9.Bölüm: Söz

254 19 15
                                    

Multi: Ali

---------

İfadesiz bir şekilde, dayım olduğunu iddia eden adama baktım. Yeşil gözleri, kumral kısa saçları vardı. Tahminimce otuzlu yaşlarının ortalarındaydı.

Buraya ait gibi durmuyordu. Gözlerindeki sinsi ifade beni ürkütmüştü. Burada olmamalıydı. Rüyamdaki fısıltılar beni uyarmıştı. Buradan gitmeliydi.

''Sırada ne var? Adam'ın 'Ben senin abinim!' deyip, ağlayarak bana sarılmasını bekliyorum. Hadi ama, bu saçmalıklarla uğraşamam.'' Duraksayıp Matthew'e döndüm.

''Bu adamı derhal buradan çıkarın.''

Matthew, ilk defa benim ciddi tavrımı gördüğü için biraz şaşkındı. Tam bir şey söyleyecekken, dayım olduğunu iddia eden adam ona engel oldu.

''Sadece dış görünüşünün Alya'ya benzediğini sanıyordum, ama yanılmışım. Davranışların da aynı annen gibi. Çok şükür Robert zibidisine benzememişsin. Ah, duygulandım şimdi.''

Kollarını açıp bana yaklaştı. Yüzünde sinsi bir ifade varken

''Dayına sarılmayacak mısın?'' diye sordu. Dedikleri beni sinirlendirmişti. Nasıl babama zibidi derdi? Ağzımı aralayıp, cevap vereceğim sırada Matthew, adamın yakasına yapıştı. Adeta burnundan soluyordu.

''Burada. Ne. Arıyorsun.''

Dişlerinin arasından, her bir kelimeyi vurgulayarak sordu. Bu yaptığı, adamı hiç etkilememişti. Hala sırıtıyordu. Matthew'in ellerinden kurtulduktan sonra kısa bir kahkaha attı. Gülüşü dizilerdeki kötü adam kahkahalarını andırıyordu.

''Günümüz gençlerinde hiç büyüklere saygı kalmamış. Burada ne aradığımı sormuştun değil mi? Bir kaç gün önce altı yaşındayken ölen yeğenimin, aslında ölmediğini öğrendim. Ne kadar sevindiğimi tahmin edemezsin. Ama üzücü bir şekilde anne ve babası artık yaşamıyor. Ben de bir avukat tutup, velayet davası açtım. Mahkeme celbinin sana ulaşması gerekiyordu, yoksa daha gelmedi mi?''

Demek ki, Matthew bu yüzden değişik davranıyordu. Bu mahkeme olayını benden saklamasının hesabını daha sonra ona soracaktım.

Matthew, adama hala öldürecek gibi bakıyordu. Koyu renk gözleri o kadar koyulaşmıştı ki, kömür kadar siyah olmuştu.

''Dava hala sonuçlanmadı. Tekrar soruyorum. Burada ne arıyorsun?!''

''Dava sonuçlanmamış olsa da, kimin kazanacağı belli değil mi? Sonuçta Luna'nın yaşayan tek akrabası benim. Bence bana alışmaya bakın.''

Suratındaki sırıtışı bozmadan bana döndü.

''Ne kadar da aptalım, sana kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Ali, Alya'nın ikiz kardeşiyim.''

Kaşlarımı çattım. Bu adamın burada olması çok yanlıştı. Kötü şeyler olacaktı.

''Kim olduğun umrumda değil. Hemen burayı terk et! Seni bir daha görmek istemiyorum. Matthew, bu adamı buradan gönderin.''

Daha fazla bu adamı görmek istemediğim için, merdivenlere doğru yürümeye başladım. Arkamdan Ali Dayımın(!) ''Pişman olacaksın Luna!'' diye bağırışını duydum ama umursamadım. Onu ciddiye almamama sinirlenmişti.

Şimdi nereden çıkmıştı ki bu adam? Velayetimi alması benim için hiç iyi olmazdı. Bir şeyler düşünmeliydim.

Düşüncelere o kadar dalmıştım ki, merdivenlerin bittiğini yeni fark etmiştim. Odama doğru yürürken, duvarlardaki tablolara inceliyordum. İlerlemeye devam ederken, bir tuhaflık hissettim ve duraksadım.

CESUR ŞÖVALYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin