LUNA:
Odama girip hemen kapımı kilitledim. Az önce Matthew'i öptüğümü düşündükçe yanaklarım daha da kızarıyordu. Oldukça masum bir öpücüktü. Bu kadar utanacağımı tahmin etmemiştim.
Biraz da olsa kendime geldiğimde elimdeki son model telefona baktım. Büyük bir aşkla telefonumu kurcalarken mesaj sesiyle duraksadım.
Mesaj Matthew'den gelmişti.
'Tatlı rüyalar Leydi Luna ;)'
Göz kırpma emojisi mi? Hadi ama ben bir leydiyim !
Cevap vermeyip, rahatlıkta sınıf atlamış olan yatağıma uzandım ve düşünmeye başladım. Ailemin nasıl öldüğünü, bunca yıl neden başka bir aileyle yaşadığımı öğrenmiştim. Ailemin ölümüne çok üzülsem de, kabullenmiştim. Bunda Matthew'in büyük bir payı vardı.Gözlerinde gördüğüm o tanıdık his beni yalnızlıktan soyutluyordu.
6 yıl boyunca bu şatoda yaşayıp, hiç bir şey hatırlamam da ayrı bir olaydı. Allak bullak olmuştum. Artık olaylarda mantık aramıyordum. Çünkü yaşadıklarım o kadar mantıksızdı ki biri gelip 'sen aslında uzaylısın ama saçların antenlerini gizliyor' dese inanabilirdim.
Üzerime çöken yorgunlukla daha fazla uykuya direnmek istemedim ve kendimi uykunun kollarına attım.
&&&&&&&&&&&
Şatoda bir koridordayım. Pürüzlü duvarlardan destek alarak yürüyorum. Duvardaki meşaleler titrek ateşleriyle koridoru aydınlatıyor. Koridorun sonu yok gibi. Bir süre sonra koşmaya başlıyorum. Koridorun sonuna yaklaştığımda duraksıyorum. Sesler duyuyorum, fısıltıları andıran sesler.
'Leydi Luna...'
Beni çağırıyorlar. Duvarlardaki tablolar hareket ediyor. Hepsi bir koşuşturma içerisinde.
'Yaklaşın...'
Koridorun sonundaki karanlığa ilerliyorum. Meşaleler birer birer sönüyor.Bir anda karşımda beyaz bir at beliriyor. Çok tanıdık bir at. Beyaz postu karanlığa meydan okurcasına parlıyor. Bana kafasıyla bir kapıyı gösteriyor. Çok eski bir kapı. Üstünde kocaman bir kilit var.
'Bunu nasıl açacağım' diye soruyorum. Gene fısıltılar başlıyor.
'
Bütün sırlar o kapının içinde gizli leydim.'
&&&&&&&&&&&&&
Uyandığımda henüz güneş doğmamıştı ve hala rüyanın etkisindeydim. Her zaman rüyaların bir mesaj içerdiğini düşünürüm ve bu rüya beni çok meraklandırmıştı.
Biraz hava almak için odamın balkonuna ilerledim. Cam kapıyı açınca, soğuğu iliklerime kadar hissetmiştim. Üzerimde hala yemek için giydiğim siyah elbise vardı ama pek umurumda değildi. Balkondaki koltuklardan birine oturdum. Ortalık çok sakindi. Rüzgarın sesinden başka bir ses yoktu. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Güneşin doğmasına az kalmıştı ama yıldızlar parlaklıklarından taviz vermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR ŞÖVALYE
Fantasyİyi notlarıyla ailesinin ilgisini kazanmaya çalışan sıradan bir kızdı. Yaşıtlarına nazaran pek arkadaşı yoktu, hatta hiç arkadaşı yoktu. Olanca sıradanlığıyla süren hayatının, doğum gününde kapısına bırakılan bir mektupla alt üst olacağını nereden...