"Hele şükür.. Yani bu yakışıklılıkla bile beni beni aklında tutamadığını düşününce beynin olmadığını düşünecektim."
"Sen farkındaydın ve benimle oynadın. Senin yüzünden her şeyi anlattım ben yaa.. Birde gelmiş burda pişkin pişkin ben yakışıklıyım sen beyinsizsin muhabbeti yapıyorsun... gerizekalı ya, salak şey!"
"Ahh.. İltifat ediyorsun. Hem ne varki bunda bu kadar sinirlenecek? Hem farkındamısın bilmiyorum ama ben de sana herşeyimi anlattım."
"Anlatmasaydın! Sanki ben sana anlat dedim.. Sen benim kim olduğumun farkındaydım buna rağmen söyledin bu beni ilgilendirmez!" gittikçe daha da sinirlerimi bozmaya başladı. Herşeyimi anlatmıştım ben ona resmen ya! Yok! Asıl suç bende.. Tanımadığın birine ne diye dertlerini dökersin, her bir bokunu anlatırsın. "Orda dur bakalım.. Ben senin kim olduğunu yüzünü yıkadıktan sonra anladım. Ondan önce bir öcüden farkın yoktu. Yüzün gözün kalem olmuştu." ay birde bana öcü diyo.. Sensin be öcü. Off benim ne günahım vardı?!Her şeyimi bilmesine mi yanayım, yoksa bu her şeyimi öğrenen çocukla aynı sınıfta olduğuma mı? Gerizekalı bir de gelmiş yine aynı iğrenç espriyi yaptı.
Sinirle nefesimi dışarı bırakıp etrafa bakındım. Neden hala burada duruyordum? Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Biraz ilerleyince esen rüzgar tenime vurduğu için üşüdüm. Üzerine baktım. Yemekten önce çıkardığım hırkamı masada unutmuşum. Hırkamı almak için arkamı döndüğümde fazla öküzümsü bir şeye çarpmamla arkaya doğru sendeledim. Yere düşerken kolumdan tuttu. Hemen kendimi ondan kurtarıp geri çekildim.
Elindeki hırkayı fark edince hemen elinden aldım ve arkamı dönüp yürümeye başladım. "Hey seninle birşey konuşmak istiyorum.. Dursana!" diye bağırdığında ona doğru dönmeden "Ama ben seninle konuşmak istemiyorum. Hatta mümkünse bizim sınıftanda çık." evet kesinlikle bu en doğrusu olacaktı. Arkamdan gelen ayak sesleri ile arkama döndüm. "Konuşmak istemediğimi söylerken ben ciddiydim." yüzüme sanki gerçekten ciddi olup olmadığımı anlamak ister gibi baktı. "Peki..Öyle olsun bakalım." tekrar arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Neyse.. En azından bir süreliğine olsada bana olanları unutturmuştu. Bir teşekkür edebilirdim ama şimdi değil.. En azından okulda..
Eve vardığımda ışıklar hala yanıyordu ve anahtarlarımı almadığım için şuan oturup şükretmeliyim. Kapıyı çaldım ve çok beklemeden kapı açıldı. "Hey.. Neden öyle çıktın. Arkandan gelecektim ama abin öylesinin daha iyi olacağını söyledi. İyi misin?" o kadar hızlı söylemiştiki hepsini bir ana algılayamadım. Peki şimdi asıl soru: İyi miydim? Hiçbir fikrim yok ama en azından başkalarını da kendi problemlerimle üzmeye gerek yok.
Yüzüme zorlada olsa bir gülümseme yerleştirdim ve "İyiyim. Endişelenmenizi gerektirecek bir şey yok." yüzüme inanayımmı der gibi baktı. Neden bu aralar insanlar söylediklerime değilde yüz ifademe inanıyorlar. Aslında biraz haklılar ama sonuçta yüz ifademi de değiştirebiliyorum. "Gerçekten. Hem ben cidden yoruldum. Bir duş alıp uyumayı planlıyorum." Hilal'in yanından geçip salona doğru yürüdüm. Abimle göz teması kurup "İyi geceler.." dedim. Sonrada merdivenlere yönelip odama çıktım.
Yarım saatlik rahatlatıcı bir duştan sonra saçımı kurutmakla uğraşmayıp direk yatağa girdim. Bugün olanları en azından şimdilik düşünmeyi kendime erteledim. Yarın okuldan sonra iyi bir depresyon için bolca vaktim olacaktı zaten..
-*-*-*-
Sabah alarmdan daha çok işe yararyan Hilal'in dürtüklemeleri ve süper ötesi sesi ile uyandım. Başım acayip derecede ağrıyordu ve boğazımda bir kuruluk vardı. Hey.. bunun anlamını biliyorum. Hadi ama hasta olmaktan nefret ediyorum!! Ardından gelen hapşırıkta zaten teorimi kanıtlar nitelikteydi.
Kendimi kötü hissediyordum ama zaten kaç gündür devamsızlık ettiğim için okula gitmem gerekiyordu. Dolaptan okul eteğimi ve gömleğimi çıkarttım. Eteğin altına mor külotlu çoraplarımı giydim ve üstümede siyah bir hırka giyip aşağı indim. Hemen sofraya geçtim ve güzelce karnımı dpyurdum. "Bu ne enerjiklik sabah sabah?"
"Dışardan öyle mi görünüyorum. Biraz hasta oldum da. Ama evet haklısın çokta kötü sayılmam." eh sonuçta akşama girmem gereken bir depresyonum var diye düşünmeden edemdim. Ne yani depresyon ertelemek bence gayet mantıklı bir şey.. "Hastaysan seni okula ben bırakabilirim."
"Ya da en azından şehir içi kullanmak için bana bir araba alınabilir. Değil mi?" muzip bir gümsemeyle abime bakmaya başladım. "Haklı olabilirsin aslında ama zaten doğum gününe pek yok 18ini bekleyebilirsin. Hem.. O zamana kadar biraz daha pratik yaparsın.."
"Peki öyle olsun. Ben çıkıyorum o zaman."
"Tamam." Hilal'in yanaklarına öpücüklerimi kondurup evden çıktım. Otobüs durağına gidip arabayı beklemeye koyulunca biran keşke abimle gitseydim okula dedim. Biraz daha bekledikten sonra dolmuş geldi ve bindim. Kulaklıklarımı takıp okula gelmeyi bekledim. Okula varıncada kulaklıklarımı çıkartmayıp o şekilde sınıfa gittim. Kapıdan girince tek boş olan sıraların şu sürtüğün ve Barış'ın, birde şu hala adını öğrenemediğim çocuğun sırasının boş olduğunu gördüm. İkisininde hala okula gelmemiş olmaları midemi bulandırırken şu çocuğun gelmemiş olması sevindirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKLER UNUTULMAZ
RandomHikayem Su'yun, Deniz ile arasındaki aşk serüvenini anlatıyor. Klasik bir konu gibi gelebilir ama ön yargıyla yaklaşmamalısınız. Beğenmeniz dileğiyle...♥♥ Anasınıfından beri kendi canınızdan daha çok değer verdiğiniz biri... Onu daha ilk gördüğünüz...