi mahvetmiştim?
Ben düşüncelerimde boğulurken, bir süre aramızda sessizlik oluştu. Bağırmadım, içimdeki öfkeyi dökmedim. İçime attım. Sahte ailemle, içimdeki öfkeyi bile paylaşmak istemiyordum. Bunca zaman onlar için yaşamıştım. Artık kendimi düşünmeliydim. Yüzümü ifadesiz tutmaya çalışarak anneme baktım. Bana mesafeli davranmalarının sebebi buydu demek ki.
Annem daha fazla dayanamamış olmalı ki konuşmaya başladı.
"Yarın ilk uçakla İngiltere'ye gidiyorsun odana çık ve bavulunu hazırla!"
Nasıl bu kadar rahat olabiliyorlardı? On altı yıldır onlarla yaşıyordum. Ellerindeki çek kadar mıydı değerim? Tiksinmiş bir ifadeyle, yıllarca anne dediğim kadına baktım. Hala çeke bakıyordu. Babamın da ondan bir farkı yoktu. Annemin elinde tuttuğu çeke attığı paragöz bakışları daha fazla izlememek için odama çıktım.
Odaya girer girmez dolabımdaki bavulu çıkardım ve dolaptaki tüm kıyafetlerimi bavula doldurdum. Zaten fazla kıyafetim yoktu. Yaşıtlarımın aksine alışverişten hoşlanmazdım. Dolapta ne varsa bavuluma doldurduktan sonra kitaplığıma yöneldim ve tüm kitaplarımı bavula dikkatlice yerleştirdim. Kitaplar, bu hayatta beni mutlu eden ender şeylerdendi. İşim bitince üstümü değiştirmeden yüzüstü yatağa uzandım. Üstümdekileri çıkarmaya halim yoktu. Olanları düşününce ağlamaya başladım. Hayatımın değişmesini istemiştim ama bu kadarı fazlaydı. Ağlamam şiddetlenmişti. Aslında ağlamak bana göre değildi ama sadece boş verdim.Tüm hayatımın hıncını alırcasına ağladım. Hıçkırıklarım yerini iç çekişlere bırakınca göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Gözlerimi kapattım ve uykuya daldım.
Sabah kapının çarpma sesiyle uyandım. Dün çok ağladığımdan başım ağrıyordu ve yüzümde kuruyan göz yaşları yüzümü kaskatı yapmıştı. Yatakta doğrulduğumda tepemde dikilen annemi, daha doğrusu beni büyüten kadını, fark ettim. Elinde pasaportum ve bir uçak bileti vardı. Ben sormadan kendisi konuşmaya başladı.
"Pasaportun ve uçak biletin.Saat 12'de taksi gelecek." dedi ve elindekileri bana verdi. Son bir kez bana bakıp odamdan çıktı. Saate baktığımda 11.00'e geliyordu. Oyalanmadan odamdaki banyoya yönelip soğuk bir duş aldım. Üstümü giyindiğimde saat 11.30 olmuştu. Midemden sesler gelmeye başlayınca mutfağa yöneldim. Mutfağa geldiğimde babam sandalyesinde oturmuş gazetesini okuyordu. Benim geldiğimi fark edince bana baktı. Ağlamaktan şişmiş gözlerimi görünce tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken onu susturdum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR ŞÖVALYE
Fantasyİyi notlarıyla ailesinin ilgisini kazanmaya çalışan sıradan bir kızdı. Yaşıtlarına nazaran pek arkadaşı yoktu, hatta hiç arkadaşı yoktu. Olanca sıradanlığıyla süren hayatının, doğum gününde kapısına bırakılan bir mektupla alt üst olacağını nereden...