Kalbim Ağırıyor~8

23 2 0
                                    

  O kadar sinirlenmiştim ki gözüm dönmüştü resmen. Sinirden ne, ne dediğimi ne de ne yaptığımı bilmiyordum. Ani çıkışıma karşın karşımda afallamış duran Barış'a baktım. Gözleri beni çözmeye çalışıyormuş gibiydi. Ama beni çözemeyeceğini o kadar iyi biliyordum ki zaten eğer beni çözebilse ona ne kadar aşık olduğumu anlayacaktı.

  Bir an benim gözlerimde kenetlenen gözlerindeki endişeyi fark ettim. Tam konuşacakken o tekrar "İyi misin?" diye sordu. Tekrar hıçkıra hıçkıra ağlamamak için konuşmamak için elimi uzatıp kesiği gösterdim. Elim kanla dolmuştu. Beni zaten kan tutuyordu. Yüzümü buruşturduğumda o da ne olduğunu anlamış olacak ki "Gel hadi ilk önce şu kanları yıkayalım. Tekrar bayılmanı istemeyiz değil mi?" başımı evet anlamında aşağı yukarı salladığımda içeri girdi ve kapıyı kapattı.

  Banyoya doğru ilerlerken kapıda söylediklerini düşündüm. Bir insan hiçbir şeyimi unutmaz. Banyoya girdiğimde o da benimle gelip elimi avucuna aldı. Ben yaparım diye itiraz ettiğmde "İtiraz istemiyorum. Hadi.." ellerimi yıkadıktan sonra dolaptan tentirdiyot, oksijenli su, bant falan çıkarttı.

  İlk önce oksijenli suyla temizledi. Oluşan köpükleri hep sevmişimdir. Yüzümde bir gülümseme oluştu. Bunun nedeni hem Barış'ın benimle ilgilenmesi hemde köpüklerdi. Yüzüme baktı "Neye gülüyorsun sen?" tabikide sana demedim. "Oluşan köpükleri çok seviyorum." dedim aynı küçük bir çocuk gibi. "Hiç değişmedin." ne ben ne de duygularım. Hiçbir şey eksilmedi. Aksine daha da aşık oldum zaman ilerledikçe.. Gözlerimiz hala birbirine kenetlenmiş dururken "Sen de hiçbir şeyi unutmamışsın." ama sen çok değiştin. Diye devam ettirdim düşüncelerim arasından. "Evet ve hala bunu sevmediğini biliyorum. Kırmızı renginin sana kanı hatırlattığı tentirdiyottan ne kadar nefret ettiğini.. Ama biliyorsun ki bunu sürmemiz gerek... Biraz acıtıcak." deyip elime bastırdı. Ahh diye inledim. Ama şu anda sadece o gün aklımdaydı. Bu yüzden şuanda o pis sıvının vücudumda bıraktığı acı sadece bir maskeydi.

  Elime bantı yapıştırdıktan sonra birlikte mutfağa indik. Tam ben tekrar yeri temizlemek için eğilecekken beni tuttu ve "Ben yaparım." dedi. Yerdeki camları toplayıp çöpe attıktan sonra geri geldi. "Senin bir işin yok muydu? Neden döndün?"

"Ah! Tamamen unutmuşum. Şey bana abinin t-shirtlerinden bir tane verir misin?"

"Neden?" kendi t-shirtünün yandaki lekesini gösterdi. "Bir buluşmaya gidicem ve bu şekilde gidersem sanırım bir yemek dahi yiyemeden reddedilip geri dönmek zorunda kalıcam." yüzündeki muzip ve bir o kadar da mutlu yüzü göz yaşlarımın isyana başlamasına yetmişti. Ama hayır şimdi, onun yanında ağlayamazdım. Hemen arkamı döndüm. Abimin odasına doğru ilerledim.

  Dolabındaki t-shirtleri incelerken pembe üzerinde kadın resmi olan bir tanesini aldım. Salona doğru ilerlerken hala abimin dolabında neden böyle bir t-shirt olduğunu düşünüyordum. Tabiki birde bunu Barış'a verince vereceği tepkiyi..

  Salona girdiğimde koltukta oturuyordu. Beni fark edince ayağa kalkıp yanıma geldi. T-shirtü ona uzattım. Bir elime bir yüzüme bakıyordu. "Cidden bunu mu buldun?" kahkaha atmamak için kendimi zor tutarken sakin kalmaya çalışıp cevap verdim. "Abim t-shirtlerini paylaşmayı sevmez."

"Ve sende seninkilerden vermeye karar verdin?" sonunda kendimi tutmayı bırakıp gülmeye başladım. "Sence ben bunu giyer miyim?"

"Ve sen bunu bana giymem için veriyorsun." elimdekini almadan önce kendininkini çıkarttı. Normalde kaslı erkekleri sevmem ama ona gerçekten yakışıyor.. "Eğer beni doğraman bittiyse artık gitmem lazım." elimdekini ona uzattım o da aldı.

  Barış çıkınca ben de yapacak bir şeyler aradım. Mutfaktaki camları zaten o temizlemişti. Ben de zaten hiç temizlik havamda değilim. Ya insanın depresyona girince nasıl temizlik yapası gelir. Bana göre çok saçma.. Yani hiç öyle bir şey yaşamadım.

İLKLER UNUTULMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin