Bölüm 15

4.2K 279 29
                                    

Çok sevgili okuyucularım sizlere çok güzel bir haberim var... Benim hikayem ve sevgili arkadaşım Selin'in hikayeleri birleşiyor. Kullanıcı adı sselinturan. Onun hikayesinin adı ise Tanrıçanın Kızı. Okumanızı öneririm. Görüşlerinizi bekliyorum.

Nyx'in ağzından:

Kollarımı, sevdiğim adamın boynuna doladım ve kendimi biraz daha ona yakınlaştırdım. O da ellerini yanaklarıma koydu ve daha şevkle öpmeye başladı. Birbirimize yapışmış ve tutkulu bir şekilde öpüşürken, biz daha neler olduğunu anlayamadan yatağın iki tarafına ışık topları düştü. Biz şaşkın bir şekilde birbirimize bakarken, iki tane top kafamızın üstüne düştü. Sinirli bir şekilde birbirimize bakarken aklımıza gelen kişi ile şok olmuş bir şekilde kala kaldık. Sanki sözleşmişiz gibi aynı anda kükredik.

"APOLLON!"

***

"Nyx lütfen kurtar beni, gerçekten bilerek olmadı."

Alaycı bir şekilde kahkaha attım ve Ares tarafından kovalanan Apollon'u zevkle izledim.

"Ares'in seninle işi bitince benim de seninle görülecek bir hesabım var."

"Ah haydi ama sadece küçük bir şakaydı. Hem istediğiniz zaman öpuşebilirsini-ahh tamam ya. Artemis yardım et. Haydi ama sadece küçük bir yardım. Birkaç okuna bakar bu iş lütfen.Olmaz mı? Peki benim diğer kardeşlerim ne güne var değil mi? Afrodit? Poseidon? Zeus? Hera? Ah lanet olsun ama ya, hepinizi birden saydırmayın bana."

Yüzümde küçük bir tebessümle Apollon'un haline gülüyordum. Aslında ben bir şey yapmayacaktım. Ares'ten yiyeceği dayak ona bir ömür boyu yeter diye düşünüyorum ki bizim ölümsüz olduğumuzu da göz önünde bulundurursak Ares ona yeter de artar bile.

Tam Ares'e durması için seslenecekken biz daha ne olduğunu anlayamadan Apollon ışınlanarak ortadan kayboldu. Ares bana döndü ve kısa bir bakışmanın ardından herkes birbirine bakıp sesli bir şekilde kahkahalara boğuldu.

***

Yaşadığımız küçük krizin ardından kısa bir şekilde sohbet ettik ve herkes odalarına çekildi. Ares'e kısa bir bakış attım ve neşeli bir şekilde konuşmaya başladım.

"İnsanların arasındayken çeşitli kültürlerden birkaç yemek çeşitleri yemiştim ve Türkiye'nin birkaç yemeğine hayran kalmıştım. Şimdi doğruca mutfağa gidiyor ve o yemekleri yapıyoruz."

Bana tereddütlü bir şekilde baktı ve şaşkın bir sesle konuşmaya başladı.

"Sen? Yemek? Peki, yapalım bakalım."

Sevinçli bir şekilde ellerimi çırptım ve Ares' i kolundan tutarak mutfağa doğru sürükledim.

Mutfağa girer girmez hamur malzemelerini hazırladık ve yapmaya koyulduk. Arkamı dönüp sinsi bir şekilde sırıttım ve elimdeki unu olduğu gibi Ares' in kafasından aşağı boşlattım. Gülmemek için kendimi sıkarken Ares bana döndü ve gözlerimin içine bakarak olduğu yerde dikilmeye başladı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kafamdan aşağı dökülen zeytinyağı ile olduğum yerde kala kaldım. Kafamı kaldırdığımda bir adet pişkince sırıtan savaş tanrısı vardı. Hızlı düşünerek tezgahta bulunan iki yumurtayı kaptım ve Ares'in kafasına geçirdim.

Bir sonraki hamlesini beklemeden arkamı döndüm ve mutfağın diğer ucuna doğru koşmaya başladım.- neden mutfaktan çıkmadın diye sorduğunuzu duyar gibiyim ve cevap? Romantizm. Neyse konumuza dönelim. - Duvara yaslandım ve kısa bir şekilde soluklandım. Bana doğru yaklaşan ve aramızda üç adımlık mesafe bulunan savaş tanrısına gözlerimi diktim. Kaçmanın anlamı olmayacağını biliyordum bu yüzden iki elimi kaldırdım ve pes etmiş bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

Olimposun Ruhu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin